ÜÇKAĞIDIN ve SOYTARILIĞIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ!..

ÜÇKAĞIDIN ve SOYTARILIĞIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ!..

Tarih 19 Nisan 2014...

Arkasında kocaman ay yıldızlı bayrağımız , yüzünde beşuş bir ifade ile konuşuyordu...

Yanaşma televizyonların “Amiral Gemisi” ATV’nin haber kanalı “ahaber” bu “çok önemli kişi” için özene bezene bir dekor hazırlamıştı; karanlık bir ortam, o karanlıkta spot ışıklarıyla aydınlatılarak pırıl pırıl bir görüntüye kavuşturulan özel misafir, karşısında bardak gibi dizilmiş “pasör gazeteciler!”

Hapisten çıkalı çok olmamıştı... Acilen  “yıkama-yağlama-parlatma” harekatına ihtiyacı vardı!.. Aslında şarkıcı eşi ve “hayırseverliği!” nedeniyle kamuoyunda epey tanınıyordu, ancak 17/25 Aralık 2013 kepazeliği sayesinde artık tüm Türkiye tarafından tanınıyordu!.. Adeta özdeyiş haline gelen şu sözleri ezberlenmişti bile:

-Babam derdi ki, O.ospu ile memurun bahşişini başında verin!..

Skandal patladığında, adamlarıyla yaptığı görüşmelerin, takım elbise, gümüş tabak, çikolata kutularına yerleştirilen yüzbinlerce dolar ve Avro talimatlarının dinleme tapeleri büyük yankı yaratmıştı... “Paraları sıfırladın mı?” soruları, bakanların “rüşvet” belgeleri, ayakkabı kutularından, banyo liflerinden fışkıran milyonlarca döviz de pazara düşmüştü!..

Bakan çocukları, banka yöneticileri ile birlikte tutuklanmıştı. Operasyon başlı başına bir FETÖ klasiğiydi; uzun süre takbe almışlar, dinlemişler, görüntülemişler, belge toplamışlar ve sonunda  bombayı patlatmışlardı!..

Neyse ki “en büyük Türk büyükleri” kısa zamanda toparlanmış, operasyon tersine dönmüş, FETÖ’cü savcılar, hakimler, polisler derdest edilmiş, yerlerine atanan yeni hakim ve savcılar ise “ortada takip gerektiren bir soruşturma yok” diyerek, bütün sanıkları serbest bırakarak davayı sonlandırmıştı!.. Üstelik el konulan paraları faiziyle birlikte iade edilmişti. 55 bin liralık faizi de hayır kurumlarına bağışlamıştı!.. İşte o Nisan günü zaferinin tadını çıkarıyordu...

-İran asıllı, sonradan olma Türk yurttaşı Reza Zarrab, arkasında Türk bayrağı tüm Türkiye’ye söylev veriyordu!..

Hayırseverlikten hainliğe uzanan yol!..

Zarrab, o kadar kendinden emin, o denli rahattı ki, karşısında “gazeteci” kimliği ile oturan pasörlere gazetecilik dersi vermeyi de ihmal etmiyordu!..

Karşısında hiç utanıp sıkılmadan “Türkiye’ye en çok katkı yapan, en büyük ihracatı gerçekleştiren bir işadamıyla mı konuşuyoruz şu anda?” şeklinde soru yönelten gazeteci kılıklı pasöre aynen şu yanıtı veriyordu:

-Takdir sizin, 25 milyar dolarlık ihracat yaptım, cari açığın tamamını tek başıma kapattım!..

İzlerken yüzümün kızardığını hissettim; gururdan değil, utançtan!.. Karşılığını da alıyordu tabii!.. Artık en yüksek mevkilerin protokolüne dahil olmuş, yandaş medya tarafından “kahraman”ilan edilmişti... Zamanın Başbakanı bir soru üzerine, “Sayın Sarraf hayırsever bir işadamıdır” bile demişti, daha ne olsun!..

Sonra her şey trajik bir biçimde gelişmeye başladı... Epey bir süre ortalarda görünmeyen hayırsever işadamı bir gün, karısı ve çocuğuyla Disneyland’ı gezmeye gittiği ABD’nin Miami kentinde FBI tarafından önce gözaltına alındı, sonra da tutuklandı... Bir süre sonra Türkiye’de en az üç kez suikast girişimine uğradığı, FBI ile temasa geçtiği ve onlar tarafından ABD’ye uçurulduğu iddia edilecekti... Ardından hakkında bir yığın suçlamayla dava açıldı... Zarrab davası bir süre sonra Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık, en utanç verici davası haline gelecekti!..

-Reza Zarrab ise hayırsever işadamlığından, “hain işbirlikçi” pozisyonuna evrilecekti!..

Yanaşma medyanın sefaleti!..

Reza Zarrab, önceki gün “ABD tanığı” olarak çıktığı mahkemede bülbül gibi ötmeye başladı!..

Bir zamanlar bu, tüm zamanların en büyük üçkağıtçılarından birisini yere göğe sığdıramayan muhterem yanaşma medyamız, bu itiraflara ne kadar yer verdi dersiniz:

-Sıfır, rakamla (0!)

Halbuki Türkiye’nin cari açığının yüzde 15’ini tek başına kapattığını yandaş televizyonda böbürlenerek anlatan Zarrab, kapatılan 17/25 aralık dosyasında görüntüleri, tapeleri bulunan rüşvet hikayesine giriş yapıyordu!.. Zamanın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a verdiğini iddia ettiği rüşvet miktarı ise dudak uçuklatacak cinstendi:

-40-50 milyon Avro, 7 milyon dolar, 2.5 milyon Türk lirası...

Bitmedi, dosyada bulunan dekonta göre Çağlayan’ın kardeşine de iyilikleri olmuştu!.. Yine bitmedi; aralarda bir piyano, mücevher ve hikayesini gayet iyi bildiğimiz saat te bu paralara eklenmişti!..

Siz bu satırları okurken Reza Zarrab, şakımaya devam ediyor; bugün ABD saatiyle akşama kadar da şakıyacak!.. Daha neler anlatacak, kimlerin ipliğini pazara çıkaracak göreceğiz!.. Hiç kuşkunuz olmasın yanaşma takımı bu itirafların hiçbirini gazetelerine de televizyonlarına da taşımayacak!.. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, bu millet tüm olan biteni öğrenecek... En feci olan ise ne biliyor musunuz?

-Tümü, Tarih Baba’nın kara kaplı defterinin utanç sayfalarında hak ettikleri yeri aldılar...

Ne kadar acıklı... Düşündükçe bu mahlukatın yerine de ben utanıyorum!..

https://twitter.com/umit_zileli