ACAİP YAZILAR
Ya kız-erkek aynı evde oturan gençler “İmam nikahlıyız” derse
İçinde “Sayın Cumhurbaşkanı’na” vurgu yapıldığı için iktidar kanadı yerinden hopladı.
Parti sözcüsünden saray danışmalarına, YÖK üyelerinden iktidara yakın yazarlara kadar hepsi koro halinde, “Böyle söz olur mu?” diye veryansın ettiler.
Ben de konuyla ilgili yazımda “Aradım taradım ‘Sayın Cumhurbaşkanı’nın’ Sofuoğlu’na referans olabilecek konuşmasına rastlayamadım” demiştim.
“Eğer Sofuoğlu böyle bir dayanak bulursa ne olacak?” diye de sormuştum.
Tabii arama yaparken, “Erdoğan, üniversiteler fuhuş yuvası” kelimelerini kullanınca böyle bir şey çıkmıyor.
Ertesi gün, “Kız erkek aynı evde oturamaz” cümlesini yazınca, Erdoğan’ın henüz başbakan olduğu sırada yaptığı bazı konuşmalar ortaya çıktı.
AKP Genel Başkanı, “Üniversiteler adeta fuhuş yuvası” gibi bir söz kullanmamış elbette ama Sofuoğlu’nun o kötü konuşmasına referans olabilecek sözler söylemiş.
Üstelik bir kere değil.
Pek çok kere konuşmuş bu konuda.
Örneğin AKP grup toplantısında, “Biz muhafazakar demokrat bir partiyiz. Üniversitelerde gördüğümüz bazı şeylere tahammül göstermeyiz. Kız erkek aynı evde oturamaz, buna karşı gereken neyse yaparız” demiş.
Partisinin geleneksel Kızılcahamam toplantısında da dile getirmiş konuyu.
Hatta örnek de vererek, “Denizli ilinde şahit olduk. Yurtların yetersizliği, beraberinde çeşitli sıkıntılar doğuruyor. Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakar demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak” demiş.
2013’te Finlandiya gezisine çıkarken bir kadın gazetecinin sorusuna yanıt verirken de aynı sözleri söylemiş.
Gazetecinin, “Buna yasal dayanak bulunabilir mi?” sorusuna sinirlenen Erdoğan, “Sen kızının böyle yaşamasını isteyebilirsin ama biz buna karşıyız” diye azarlamış sonra “Bunun yasal düzenlemesinin yapılacağını” sözlerine eklemiş.
Aradan 7 yıl geçti.
Yasa falan yok ortada.
Çünkü bir ana baba olarak, kız erkek aynı evde kalınmasına karşı çıkabilirsiniz ama bunu devlet eliyle önlemek için yasa çıkaramazsınız.
Valiler de Erdoğan’dan gelecek bu talimatı ancak yasaların çevresinden dolanarak, “kira kontratının usulsüzlüğü, binanın yetersizliği, vergi sorunu” gibi bahanelerle, reşit yaşa gelmiş kız erkek birlikte oturanları engellemeye kalkabilir.
Tabii bir de şöyle bir gerçek var.
Diyelim ki bir vali gözünü kararttı ve kız erkek birlikte oturanların evine baskın yaptı.
Evdeki kızlar ve erkekler “Biz imam nikâhlıyız” deseler ne olacak?
Ayrıca gerçekten mahallenin camisindeki imamını çağırıp dini nikâh da yaptırmış olabilirler.
Nasıl olsa dini nikâhı bozmak çok kolay…
Haydi bakalım, özel hayatlara ahlakçı biçimde müdahale etmek isteyenler, ayıklasın pirincin taşını.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Sana “Diploman yok” denmiyor ki “Diploman sahte” deniyor
Sarayın gözdelerinden şampiyon güreşçimiz Hamza Yerlikaya, önce milletvekili yapıldıktan sonra yeni rejimde saray danışmanı da oldu.
