YETMEDİ mi SURİYE GAFLETİ?..
Yıllardır cehenneme dönüşen saldırıların yıkımlarıyla, katliamların kan gölüyle ve öfkenin bitmeyen pervasızlığıyla cenderede tutulan yanı başımızdaki topraklar...
Tıpkı Irak ve Libya gibi huzursuzluğun, parçalanmanın ve ölümün dayatıldığı toprakların çaresiz bırakılmış köşe-bucaklarıdır oraları...
Emperyalizmin, su ve petrol uğruna, "böl-parçala-yönet" stratejisinin "rant" kölesi yapmaya çalıştığı, Orta Doğu'nun yeni kurbanlarıdır o topraklar...
Üstelik toprağıyla, kentleriyle, siyasetiyle, geleceğiyle ve en çok da insanlarıyla, bomba-kan-göç sarmalında yıkıldıkça yıkılan çaresiz topraklar...
İhanettin zalim çerçevesi için ölüme ve yıkıma bir vahim manzara aranıyorsa; işte Irak ve Libya'dan sonra, durmayan kan gölüyle bir kaos manzarasıdır Suriye...
Kafa kesen teröristler, PKK, PYD, El Kaide, IŞİD ve türevleriyle dünyanın her tarafından kiralanmış paralı askerlerin taşeronluk uğruna şiddeti dayattığı ve "istihbarat" güçlerinin parça koparmak için cirit attığı bir kanlı işgal var orada!..
Başkent Şam dışında neredeyse her yer işgal altındaydı aylar öncesine kadar...
Ve şimdi Halep'ten sonra sırada başka bir stratejik bölge var;
Suriye'nin kuzeybatısında, Türkiye sınırında bir şehir... Halep'e 60 kilometre ve derin kaos orada da kapıda...
Peki; bu tarife bakarsanız, sizce İdlib nereye bağlı?.. Hangi ülkenin parçası bu şehir?..
***
Sürekli kaybettiren tavır...
İdlib'in coğrafi tarifi ve o şehirle ilgili soruların nedeni Suriye'de 6 yıldır süren işgal ve savaş değil aslında... Asıl mesele; sonuçlar ve onlardan ders alınmamasıyla ilgili ki, büyük vahamet de burada zaten!..
Yani sorgulanması gereken asıl mesele çok başka;
Yıllardır neden içindeyiz bir ulusu zincirle boğmaya çalışan bu karanlık ve kirli savaşın?..
Neden daha birkaç yıl önce, liderleri teknelerde birlikte tatil yaparken, birbirine "düşman" oldu Türkiye ve Suriye?.. Şam ve Ankara neden kavgalı, kim ne kazandı, kim neler kaybetti bu karanlık savaştan?..
Neden en yakın komşumuzla dostluğumuzu sürdürmedik de evlerinin duvarları birbirine yakın bir ülkeyi İran, Rusya, ABD ve emperyalizmin rant savaşının içinde bıraktık?..
Safımıza, yanımıza neden almadık, neden sahip çıkmadık ezeli komşumuza?.. Ve neden oradan eskisi gibi sınır ticaretiyle, ihracat-ithalatla kazançlar elde etmedik?..
Ve neden başkaları "ileri karakol" kurma uğruna savaşırken kendi ülkemizi sosyal, siyasal ve ekonomik bir girdabın içine attık, 6 milyon sığınmacının yükünü neden tek başımıza sırtladık?..
Ya da en az 30 milyar doları ne için ve neyin karşılığında harcadık?..
Suriye'den gelen teröre neden kurban olduk ve Esad karşıtlığı yüzünden dünya genelinde niçin diplomatik hezimetler yaşadık?..
***
Dinci kuşatmadan ders!..
Evet; Türkiye'nin son 6 yılda, Suriye politikasındaki vahametler nedeniyle uğradığı çok büyük zararlara bakınca, zerre kadar "ders" alınmadığı çok net anlaşılıyor artık...
Şam'daki işgali neredeyse lagelleştiren bir yaklaşım var nedense AKP iktidarında...
