ZOR GÜNLERDEN GEÇİYORUZ…
Çok bereketli konular yerine verimli ve sevimli konuları yazmayı yeğlerdim. Ama nerde? Gündemden kopmamak için yan yollara sapmadan, lafı uzatmadan, eveleyip gevelemeden hemen söze gireyim! Çok uzun bir süredir şaşırmaktan vazgeçtim ama üzülmekten vazgeçemiyorum! Nedeni o kadar çok ki, özet geçersek!
Adrese teslim ihale ve işe almalar! Yakınlara, yandaşlara ballı atamalar! Biri 47, diğeri 64 suç dosyası olduğu halde bakanlara danışman yapılanlar! 49 danışmana sahip bakanların; “envanterimizde uçak yok!” açıklamasından hemen sonra; “dünyada acil müdahale de sayılıyız!” sözleri!
Kimileri kendilerine biçilen hayatı, kimileri de kendi seçtikleri hayatı yaşarken ve adına da kader derken; iklim krizine neden olan keyfi ve plansız yönetim, talan ekonomisi, dere yatağındaki plansız yapılaşma, HES’lerin varlığı, önlem almakta geciken yönetim, çarpık yapılaşma ve inşaat rantına kurban verdiğimiz insanlarımız, boşa giden emekler, çöken binalar, giden canlar ve tahrip edilen doğa için DİB’in; “Takdir Allah’ındır. Cenabı Hakkın takdirine rıza göstermektir. Rabbimize tevekkül etmektir” şeklindeki çağrısı!
Üzgün, şaşkın, acılı ve tedirgin ülkemizde olup bitene bakınca sinir ve sınır hadlerini bilmeyi öğrense de; Somali’yi hibe edilen milyon dolarlardan sonra afet bölgeleri için halka IBAN vermek sınırı da, siniri de, haddi de zorluyor...
Felaket üstüne felaket yaşanan ülkemizde yine ve yeni bir göçmen dalgasıyla karşı karşıya iken işi hafife alan açıklamalar, selin vurduğu yerlerde yaşayanların; “HES yapıldı felaket geldi” açıklamalarına kulak tıkamalar, afet bölgesinde sönen yaşamlar, yangın bölgesinden arta kalan bir avuç ağaç kesilmesin diye nöbet tutan, mücadele eden halka müdahale etmeler…
Dünyanın pek çok bölgesinden gelerek; nüfus dengesini, ülkenin kimyasını bozan, yurttaşın işini elinden alanlar yetmezmiş gibi elini kolunu sallayarak dört koldan giriş yapan Afganlı gençler! Yetkililerin; “Türkiye, sığınma kampı, toplama kampı değildir” açıklamasına rağmen ardı arkası kesilmeyen göç katarları! Batı rahat etsin diye ara istasyon olarak görevlendirilen ve manen ve madden bu yükü kaldıramayacak bir ülke!
Geçici koruma statüsünde 3.7 milyon Suriyeli! İkamet statüsünde 100 bin Suriyeli! Vatandaşlık verilen 160 bin Suriyeli! Bazı uzmanlara göre 5 milyon Suriyeli! Sayıları hızla artan şu anda 320 bin civarında olan Afgan, Pakistan, Iraklı sığınmacılar! Kayıt dışı sayının bilinmediği bir ülke!
Sığınmacıları okullara kaydedin diye resmi yazı gönderen yetkili bakanlık! Çarşı pazarda ele geçen tarihi eserler! Sarayın gücünü arkasına alan, “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diye hava atanlar!
300’e yakın orman yangınıyla ilgili ayaküstü birbiriyle çelişen, birbirini tutmayan, açıklamalar! Demeç verirken günah keçisi arayanlar! Yeşil kül olup bittikten sonra bile aklı başına hala gelmeyenler! Devletin envanterinde olmadığı için 5 kat fazla para ödenerek kiralanan uçaklar ve helikopterler! Kamuya ait icra dosyalarının adrese teslim yoluyla zengin ettiği bakan oğlu avukatlar!
Her söylenene inanmaya hazır görmeyen, duymayan, gözlemlemeyen milyonlar! Çarşı pazardaki yangınla baş etmeye çalışan borç batağındaki yurttaşlar! Maden ruhsatı verilen ormanlar, meralar, zeytinlikler, su havzaları, milli parklar, SİT alanları ve plajlar…
10 milyon işçisi, 20 milyon açlık sınırında yurttaşı, 40 milyon yoksulu olan ülkemizde gemiyle, TIR’larla, kamyon kasalarında, denizden ve karadan toprağımıza bırakılan kaçaklar! Somali’yi hibe edilen milyonlar! İş bulamayan, maaşı yetmeyen, tenceresi kaynamayan, umudu kalmayan insanlar…
Bu önlenemeyen akımın; toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik, demografik, güvenlik başlıklarına duyarsız bir yönetim! Yoran, yıpratan, kaygılandıran, sinirlerin sınırlarını zorlayan ve ülkemizi göçmen deposuna, sığınmacı kampına çeviren bu taşınmaz yükü önemsemeyen bir anlayış! Mehmetçiği Afganistan’a yollamaya hazırlanan bir zihniyet! Milyonlarca kaçağı yurda dolduran, toplumun sinir uçlarıyla oynayan bir irade! Kendi kendiyle ters düşen, bir dediği bir diğerini tutmayan, söylemleriyle kendi kendini yalanlayan siyasiler…
Ekonomiden dış politikaya, eğitimden sağlığa, cinayetlerden kazalara ülke geneline hâkim olan keder ve hüzün! Güneyde yangınların, kuzeyde sellerin, her yerde ateşi düşmeyen ekonominin yorduğu, mutsuz ettiği öfkelendirdiği insanlar! Geleceği çalınan yoksul öğrenciler, hayalleri bitirilen işsiz gençler, hayatlarının baharında bıçak darbeleriyle toprağa gömülen kadınlar…
18 milyonu aşkın öğrencinin sorunlarını çözüme kavuşturmayan, geleceğini riske atanlar! Özel okul, özel hastane, turizm şirketi sahibi bakanlar! Ülkeyi şirket gibi yönetirken her konuya kâr odaklı bakanlar!
Yangınlar yetmiyormuş gibi, Kastamonu’dan Bartın’a, Sinop’tan Ezine’ye, Cide’den İnebolu’ya taşan dereler, yıkılan evler köprüler, boğulan yurttaşlar, sular altında kalan araçlar!
Özetle ülkemizin günü ve geleceği ülke gündeminden seçerek sıralamaya çalıştığım bu örneklerde saklıdır. Nokta…
Teşekkür notu: Yangınlarda ve afetlerde yurttaş dayanışmasının en güzel örneğini veren binlerce gönüllünün günlerce nöbet tutmasına gönülden teşekkürler…