Ayrıca Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı da olan Hamza Yerlikaya, son olarak da Vakıfbank Yönetim Kurulu Üyeliği’ne getirildi hatırlarsanız.
Maşallah, sadece dünya güreş şampiyonu değil, her konuda şampiyon bu güreşçimiz.
Ancak bu başarılı şampiyon vatandaşımızın küçük bir falsosu varmış.
Ortaokulu bitirdikten sonra öğrenimine devam etmemiş.
Ancak gün gelmiş, kariyer yapabilme umuduyla spor akademisine gitmesi gerektiğini düşünmüş.
Ama elde lise diploması yok.
İşte o sırada yardım almış, lise diploması usulsüz olarak hazırlanmış ki, -bu da sahte anlamına gelir- o diploma sayesinde spor akademisine girmiş ve bitirmiş.
(Spor akademisine dünya şampiyonu olduğu için sınavsız girebiliyor.)
Ancak meğer lise diplomasının sahte olduğu daha önce ortaya çıkmış, mahkemelik olmuş ve mahkeme diplomanın sahte olduğuna karar verip Yerlikaya’ya ceza da vermiş.
Ceza ertelenmiş.
Bu haber yayınlanınca Hamza Yerlikaya da bir açıklama yapmış.
Ama ne açıklama.
Adama “diploman sahte” deniyor, o CHP’yi suçluyor hakaretler yağdırarak.
Bakın ne demiş milli güreşçi iken çok başarılı olan Yerlikaya;
“CHP’deki taciz ve tecavüz olaylarının üzerini kapatmak için her gün farklı bir yalana sarılarak iftira ve yalan kampanyası düzenliyorsunuz. Kaset kumpası mimarları!! Bu yazdıklarını ispat et, edemezsen adisin, alçaksın, müfterisin, bilesin. Hodri meydan. Tasması kimin elinde olduğu belli olmayan @enginozkoc! Şimdi iyi dinle; Eğer benim diplomasız olduğumu ve 4 maaş aldığımı ispat edersen ben herkesten özür dileyip siyaseti bırakıyorum. Aksi durumda sen ne yapacaksın? İspat edemezsen milletvekilliğinden istifa edecek misin? Hodri meydan.”
Tabii eski milli güreşçi, yeni Vakıfbank Yönetimi Kurulu üyesi, öyle bir cümle sarf ediyor ki, kimse yalan diyemez.
Yerlikaya, “Diplomam olmadığını ispatlasın” diye Engin Özkoç’u mindere çağırıyor.
İyi de kimse Hamza Yerlikaya’ya “Diploman yok” demiyor ki.
Çünkü ortada bir lise diploması var.
Diploma var da sahte, mahkemede bile ikrar etmiş “Ben aslında ortaokul mezunuyum” diye.
Nasıl cinlik ama?
Milletin bir bölümü yer mi?
Çoktan yedi bile.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Sadece bu yıl oldu bütün bunlar
SÖZCÜ Gazetesi’ndeki köşesinde Soner Yalçın’ın feryadını okudum hafta sonunda.
OdaTV’nin de sahibi olan Soner Yalçın, “Sadece bu yıl” başlığını attığı yazısında devam ediyor;
OdaTV’yi kapattılar.
OdaTV yöneticilerini ikinci kez hapse attılar.
OdaTV’ye, toplamda yüzlerce yıllık hapis cezası istenen davalar açtılar.
OdaTV’yi mali açıdan çökertmek istediler.
Evimizi barkımızı başımıza yıktılar; özel hayatlarımız üzerinde drone uçurdular.
Günlerce ekranlarda hakkımızda etmedikleri küfür
kalmadı.
Tarihimizde böylesine ağır baskılara kaç yayın organı uğradı?
Yukarıda okuduğunuz cümle içindeki “OdaTV” yerine, “SÖZCÜ” yazın hiçbir anlam değişikliği olmayacaktır.
OdaTV’den SÖZCÜ’ye, hakikat merkezleri direnmeyi sürdürecek.
Ne kadar haklı Soner Yalçın…
Tabii yazdıkları sadece OdaTV ve SÖZCÜ için geçerli değil.
OdaTV yerine “Tele1” yazın durum aynı.
Veya “Cumhuriyet” yazın, “BirGün” ya da “Evrensel” yazın, “HalkTV” koyun parantezin içine.
Durum aynı…
Görülmemiş bir “güç şımarıklığı” ile bezer bir zulüm yaşanıyor.
ŞAŞIRDIM
Bu nasıl iş? Saray bir danışmanını teröriste göndermiş
Bir yazımda “Artık hiçbir şeye şaşırmıyoruz” demiştim.
Belki yine şaşırmıyorum ama bazı haberleri duydukça “Yok artık” demek geliyor içimden ve diyorum da.
Hakikaten bu haber “Yok artık” dedirten cinsten…
Ama nedense Türkiye’de bir tüyün yere düştüğünde çıkardığı ses kadar bile etkili olmuyor.
İmralı’da cezasını çeken PKK lideri Abdullah Öcalan’ın bir kardeşi var biliyorsunuz.
Osman Öcalan da tıpkı ağabeyi gibi terörist ve devlet tarafından aranıyor.
Ama yine biliyorsunuz, devletin TRT’si yerel seçimlerde sırf İstanbul’da CHP kaybetsin diye Osman Öcalan’ı yayına çıkarmış ve Kürt seçmenlere “Oyunuzu AKP’ye verin” çağrısı yaptırmıştı.
Dünkü haberlerde Osman Öcalan’ın bir röportaj verdiğini, seçim öncesi kendisini ekrana TRT yönetiminin davet ettiğini söylediğini okudum.
Çok daha vahim bir iddiada da bulunmuş terörist Osman Öcalan.
Röportajı yapan gazeteci Muhammed Vefa, “Son dönemde hükümetten birileri sizle görüşmeye geldiler mi?” diye sormuş.
Belli ki önceden biliyor böyle bir görüşmeyi.
Öcalan da şu cevabı vermiş; “Evet, kısa bir süre önce bir Cumhurbaşkanı danışmanıyla görüştük. Uzun bir görüşme oldu. PKK başta olmak üzere yaşanan durumlarla ilgili görüştük.”
Başka cümlem yok sayın okurlar.
YENİ ÖĞRENDİM
Trump kendine alternatif Oval Ofis yaptırıyor
Amerika’da seçim sonuçları resmen açıklandı ve Biden’in seçildiği tescil edildi.
Buna karşı Trump hâlâ “Seçimde hile yapıldı, bunu ortaya çıkaracağım” diyor.
Gerçi bundan sonra durumu değiştirmesinin çok zor olduğunu biliyor.
Yeni öğrendiğim bir bilgiyi size de aktarayım.
Trump, gözünü 2024 seçimine dikmiş.
Cumhuriyetçi başkan, 4 yıl sonraki seçimlerde yeniden aday olmayı düşünüyormuş.
Bu nedenle Florida’da sahibi olduğu Mara-lago golf tesislerinde bir oval ofis yaptırıyormuş!
Burada “sürgündeki mağdur başkan” olarak bir sonraki seçim için bağış toplamayı sürdürecekmiş.
Amerikan sosyal medyasında yayınlanan haberlere göre, Trump’a hakkını savunması için taraftarları tarafından şu ana kadar gönderilen paralar 200 milyon doları geçmiş.
Bu paralar Trump’ın özel hesabına yatırılıyormuş ve bu nedenle eski başkan bu paraları istediği gibi kullanabilirmiş.
Siyasi gözlemciler Trump’ın bu bağışları devir teslim sonrasında açılacak vergi davalarında eriteceğini “gülümseyerek” söylüyorlarmış.
https://twitter.com/can_atakli_