KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Vay canına artık hiç çekinmiyorlar
Hatta öyle ki Erdoğan’ı “İkinci Atatürk” olarak göstermeye çalışan densizler bile çıkmıştı.
Ancak hiçbiri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in söylediklerinin mertebesine ulaşmamıştı.
Bu bakan Atatürk’le Tayyip Erdoğan’ı karşılaştırmaya kalkarken, olabilecek en büyük ayıplardan birini yaptı.
Hem kendi zihnince Atatürk’ü karalamaya kalktı hem de kendi başkanını yüceltmeye çalışırken ülkenin durumunun ne olduğunu itiraf etti.
AKP genel başkanının “bakan” sıfatı layık gördüğü bu kişi Erdoğan’a “Saraylardan vazgeçip halka inecek misiniz, halka değer verecek misiniz?” sorusunun sorulduğunu belirterek bakın Atatürk’ü aşağılamak için ne dedi;
“Şimdi, cumhuriyetin kuruluş yıllarında, Türkiye’nin yoksul olduğu yıllarda, fert başına düşen milli gelirin 60 ila 120 dolar arasında olduğu yıllarda cumhuriyet bugün Çankaya Köşkü diye bildiğimiz köşkü yapmış, Gazi Paşa o köşkün inşaatını başlatmış, zamanla köşk değişmiş, genişletilmiş.”
Yani bu bakan sıfatlı kişi Atatürk’ü yoksul halkın parasını kendi keyfi için harcamış, halkı yoksulluktan perişan olurken kendisi lüks ve sefa alemi yaşamış gibi gösterme cüretinde bulunuyor.
Sonra sıra geliyor şimdiki genel başkanını yüceltmeye.
Neymiş “Bugün Türkiye’nin bunca yıl sonra, cumhuriyetin yeni bir devlet başkanlığı külliyesini yapması, yeni konutların yapılması, yeni devlet adamlarının kullanacağı imkanların, toplantı salonlarının, benzerlerinin yapılması çok normalmiş ama bunu bir saray edebiyatı içerisinde anlatmak doğru değilmiş.”
Bunları söyleyen bakan sıfatlı kişi ardından da genel başkanının oturduğu sarayı küçümsemeye başlıyor.
“Bilmiyorum, hiç gittiniz mi?” diye sorduktan sonra buranın öyle lüks şeyler falan olmadığını söyleyip şu veciz cümleleri sarf ediyor;
“Herhangi bir yurt dışına gittiğiniz zaman hatta Kıbrıs’a… 5 yıldızlı otellerle, Antalya’da vardır muhtemelen, ben son yıllarda pek gitmedim. Mukayese edemeyeceğiniz düzeyde Sayın Cumhurbaşkanı’nın oturduğu, ikamet ettiği ve çalışma ofislerinin bulunduğu bina, böyle bir bina. Görmeyen arkadaşlarımız belki hayallerinde böyle bir şey söylüyorlar ama gerçeği bu değil. Gerçeği, bir kamu kuruluşunun, yabancı konukların kabul edildiği alanların prestij olarak perdeleriyle, süslemeleriyle, mimarisiyle etkileyici olmasına çalışılmış ama öyle ultra lüks bir alandan, bir saraydan falan bahsetmek mümkün değil.”
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sıfatlı Vedat Bilgin’e göre Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışır, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başkanı’nın oturacağı, çalışacağı ofislerin olmasına muhalefet etmek anlamsız olurmuş.
Atatürk’e bir tek “Milletin parasını kendi keyfi için çarçur etti” diyemiyorlardı, bu kadarına artık cesaret edemiyorlardı, ama bu bakan sıfatlı kişi partisi adına bunu da söyledi ya daha ne diyeyim.
NOT: Bu bakan konuşmasının arasına, “Yahu fazla mı uçtum yoksa” endişesine kapılarak olsa gerek “Gazi Paşa rahmetli oldu gitti, saygıyla, minnetle, şükranla anıyoruz bütün yaptıklarını” demeyi de ihmal etmemiş.
BUNU YAZMAK GEREK
Çankaya Köşkü’nü Atatürk yaptırmadı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sıfatını taşıyan ve “Atatürk’ün Yoksul halkın parasıyla kendine köşk yaptırdığını” söyleyen Vedat Bilgin’e hatırlatmak gerek; “Çankaya Köşkü’nü Atatürk yaptırmadı. 1921’de bu köşk halkın da yardımıyla satın alındı ve Atatürk’e kullanması için tahsis edildi.”
Çankaya Köşkü 1800’lü yılların sonunda Ermeni bir tüccar tarafından “bağ evi” olarak yaptırılmıştı.
Köşk daha sonra Bulgurzade ailesinin oldu. O sıradaki adı da “Kasapyan köşkü” idi.
23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından sonra Ankara Müftüsü Rifat Efendi Meclis Başkanı Mustafa Kemal’in daha rahat bir ortamda çalışması gerektiğini belirterek bu köşkü halk arasında toplanan 4500 lira bağış sayesinde Bulgurzade Tevfik Efendi’den alınmasını sağladı.
Atatürk buraya 1921’de taşındı ve 1932 yılına kadar kullandı.
Çankaya Köşkü daha sonraki yıllarda doğal olarak bazı tadilatlardan geçti ve bugünkü halini aldı.
Çankaya Köşkü Tayyip Erdoğan’a kadar bütün cumhurbaşkanlarının resmi konutu oldu.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Diploma gerektiren bir görevde olanın diplomasını sormak neden özel hayata müdahale olsun?
Ortada çok ilginç bir durum var bana göre.
AKP genel başkanı Erdoğan’ın üniversite diploması olup olmadığı yıllardır tartışılır.
Her konuda esip gürleyen Erdoğan, nedense sıra bu konuya gelince hep sessiz kaldı.
Sadece bir keresinde Marmara Üniversitesi Rektörü’ne talimat vererek “Göster şu diplomayı da görsünler” dedi.
O rektör de aldığı talimatı yerine getirmeye kalkarken işi yüzüne gözüne bulaştırdı, ortaya birbirinden farklı birkaç diploma birden çıktı, kafalar iyice karıştı.
Birkaç duyarlı vatandaş dışında bu konuyu kimse takip etmedi, belki de etmek istemedi, çünkü o vatandaşların başına da gelmedik kalmadı.
Bir tek Halkın Kurtuluş Partisi her konuda olduğu gibi, bu konuda da ataklar yaptı.
HKP avukatları, 10 Haziran 2021’de de Erdoğan’ın diplomasıyla ilgili olarak Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na başvuruda bulundu. HKP’nin başvurusu üzerine toplanan kurul; başvuruyu, “özel hayatın gizliliği” kapsamında değerlendirerek oy birliği ile reddetti.
HKP avukatları bunun üzerine 10 Ekim 2021’de kararın yürütmesinin durdurulması ve iptal edilmesi için Ankara 9. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkemesi, HKP’nin davayı açma ehliyetinin olmadığı gerekçesiyle başvuruyu reddetti.
Böylelikle kamuoyu “Görevi gereği diplomasını arz etmek durumunda olan bir kamu görevlisinden diplomasını göstermesinin istenmesinin ya da bu kişinin yeterli diplomayı göreve gelirken sunup sunmadığının sorulmasının özel hayatın gizliliğini bozduğunu” öğrenmiş oldu.
Bu durumda örneğin çalışma masalarının arkasına diplomasını asan doktorlar, avukatlar, mühendisler kendi özel hayatlarını deşifre mi etmiş oluyorlar?
Ne komik ülkeyiz değil mi?
Anayasa gereği Cumhurbaşkanı olmak için üniversite diploması gerek.
Ama bunu sorarsanız “Özel hayata karışmaya ne hakkın var?” deniliyor.
OKURDAN MESAJ
Bilerek yapmıyorlardır ama yine de olmaz
Sizlere bir okurumdan gelen mesajı sunmak istiyorum.
Basit ve küçük bir şeymiş gibi görünebilir.
Okurum “Acaba buradan bir menfaat edinenler mi var?” diye soruyor.
Sanmıyorum, küçük bir menfaat için bu kadarını kimse yapmaz gibi geliyor bana.
Ama yine de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni uyarmak isterim; gözden kaçan bir ayrıntı olabilir, hemen düzeltsinler.
Can Bey merhaba,
Marmaray’ı biliyorsunuz, İstanbul Kartınızı ilk okuttuğunuzda tüm güzergahı gidecekmişsiniz gibi bir tutar çekiyor, ne kadar az durak giderseniz, turnikelerden çıktıktan sonra tekrar kartınızı ilgili makineye okutup o kadar para iadesi alabiliyorsunuz.
Bunun için Marmaray’ a girmek ve sonra çıkmak yeterli değil, kartınızı o arada başka hiç bir yere okutmamak gerek. Ne demek bu?
Marmaray’a girdiniz, tüm yol parasını aldı, içeride yine kartınızla tuvalete girdiniz, 1tl çekti.. Trene bindiniz indiniz, turnikelerden çıktınız ve para iade makinesine bastığınız anda tanımıyor, iade vermiyor.
Hem WC’den para alıyor, hem de ücret iadesi yapmıyor. Bu bir tuzak değil mi? Günde kaç kişi bilmeden bu tuzağa düşüyor acaba merak ediyorum. Benim bir kez düşmem yetti. Ama WC’ler temiz, hakkını vermek lazım.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Artık “Devletin valisi” tanımı da tarihe karışıyor
Akıl alır gibi değil.
“Devletin valisi” diye bilinen ve saygı duyulan valilik makamları iktidarı kollamak için muhalefete yönelik miting yapılmasını organize etmeye kalkıyor.
İYİ Partili Lütfi Türkkan, Bingöl’de partisinin genel başkanını protesto eden şehit babasını sakinleştirmek için “kaş yaparken göz çıkardı” ya, iktidar her tarafı seferber etti.
Şimdi Türkiye’nin dört bir yanından Türkkan’a ve İYİ Parti’ye yönelik protestolar organize ediliyor.
Ama buna valiliklerin de katılması olacak iş değil.
Bakın Bingöl Valiliği, cumartesi günü şöyle bir mesaj yayınladı;
“Bingöl’de şehit ailemize hakaret eden Lütfü Türkan ve arkasındaki şer güçlerini kınamak üzere 07.11.2021 Pazar günü saat: 13:00’de Bingöl Dörtyol Saat Kulesi önünde kınama mitingi düzenlenecektir. Mitinge tüm Bingöllü STK’lar davetlidir.”
Valiliğin mesajı, İYİ Parti Milletvekili Koray Aydın tarafından kamuoyuna duyurulunca; Bingöl Valiliği bu mesajı apar topar sildi.
NOT: Bingöl Valisi muhtemelen “Biz böyle bir açıklama yapmadık” diyecektir. Yalan da değil. Çünkü açıklama doğrudan yapılmamış. Çağrıyı yapan Bingöl Şehit Aileleri Gazileri ve İnsan Hakları Derneği. Bingöl Valisi, bu çağrıyı valiliğin resmi hesabından RT’lemiş. Kurnazlık yani.
https://twitter.com/can_atakli_