DERVİŞİN FİKRİYLE ZİKRİ ve “TANRI DUALARINIZI KABUL ETSİN”

Bazı durumlara “cuk” oturan çok güzel deyimlerimiz var.
“Derviş’in fikri neyse zikri de odur” deriz örneğin. 
Yani “kafasındaki neyse onu söyler” anlamında.
“Allah söyletti” de bunlardan biridir.
İnsanoğlu her ne kadar "içinden pazarlıklı" bir yaratık olsa, her şeyi her yerde ulu orta söylemese de, kimilerinin “fıtratından” olacak, aslında gizlemeleri gereken bazı düşüncelerini ağzından kaçırıveriyorlar.
Yoksa yukarıdaki deyimler toplumumuzda bu kadar bilinebilir, dilden dile yayılabilir miydi?
*
Bu aralar, seçim kampanyaları sırasında “ağızdan çıkanı kulağın duymaması”, söylenenleri beynin süzgeçten geçirememesi gibi durumlara çokça rasgeldik. 
Şimdi kim hangisini hatırlıyor, bunlardan kaçta kaçı toplumun dikkatinden kaçmadı bilemiyorum ama, doğrusu hepsi de pek hoştu ve belki işi bir ölçüde “makara”ya almaya, seçimin o gergin atmosferini kendiliğinden gevşetmeye bile yaradı.
Yoksa iş çekilir gibi değil.
Dile getirilen “fikir”lerin pek bir şeylere merhem olamayacağı endişesi bir yana, bakmayın siz o siyasetçilerin işin icabı “zikir”lerine;
-Kimsenin yarın neler olabileceği konusunda inancı kalmamış,
-Ekonomi berbat, güvenlik bir alem, hukuka inanç sarsılmış falan filan…
Bu ortamda o “doğaçlama” yani kendiliğinden ortaya çıkan gülünçlükler de olmasa, kara kara düşün dur "ne olacak bu memleketin hali" diye.
Bence bize bu gevşemeyi sağladıkları için “Hay ağzına sağlık” diyelim topuna birden.
Yoksa “hiç güleceğimiz yoktu”.
*
Yine böyle zor günlerden biri:
İkinci Dünya Savaşı yıllarının Almanya’sındayız.
“Diktatör” Adolf Hitler iktidarda, herkes perişan ama kelleyi koltuğa almadan öyle kimseler çıkıp da uluorta muhalefet edemiyor.
Sıkıysan ağzını aç. İktidarın “gestapo” denen polisleri tuttuğu gibi “âttâaa…” diyorlar adama.
Artık toplama kamplarına mı kapatılırsın, kestirmeden sabun mu yaparlar “mukadderatına kalmış.
İşte böyle bir gecede sokakta devriye gezen gestapolar evlerden birinden hiç olmadık sesler geldiğini fark ediyorlar:
“Kahrolsun Hitler”…
“Kahrolsun Hitler”…
"Kahrolsun Hitler."..
Bunun söylenmesi çılgınlık tabii o ortamda; hele de devriyelerin sürekli kol gezdiği bir sırada.
Kulaklarına inanamayıp bir daha dinliyorlar… Evet evet, biri cırtlak bir sesle sürekli tekrarlıyor bunu.
“Kahrolsun Hitler… Kahrolsun Hitler”... Kahrolsun Hitler"....
Yükleniyorlar kapıya, kırıp dalıyorlar içeri tabii.
Bir de ne görsünler; İçeride sürekli “kahrolsun Hitler” diye bağıran bir adam falan değil, sadece bir papağan.
Nereden alışmış, kim öğretmişse ha bire tekrarlayıp duruyor... 
Ama o kuşun kafasını kopartsan ne yazar ki? 
İnine kadar inip ona bu lafı ezberleteni bulmak lazım. 
Ve yine, o papağanı merkezde sorguya alsalar ne olacak? “ezberci kuş” başka bir laf bilmiyor ki? 
Hoş "ötmeye" başlasa, her soruya aynı cevabı verecek, olay zaptının bütün sayfaları “kahrolsun Hitler” nakaratıyla dolacak. 
Sen ne sorarsan sor, alacağın cevap belli: "Kahrolsun Hitler"
Başka bir şey bilmiyor ki.
Hani üstleri bir de "bunca muhalif varken" bir kuşla uğraştıklarını görseler, maazallah; “sizin maksadınız suçlu kovalamak değil, kuş üzerinden Führere hakareti tekrarlatmak” deyip onların da başını yakacak.
Mecburen kuşu bırakıyor, sahibini yakalayıp soruyorlar:
“Söyle bakalım o papağan bu sözleri kimden öğrendi?” 
Adam başına gelecekleri tahmin ettiği için iki gözü iki çeşme halde bir savunma uyduruyor:
“Vallahi benim Führer’e bir kastım yok, saygıda kusur da etmem; ama sonuçta bu bir kuş işte 
Ben kendi başına kalınca canı sıkılmasın diye bunun kafesini hep açık penceremin yanına koyarım. O da mahalle çocuklarından duymuş olacak ki ne olduğunu bilmeden ezberlemiş, ben de yeni farkettim. 
Ama bana sadece bir gün izin verin unutturayım ona. 
Hatta “Hayl Hitler” diye bağırttırayım.
Fıkra bu ya, gestapolar adama bir şans vermek istiyor:
“Peki, yarın bu saatlerde yine buraya gelip bakacağız. Eğer dediğin gibi çıkmazsa sen hesapla gerisini”.
Adam ilk vartayı atlatmış ve bir günlüğüne de olsa zaman kazanmış ama hadi gel de unuttur bakalım lafı o beyinsiz kuşa; Ya unuttu zannederken yeniden hatırlar ve onların yanında yine “Kahrolsun Hitler” diye bağırmaya başlarsa?
Durumu kasabanın rahibine açmış; “Sen söyle peder, ben bu durumda ne yapabilirim?”
Rahip müthiş bir çözüm önermiş: 
“Sen hiç meraklanma” demiş. “Senin papağanla benimkini değiştiririz şimdilik, mesele kalmaz. 
Papağanın aynı papağan olmadığını kim nereden fark edecek? 
Benimki vaaz dışında bir şey duymadığı için öyle fesatlıklar bilmez.
Koş getir seninkini, al bunu da koy o kafese!”
Adam rahatlamış, “sağol peder” deyip evine dönmüş.
Ertesi gün yine aynı saatler, yine o iki gestapo kapıya dikilmiş:
“Hadi bakalım öttür şu kuşu, ne söyleyecekse söylesin görelim; yoksa durumun vahim”.
Adam, içi rahat bir biçimde getirip koymuş papağanı gestapoların önüne; “Bakın izleyin demiş, artık asla öyle münafık sözler etmeyecek”.
Papağan ortada, sahibi ve polisler karşısında başlamışlar beklemeye…
Gerçekten de “tık” yok kuştan. 
Herhalde latince olacak, arada pek de anlaşılmayan bir şeyler mırıldanıyor ama asla diktatörden falan söz etmiyormuş.
Üzerinden bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, üç saat geçmiş…
Derken, gestapo inanacak bu işe ama; ya onlar gittikten sonra yine başlarsa bağırmaya, ya onların da başını derde sokarsa?
Kuşu tahrik edip deneyelim bakalım demiş biri öbürüne.
Akılları yatmış, zaten beklemekle olacak iş de değil ya…
Başlamışlar hafiften hafiften papağana seslenmeye:
“Kahrolsun Hitler, kahrolsun Hitler, kahrolsun Hitler…”
Kuşta "tık"yok.
Hayretlere garkolmuşlar.
Hayret ki ne hayret; daha dün bu saatlerde ikide bir bunu söyleyen kuş o münafık gagasını açıp da bir kerecik bile tekrarlamıyor söylenenleri.
Giderek sabırsızlanmaya, sabırsızlandıkça da iyice kendilerinden geçip hırslarından daha yüksek sesle bağırmaya başlamamışlar mı: 
“Kahrolsun Hitler”
“Kahrolsun Hitler”
“Kahrolsun Hitler”
Ve en sonunda papağan açmış gagasını, vermiş cevabını:
“Tanrı dualarınızı kabul etsin evlatlarım, Amen”
*
Nasıl?
Bu gergin seçim ortamında bir nebze de olsa bu çok eski günlere ait fıkradan kendinize göre, bu güne göre bir şeyler çıkartıp biraz gülümseyebildiniz mi?
O zaman haydi biz de birilerinin gaflarını gördükçe “tanrı hepimizin dualarını kabul etsin” "sen ne dersen doğrudur" deyip bitirelim sözü:
Kim ne demişse, ne istemişse tanrı herkesin dileğini yerine getirsin.
Amin!


https://twitter.com/bulentsoylan
https://www.facebook.com/yeminlimalimusavir.bulentsoylan