YAP-İŞLET-DEVRET, SUS-KİRLET-YOK ET!!!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tam da "5 Haziran Dünya Çevre Günü"nde yaptığı yukarıdaki açıklamayı okuyunca, gülsem mi- ağlasam mı-isyan mı etsem karar veremedim!..
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde; ormanların, ören yerlerinin, denizlerin, göllerin, ovaların-yaylaların çarpık yapılaşma, sanayileşme ve "yap-işlet-devret" rantı uğruna katledildiği bir ülkeyi tam 20 yıldır yöneten bir siyasi lider yapmıştı bu konuşmayı...
Oysa bir dönem denizleri-ormanları-verimli arazileri-doğal güzellikleri ve ören yerleri ile tüm dünyanın kıskandığı, turistlerin gıpta ile baktığı Türkiye giderek nefessiz, susuz kalıyor ve yavaş yavaş ölüyor!..
En başta yaban hayatı katledildi Türkiye'de... Herkesin sadece kedi-köpeklere, parklarda-caddelerde kimyasal mamalar atarak hayvansever pozlarında dolaştığı bir memlekette, soyu tükenen onlarca tür hayvan her gün katlediliyor, boğazı vahşice sıkılan bir papağan için (!) ortalığı -haklı olarak- ayağa kaldıranlar ise başlarını kuma gömüyor!!!
Diğer yandan birkaç kuruş ya da barbarca bir zevk uğruna bu ülkenin geyikleri-tilkileri-yaban keçileri katlediliyor ve devlet de ne yazık ki bu katliama "av ihalesi" açarak çanak tutuyor...
Dayanışma Hayvan Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Timur Ugan, 2019 yılı Haziran ayında Meclis'te kaçak avcılıkla ilgili sunum yaparken, avcılığın süresiz olarak yasaklanmasını, talep etmişti...
Ugan, "avcılık" adı atındaki katliamla ilgili şu çarpıcı örneği de vermişti:
"Trakya'da, Istranca Ormanları'na girdiğimde artık gözlerim yaşarıyor. Ardıç kuşu kaçak avcıların patlattığı silahlar yüzünden Trakya'yı terk etti. Artık ardıç ağacı yetişmiyor..."
Türkiye Avrupa'nın çöplüğü mü?..
Türkiye'de sadece yaban hayatı yok edilmiyor, hayvanların soyu tüketilmiyor...
Yeni köprü ve havaalanı uğruna yüzbinlerce ağacın kesildiği İstanbul'da, bir de Kanal İstanbul'un yok edeceği güzellikler kamuoyunu endişelendirirken, ülke genelinde daha önce yaşanan yıkımlar da toplumun hafızasından hiç çıkmıyor;
- Bodrum-Güvercinlik'teki ormanlık alanda, 2007'de çıkarılan yangın sonrası devasa arazinin nasıl yapılaşmaya açıldığını gösteren fotoğraflar sosyal medyada yüzbinlerce kez paylaşıldı...
- Kazdağları'nda altın arama bahanesiyle yürütülen yağma ve tahribat siyasilerin, çevre örgütlerinin direnci ile karşılaşmasına rağmen ne yazık ki durdurulamıyor...
- Yüzyıllardır yerinde duran Dipsiz Göl'ü altın arama bahanesiyle balçığa çevirerek, buzullardan kalma bir krateri yok edenler, yaptıkları yanlarına kazanç kalmışçasına ortadan kayboldular...
- Burdur'daki Salda Gölü üzerindeki tehdit ne yazık ki AKP'nin direnci kırılamadığı için devam ediyor...
- 24 uygarlığın izlerini taşıyan Batman'daki Hasankeyf'in 500 bin ton çimentoyla Ilısu Barajı'nın altına gömülmesi tüm ülkeyi kahretti...
- Arnavutköy/Boyalık köyü civarındaki inşaat alanları bölgenin doğal yapısını katletti..
- Taşocakları Bolu Mudurnu'da, İstanbul Şile'de de ormanlık alanları yağmalıyor, devlet susuyor...