Aslında son 6 yılda, neredeyse yerle bir olan tüm Suriye'ye karşı olumsuz ve sürekli yıkım getiren, ancak kanlı bir bumerang gibi her defasında Türkiye'yi de vuran bir gaflet yaklaşımıdır bu...
Hem de, her açıdan gittikçe zarar veren ve belli ki daha da zarar verecek bir yıkım diplomasisi sürüyor ki, vahametin en acı tarafı da budur zaten...
Evet; Halep, Deyrezor, Kobani, Afrin, Rakka ve diğerlerinden sonra sıra İdlib'de... Yandaşlara bakarsanız orada yalnızca siviller var, "kimyasal silah" kullanılacak ve katliam olacak!!!
Savaş toptan kirliyse ne yazık her şey oluyor da, daha önceki Suriye hedeflerinde olduğu gibi, İdlib de radikal dinci kuşatmanın altında değil mi zaten?..
Sivilleri kendilerine kalkan yapan ve sözde "muhalif" diye pohpohlanan kiralık, bağnaz tetikçilerin daha önce Halep, Kobani, Deyrezor ve Rakka ile diğer yerleşim bölgelerinde yaptığı katliamlar ne çabuk unutuldu?..
***
İdlib, Şam'ın düşmanı mı?..
Yazının başındaki İdlib tarifine, yani coğrafi konumuyla sınırlarına dönelim yeniden... Orası Türkiye'nin, Rusya'nın, İran'ın, ABD ya da Avrupa'nın bir parçası değil...
İdlib, Suriye topraklarında ve ne yazık ki diğer yerleşim birimleri gibi orası da yıllardır "dinci" geçinen katliamcılarla onları kullanan taşeronlar ve "büyük abi"lerinin işgali altında inliyor, kurtarılmayı bekliyor...
Oysa Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ile önceki gün Ankara'da düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşma, Türkiye'nin Suriye politikası açısından gerçekten şaşkınlık verici bulundu...
Dil sürçmesi mi, bilmediğimiz bir plan mı var, Türkiye'nin ulusal çıkarlarına uygun bir gelişme mi var bilemiyoruz ama tam da şöyle demiş ki Çavuşoğlu;
"İdlib'e yönelik saldırı olasılığı çıktığı günden bu yana yoğun çaba sarf ediyoruz. Rejimin İdlib'e saldırmak istediği açık. İran ve Rusya ile görüşüyoruz. Kimse kimseyi kandırmasın. Bu saldırıların amacı İdlib'i ele geçirmek..."
Daha önce de yazdık; Suriye yönetimi kim olursa olsun, kimle ilişkide bulunursa bulunsun, ülke bütünlüğü için (sivillere-masumlara zarar vermek dışında) neyi hedefliyorsa hedeflesin, bir işgale karşı adeta "kurtuluş savaşı" veriyor...
Velhasıl Şam yönetimi kendi parçası İdlib'i "ele geçirmek" için savaşmış olmuyor, tam aksine kendi toprağını işgalden kurtarmaya ve geri almaya çalışıyor...
Üstelik Şam'ın artık fazlasıyla uzayan ve iyice bıktıran bu savaşı en çok da Ankara'da, İstanbul'da, Diyarbakır'da ve son olarak Reina eğlence merkezinde korkunç katliamlar yapan dinci teröre karşı da yürütülüyor ki, bunun ağır sonuçlarını Türkiye de yaşamasına rağmen iktidar "ders" çıkartmıyor...
Evet; Suriye işgalinin yeni cephesinde İdlib var... Belki orası da kan gölüne dönecek... Belki oradan da yüzbinlerce insan topraklarımıza akacak...
Ancak Şam'a karşı bu olumsuz diplomatik tavır devam ettiği sürece belli ki en çok zararı Suriye kadar yine Türkiye görecek...
O halde son 6 yılda yaşanan yıkımlara ve zararlara bakarak söyler misiniz; ABD, Rusya, İran ve emperyalizmin umurunda mı acaba Türkiye'nin ekonomik sarsıntısı?.. Pehhhh!..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac