YASAKLARIN ZATEN ANLAMI KALMADI

ACAİP YAZILAR

Yasakların zaten anlamı kalmadı

Herkes merakla salı gününü bekliyor.

Gerçi önce bir de pazar günü merakı var biliyorsunuz.

Yani bugün.

Çünkü eğer vazgeçmemişse Sedat Peker bu sabah 8’inci videosunu yayınlayacak.

Bakalım bu videodan neler çıkacak?

Bu merakımızı giderdikten sonra başlayacak salı gününün merakı.

AKP genel başkanı korona nedeniyle koyduğu yasakları kaldırıp kaldırmamaya karar verecek Salı günü.

Lokantacılar çok heyecanlı örneğin.

Artık açılacaklarına inanıyorlar.

Kahvehanelerde bir tedirginlik var, “Bizi biraz sonraya bırakacaklarmış diye duyduk” diyorlar.

Hamamlar, saunalar, spor salonları, halı sahalar da açılmayı bekliyor.

Ama bana kalırsa zaten bir süredir oyun oynamaktan başka bir şey yapmıyoruz.

Yasakları AKP genel başkanı koyuyor ama önce o uymuyor.

Ramazan başlarken “İslam ülkelerinde böyle” mantığı ile lokantaları kapattı örneğin.

Sonra baktı ki lokantalar kapalı olsa bile içki satışları eskisi gibi gidiyor bu kez içkiyi yasaklayabilmek için 17 günlük sözde tam kapama ilan etti.

“Sözde tam kapama” diyorum haklı olarak çünkü en başta kendisi uymadı.

“İftar davetleri vermeyin” uyarısında bulundu ramazanın her gecesi kendisi iftar verdi.

Halka “Aman sakın kalabalıklar oluşturmayın, evinizde oturun” çağrısı yaptı sonra camiye gitmeyi özellikle Cuma namazı kılmayı serbest bıraktı.

Kendisi de gitti, gittiği yerler doğal olarak lebalep oldu.

Cenaze törenlerine en fazla 30 kişi katılmasını buyurdu, tarikat şeyhi ölünce binlerce kişiyle birlikte cenaze namazı kıldı.

Taksim’e “150 yıllık rüyamız” diyerek yaptığı caminin açılışına binlerce kişi ile katıldı.

Çamlıca Kulesi’nin açılışını yapıyor yine büyük kalabalıkla üstelik sokağa çıkma yasağı varken.

Tabii saraydaki böyle yapınca muhalefet durur mu, onlar da uydular bu keyfiliğe.

Sokağa çıkma yasağı varken metro açılış töreni düzenledi onlar da örneğin.

Sonuç ; güya koronayı yenmek için bir dizi yasaklar uygulanıyor ama bizzat iktidar sahipleri tarafından delik deşik ediliyor.

Ama aynı iktidar bir dünya mucizesi gerçekleştirerek 17 günde koronayı adeta yerle bir etmekle övünüyor.

Bir anda günlük 65 binlere kadar çıkan vaka sayısı şimdi bakıyoruz neredeyse beş binin bile altına inmiş.

İnanalım mı?

İnanmasak ne olacak ki?

Laf ola beri gele yasaklar artık kalksa ne olur kalkmasa ne olur?

Peki yasaklara kim uydu?

Bugüne kadar her türlü vergisini, sigortasını aksatmadan yatıran, hileye hurdaya hiç sapmadan işini gören, çalmayan, çırpmayan, emeği ile geçinen ve bununla övünen, vatanına milletine bağlı, çalışkan, sıradan insanlar.

ŞAŞIRDIM

Meğer kadın cinayetlerini önlemek ne kadar basitmiş

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, son günlerin en flaş adamı.

Sedat Peker’in iddialarına cevap vermek yerine “bana dokunanı yakarım” havasında ve bunda da başarılı oldu.

24 gün susan saray bile sonunda “Tamam tamam merak etme arkandayım, 2023’e kadar görevinin başındasın” mesajı verdi.

Süleyman Soylu, Meclis Kadına Şiddeti Araştırma Komisyonu’na yapılan çalışmalarla ilgili kapsamlı bir bilgi sunumu yapmış.

Tabii yine ayrıntılı biçimde bir bakan olarak ne kadar çok çalıştığını, ne büyük işler başardığını anlatmış.

Kadınların neden zor yükseldiğine ilişkin çarpıcı bir değerlendirmede de bulunmuş.

Demiş ki “Kadınların kamuda yükselmesinde dezavantajlı olduğunu kabul ediyorum. Yani erkek üç tane hata yapıyor, göze görünmüyor, kadın hata yapınca ‘Bakın, gördünüz mü?’ deniyor.”

Müthiş saptama.

Soylu, kadın cinayetlerinin nasıl biteceğine dair de bir çözüm bulmuş.

Meğer çare çok basitmiş.

Şöyle anlatmış Soylu; “Emine Bulut cinayetinde bir fotoğraf gördüm. 10 kadın ellerine almışlar bir pankart, gitmişler. Ne zaman 10 erkek eline alır bir pankart, gider de ‘Biz Emine Bulut cinayetini şiddetle reddediyoruz’ derse mesele tersine dönmeye başlamıştır.”

Mutlaka etkili olur bakan beyin bu önerisi, ama bunu önce kendi polislerine anlatması gerek.

Çünkü 10 kadını elinde fotoğrafla gösteri yaptığı için yerlerde sürüklemekten çekinmeyen polis, maazallah 10 erkeğe ne yapmaz.

YENİ ÖĞRENDİM

Suçluların tipik davranışları

Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz, zaman zaman yazdığı makaleleri bana da gönderir.

Bunlardan bazılarını sizlerle de paylaşmıştım biliyorsunuz.

Son yazımını paylaştığımda kendisinden “sosyolog” diye söz etmiştim.

Oysa Vecdet Öz adli tıp uzmanı.

Bugün sizlere Vecdet Öz’ün  tam da uzmanlık alanına giren “bir suçlunun tipik davranışlarını” maddeler halinde sıraladığı yazısını sunmak istiyorum;

– Daima kontrollü olma ihtiyacı ve mükemmel görünme duygusu içindedir.

– Yüzü hiç gülmez.

– Depresif, güvensiz, kaygılı ve saldırgandır.

– Üst perdeden ve bağırarak konuşur.

– Kusurunu başkalarına atfeder.

– Yalandan ve iftiradan çekinmez.

– Vaatlerle suç kapatır.

– Eleştireni ve yüzleşmeyi sevmez.

– Sürekli tehdit edip korku salar.

– Kindardır ve asla affetmez.

– Zarar görmemek için zarar vermekten çekinmez.

ÇOK GÜLDÜM

Bu pazar 3’ü mafya ile ilgili 7 fıkramız var

Malum gündemde mafya tartışmaları var.

Tabii açıklamalarla kafamız o kadar karıştı ki kimin mafya olduğu kimin olmadığı konusunda emin olamıyoruz.

Yıldırım Tuna fıkraları gönderirken “Üç tanesi mafya fıkrası, günün mana ve ehemmiyetine binaen uygun olabilir belki” demiş.

Aynen katılıyorum.

Daha isabetli olamazdı yani.

O halde buyurun bakalım;

MAFYA FIKRALARI

Önce üç tane mafya fıkramız var.

Okuyalım o zaman;

Mafya muhasebecisi

Mafya patronu, sağır muhasebecisinin 10 milyonunu çaldığını fark edince adamı derdest edip “işaret dili” bilen avukatının önüne oturtmuş ve “ Paramı ne yaptın?” diye sordurtmuş..

Avukat, işaret dili ile “Patronun parasını ne yaptın?..” diye muhasebeciye dönmüş..

Muhasebeci “Neden bahsettiğinizi anlamıyorum” diye işaretlerle cevap vermiş..

Avukat, patrona “Bilmediğini söylüyor..” demiş,

Patron tabancasını çekip sağır muhasebecinin alına dayamış, “Tekrar sor, cevap alamazsam tetiği çekeceğim” demiş artık müthiş sinirlenerek,

Avukat, “Şakası yok, söylemezsen vuracak..” demiş muhasebeciye..

Muhasebeci işaret lisanı ile “Tamam, siz kazandınız..” diye cevap vermiş, “Paralar gri bir kutu içerisinde ofisin arka bahçesinde gömülü.”

Patron sinirden elleri titrerken, “Ne.. Ne dedi?” diye sormuş.

“ Şey dedi” demiş avukat, “O tetiği çekecek bir erkek göremiyorum karşımda, yürek yok ki bu lavukta diyor.”

Okulda mafya

Mafya liderinin oğlu eve ağlayarak girmiş, anne telaşla oğluna sarılıp “Neler olduğunu “ sormuş.

“Ö.. Öğretmen bugün bana senin baban bir mafya patronu dedi” demiş hıçkırarak.

“Üzülme oğlum, ben yarın okula gider her şeyi hallederim” demiş annesi biraz da sinirlenerek.

“Aman temkinli ol..” diye atılmış baba, “Bir kazaymış gibi görünmesine dikkat edin.”

Çapkın mafya babası..

Bir mafya babası, evli bir kadınla ilişki kurmuş. Bir gece kocası yok diye kadının evine gitmeye karar vermiş ve adamlarına “Ben içeri girdikten sonra hemen büyük bir branda ayarlayın ve pencerenin hemen altına dört ucundan gerin” demiş.

Sonra da ne yapacaklarının talimatını vermiş: “Kadının kocası gelirse kapıyı bir kere çaldırın, ben aşağıya atlayacağım, yakalanıp raconu çizdirmeyelim… Tamam mı?”

Adamları, “Baş üstüne patron” demişler. Mafya babası kadının evine girmiş, tam soyunup yatağa uzandığı anda evin kapısı çalınca bizimki kendini tereddütsüz pencereden donla 4. kattan aşağı fırlatmış. Kadın üzerine alelacele bir şey alıp kapıyı açmış ki karşısında patronun adamlarından biri…

“Yenge” demiş adam mahcup bir şekilde önüne bakarak, “Patrona söyle her taraf kapalı branda falan bulamadık!”

DİĞER  FIKRALAR

Şimdi gelelim diğer fıkralara.

Şifreli mesaj

Destroyerin kumanda odasında bütün subaylar kaptanın başkanlığında toplanmış katıldıkları harekatın detaylarını görüşürlerken telsiz odasından askerin biri koşarak içeri girmiş. “Kaptan, amiralden size özel bir mesaj geldi. Elimde efendim” demiş. “Bu toplantıdaki arkadaşlarımın rütbeleri gizlilik derecesine uygun. Yanlarında bana onu okuyabilirsiniz” diye emir vermiş kaptan. Asker okumaya başlamış: “Sen donanmamızın şüphesiz en aptal subayısın. Değil sana bir geminin kumandasını vermek eline bir kova ve bir kürek verilip plaja dahi sokulmayacak bir salaksın.”

Kaptan “Tamam” demiş, ter basan gömleğinin en üst düğmesini gevşeterek, “Hemen bu mesajı kriptoya götür de şifresini çözüp getirsinler. Bakalım mesaj ne!”

Boksör

Unvan maçında boksörlerden birinin durumu gerçekten kötüymüş.. Gözleri kapanmış, kaşı açılmış, gardı tamamen düşmüş, yumrukları havayı dövüyor, rakibe dokunamıyormuş bile..

Raunt arasında sandalyesine oturup dişliğini çıkardıktan sonra antrenörüne “Nasıldım?..” diye sormuş, “Kazanma şansım var mı?..”

“Tabii ki bir şansın var!” demiş antrenörü dişlerini sıkarak, “Adam sana patlatıp durmaktan öyle böyle değil, acayip terledi.. Sen böyle havayı biraz daha dövmeye devam edersen herifi kesin zatürreden, soğuk algınlığından falan hastanelik edebilirsin!”

Tatilde at keyfi

Eşimle pandemi sonrası kısa bir tatil kaçamağı yaptık, gittiğimiz tatil köyünde  at kiralamak istedim..

Atın bakıcısı “Parayı peşin ödeyeceksiniz” dedi,

“Yahu koskoca atı veriyorsun be evlat “ dedim gülerek, “Onu alıp kaçabileceğimi düşünmüyorsun da paranı ödemeyeceğimden mi korkuyorsun?..”,

Delikanlı “Beyefendi sakın yanlış anlamayın “ dedi, “At her zaman geri geliyor da müşteriler bazen geri gelemeyebiliyor..”

Nişancı

Savaş sırasında tepenin üzerindeki bir noktadan düşman askeri sürekli ateş edip durunca tabur komutanı çavuşuna bir işaret çakıp “Şuraya bir tim gönderip o silahı susturuverin” demiş.

“Aman komutanım sakın” diye atılmış çavuş, “Herif bir haftadır ateş edip duruyor, devamlı karavana, şimdi biz onu halledersek yerine maazallah normal birini gönderirler yanarız.”

https://twitter.com/can_atakli_