- AKP'li belediye, Şile'nin Ahmetli Köyü'nde TOKİ inşaatı nedeniyle defne ağaçlarının yok edilmesine zemin hazırladı, Çevre Bakanlığı seyretti..!!!
- Gelibolu'da ve Urfa'nın en büyük çam ağacı topluluğunun bulunduğu Atatürk Ormanı'ndaki karanlık yangının peşine de düşülmedi?..
Memleketin yeni felaketi!..
Türkiye'de doğa, deniz, göller, ormanlar ovalar-yaylalar ve tarım alanlarındaki katliamların pisliklerini bir alana toplasanız, hiç kuşkusuz memleket dünyanın en büyük çöplüğü haline gelecektir...
Çünkü Türkiye, zaten dünyada plastik atıkları uzun süre ithal eden üç ülkeden biri olarak, bütün kainatı şaşkınlığa uğrattı!..
Memleketi mahveden çevre katliamları yetmezmiş gibi ABD, İngiltere, Japonya ve Almanya'nın ihraç ettiği plastik atık akışı uzun yıllar Endonezya, Hindistan ve Türkiye üzerinden yürütüldü...
Greenpeace, Doğu Asya'nın, "2016-2018 dünya plastik atık ticareti verileri ve Çin'in yurt dışından atık ithalini yasaklamasının etkileri" başlıklı raporunu duyuran BBC'ye göre, 2016 yılında geri kalmış ülkelere 12,5 milyon ton atık ihraç edilmiş...
Türkiye'nin 2016 yılının başında aylık 4 bin ton olan atık ithalatı, 2018'in başında aylık 33 bin tona yükselmiş...
Ticaret Bakanlığı, geçen Mayıs ayında "etilen polimer atık" ithalatını, "yasak diğer atıklar" listesine eklese de, Türkiye'nin bu konuda aldığı yara uzun süre kapanmayacak...
Diğer yandan, her fırtınada denizler insanoğlunun su kaynaklarına attığı milyonlarca ton çöpü sahillere vurarak, çevre düşmanı insanların suratına bir şamar gibi çarparken, Türkiye'nin üç yakasını çevreleyen denizlerin tek sorununun bu rezalet olmadığı da ortaya çıktı!..
Geçen yıl, 8 Haziran'da, "Dünya Okyanus Günü" nedeniyle Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen uluslararası sempozyumda, Türkiye'de günde 144 ton plastik atığın denize karıştığına dikkat çekilmişti!..
Erdoğan güldürdü!..
Evet; kıyılarda fabrikaların, beton yığınlarının, dev gemilerin bıraktığı atıklar ve belediyelerin kanalizasyonları akıtması nedeniyle Türkiye'nin denizleri hızla kirlenirken, bunun bir sonucu olarak da "müsilaj" adı verilen yeni bir kirlilik salgını Akdeniz'den Karadeniz'e kadar Türkiye'nin denizlerini ve sulardaki canlı yaşamı yok edecek bir büyük felaketi haber veriyor...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki gün (tam da 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde) yaptığı "Müsilaj belasından denizlerimizi kurtaracağız" şeklindeki konuşmayı, işte yazının başından itibaren sıraladığım rezaletler ve skandallar yüzünden şaşkınlıkla karşıladım...
Söyler misiniz; imar affı ve kentsel dönüşüm rezaletiyle şehirleri mahveden, park yapmak uğruna, Salda gibi gölleri bile yok etmeye çalışan, kıyılardaki yapılaşma ile denizleri kuşatan, plastik atık ithalatına göz yumarak Türkiye'yi Avrupa'nın çöplüğü haline getiren, ormanları köprülere-yollara kurban eden, ovaları-yaylaları yapılaşmaya açan, tarım alanlarını kaderine terk eden bir siyasal iktidarın, -"müsilaj" belası bir başka felaketi haber verirken- "denizleri kurtaracağız" demesi, komediden beter değil mi?..
Velhasıl; yap-işlet-devret, sus-kirlet-yok et zihniyeti, adım adım öldürüyor güzelim Türkiye'yi!!!
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac