ANALİZ
YUNANİSTAN'ın da TERCİHİ MUHALEFETE MUHALEFET
Yıllardır çok alışmıştık iktidar yandaşlarının söyleyecek laf bulamayınca muhalefete saldırmasına. Türkiye'de herkes iktidardan korktuğu için bir şey söylemesi gerektiğinde muhalefete sataşıyor. Son 10 yılımızın büyük bölümü muhalefete muhalefet etmekle geçti. Şimdi bu kervana yurtdışından da katılanlar olduğunu görüyoruz. Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos ülkesinin işgal ettiği Ege adalarını gündeme getiren ve AKP iktidarına “Ne yapıyorsun bu adalarla ilgili” diye soru soran CHP'ye salvo atışları yaptı. Daha önceki konuşmalarında Erdoğan'dan büyük övgülerle söz eden ve “Bizim için en iyisi” diyen Kammenos CHP'ye şunları söyledi; “Ana muhalefet lideri yine 18 adanın Yunanistan tarafından işgal edildiğini söyledi. En iyi durumda, uluslararası hukukun ve anlaşmaların hükümlerinden haberi yok. En kötü durumda ise Yunanistan'ın egemenliğinden şüphe ediyor, topraklarımızı talep ediyor.” Yunan Savunma Bakanı Selanik'te yaptığı konuşmada işi daha da ileri götürerek Sparta Kralı Leonidas'in MÖ 480 yılında Thermopile geçidinde teslim olup silahlarını bırakmasını isteyen Pers komutan Serhas'a söylediği “Molon lave” (Gel de al) sözünü tekrarlayıp “Cevabımız ‘gel de al'dır. Yunanlar öyle öğrendik. Tarihimiz bunu öğretiyor” dedi.
Yunan bakanın bu konuşmasına CHP Grup Başkanvekili Engin Altay şöyle cevap verdi. “Bize 'gel de al' meydan okumasında bulunmuştur. Panos Kammenos bilmelidir ki, Büyük Atatürk'ün İstanbul işgalinde söylediği, 'geldikleri gibi giderler' sözüyle kendisine karşılık veriyoruz. Ancak Yunanistan bu cüreti, hadsizliği, cesareti nereden buluyor? Yunanistan cüreti, hadsizliği, cesareti AK Parti hükümetlerinin tutarsızlığından, cesaretsizliğinden, acizliğinden bulmaktadır.” Aslında CHP'nin Yunan'a cevap vermesine bile gerek yok. Çünkü bu Yunan'lı bakan Altay'ın da söylediği gibi gücünü AKP iktidarının Ege'deki aczinden alıyor. Demek ki AKP bunca uyarıya rağmen iktidarda olduğu 15 yıl boyunca Yunanistan'ın Ege adalarını birer birer işgal etmesine, uluslararası hukuka göre yasak olmasına rağmen bu adalara silah yığmasına hatta ikisine hava üssü yapılamasına hiç ses çıkarmamış. Yunanlılar da Türk hükümetinin bu ilgisizliğine alışmış olacaklar ki, işgal ettikleri Ege adalarıyla ilgili çıkışı CHP'den duyunca iktidarmış; muhalefetmiş hiç aldırmadan CHP'ye karşı saldırıya geçiyor. Muhtemelen bu iktidarın Ege konusunda hiçbir şey yapamayacağını anladıkları için CHP'ye de “Bir gün iktidar olursanız bizimle savaşmak zorunda kalacaksınız ona göre” mesajını iletmekten bile çekinmiyor. Türkiye'nin dış politikasının çok iyi olduğunu söyleyenler acaba Yunan bakanın bu hadsizliğinden sonra hala aynı görüşteler mi?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
KILIÇDAROĞLU O DAİREYİ HEMEN SATMALI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu görevden alınan Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi üzerinden kendisine saldıran ve yolsuzluk bulaştırmaya çalışanlara karşı “kızımın evini bahane ediyorlar. O daire 73 metrekare bir yer. İsteyene hemen satalım. 100 bin doları getirin verelim” diye meydan okudu. İktidarın tetikçilerinden Güneş Gazetesi de dün “100 bin dolarımız hazır söz verdiğin gibi evi bize sat” diye manşet attı. Kemal Kılıçdaroğlu 100 bin doları alarak o evi hemen Güneş Gazetesi'ne satmalı. Bilemiyorum o evlerin şu anki değeri daha mı az yoksa daha mı yüksek, ancak ne olursa olsun ağızdan çıkan o sözün gereği yerine getirilmeli. İktidarın tetikçileri kuru sıkı tehditlerle bir yere varılamayacağını görmeli.
Bİ SORALIM BAKALIM
ŞÖYLE BİR AFRİKA'YA GEÇELİM BAKALIM
Türkiye'nin dış itibarı hiç kalmadı. Artık demokratik hukuk devletlerinden ne bize gelen var ne de davet eden. Bu nedenle Cubuti ile falan idare ediyoruz. AKP genel başkanından dün öğrendiğimize göre kendisinin yeni bir Afrika turu başlayacakmış. “Şöyle bir Afrika'ya geçeceğiz” diye açıkladı Erdoğan dün bu seyahatlerini. Çad'a gidilecekmiş. Bir de Sudan'a. Bu ülkelere yapılacak gezilerden nasıl bir fayda sağlanacak bilmiyorum. Muhtemelen beraber götürülen bazı işadamları ufak tefek işler alacaktır. Ancak gelecek para giden paradan daha mı az olur daha mı fazla olur onu da tahmin etmek çok zor. Çünkü saraydaki kaynaklarımdan aldığım bilgilere göre bu tür ülkelerden aslında davet falan gelmiyor. Saray danışmanları Dışişleri'ni sürekli sıkıştırarak “gidilecek ülke bulunmasını” istiyorlar. Dışişleri de bazı ülkelere “tekliflerde” bulunuyor. “Siz cumhurbaşkanımızı davet edin biz de size şunu yaparız” türünden vaatlerde bulunuluyor. Tabii ülkenin bir numaralı isminin hemen her gün bir dünya ülkesini ziyaret etmesi veya bir dünya ülkesi liderini kabul etmesi buradaki sade vatandaşların mutlaka çok hoşuna gidiyor. Hepsinin mutlaka göğsü kabarıyor ve “Liderimiz bütün dünya ile sürekli temasta, ona nasıl da saygı duyuyorlar” diyorlardır. Bunları içerde anlatmak ve milleti buna inandırmak kolay da dışarıda öyle olmuyor işte. Demokratik devletler bu durumu gülümseyerek izliyor sadece.
FIKRA GİBİ
HAVUZA GİRECEKSEN EVLİLİK CÜZDANI ŞART
Hafta sonu Yalova Termal'e gitmiştim ya Termal Oteli'nin halka açık havuzunun kapısında gördüğüm uyarı çok şaşırtıcı geldi. Termal Oteli'nin en önemli özelliği açık hava havuzudur. Bu havuz kaplıca suyu ile dolu olduğundan yaz kış girilebilir. Havuzun kenarında ise 1940'lı yılların plaj kabinleri vardır. Onları hala korumuşlar, çok otantik bir görüntüsü var. İşte bu havuza ve özel odalarına ailecek girebilmek için “evlilik cüzdanı” kuralı konmuş. Yani bir kadın ve bir erkek, belki yanlarında çocukları olsa bile eğer aile kabini denilen özel küçük havuzlu bölümden yararlanmak istiyorsa görevlilere evlilik cüzdanını göstermek zorunda. Bu durumda demek ki yanımızda evlilik cüzdanı olmadığında Termal Oteli'nin bu hizmetinden yararlanmamız mümkün değil. Örneğin benim hiç aklıma evlilik cüzdanını yanımda taşımak gelmez. Tabii bir kadınla bir erkeğin evli olup olmaması kimi ilgilendirir, neden bu tür bir ahlak bekçiliğine soyunulur bu çağda anlamak mümkün değil. Otelde kalacaklara da evlilik cüzdanı soruluyor mu, inanın bu fotoğrafı çekerken aklıma gelmedi. Yoksa girip sorardım, ama sanıyorum orada da soruyorlardır. Çünkü otel Sağlık Bakanlığı'nın oteli. Bu bakanlığın bir tarikatın adeta işgali altında olduğu ileri sürülüyor. O zihniyet halka açık havuzda bile evlilik cüzdanı soruyorsa içinde “yatakların” da olduğu odalar için evlilik cüzdanı sormaması düşünülemez. Sahi bu zihniyetin aklı neden hep bacak arasındadır ki? Gerçi sakalsız erkeğe bile iştahları kabardığına göre başka bir şey düşünmüyorlar demek ki.
BUNU YAZMAK GEREK
TARİH ALLAMELERİNE YİNE GÜN DOĞDU
Çıkın sokaklara sorun bakalım “Medine kahramanı Osmanlı paşası kimdir?” diye. Çok meraklı birine rastlamazsanız kimse bilemez bu sorunun yanıtını. Bu paşa Fahrettin Paşa. İngiliz saldırılarına karşı kutsal kenti aylarca savundu. Tarih kitaplarımıza da bir kahraman olarak geçti. Ama bu paşa şimdi bir anda gündeme geldi. Çünkü Birleşik Arap Emirlikleri'nde biri Fahrettin Paşa'nın Medine halkının hakkına el uzattığını, kutsal hazineleri çaldığını, bunların bir kısmını İstanbul'a gönderirken bir kısmının da ortadan kaybolduğunu yazan bir tweet atmış. Abu Dabili bakanlardan biri de bu tweeti rt'lemiş. Bu da Türkiye'de doğal bir infiale neden oldu. AKP Genel Başkanı muhtarlara konuşurken Abu Dabili bakana haddini bildirdi. Şanlı ecdadımızın adına leke sürülemeyeceğini söyledi. Daha sonra Başbakan Yardımcısı Fikri Işık da Arap ülkelerinden bu tür düşmanca tavırların çok üzücü olduğunu söyledi. Bu yazıyı yazdıktan sonra da muhtemelen bu tür tepkiler devam etmiş olmalıdır. Bu arada Türkiye ve Daily Sabah yazarı Tarık Buğra Ekinci ise Abu Dabili bakanın çok haklı olduğunu, Fahrettin Paşa'nın bize anlatıldığı gibi bir kahraman olmadığını ileri süren twitler attı. Belli ki Fahrettin Paşa birkaç gün gündemimizi işgal edecek. Paşanın aslında Erdoğan'ın dediği gibi bir kahraman mı yoksa bazı AKP'lilerin ileri sürdüğü gibi kötü birini olduğu yönünde birbirinden kıymetli görüşler duyacağız. Televizyonlarda bu tür olaylarda hemen ortaya çıkan tarih allameleri sanki birer Fahrettin Paşa uzmanı gibi konuşmalar yapacaklar. Milletin kafası biraz daha karışacak.
https://twitter.com/can_atakli_