Akdeniz diyetlerinin vazgeçilmez besin öğesi ve sofralarımızın baştacı olan "Zeytinyağı"nın sağlığa yararlı etkileri hakkında bir çok kanıt mevcuttur.

AKDENİZ DİYETLERİNİN VAZGEÇİLMEZ BESİN ÖGESİ ve SOFRALARIMIZIN BAŞTACI ZEYTİNYAĞI

Zeytinyağı, zeytin ağacının meyvesi olan zeytinden elde edilen bitkisel bir yağdır. Zeytin ağaçlarının yetiştirilmesi, zeytin hasadı ve zeytinyağı üretimi, en eski Akdeniz medeniyetlerinden bazılarının tarihi ve kültürüyle bağlantılıdır.

Günümüzde zeytinyağı halen ağırlıklı olarak Akdeniz çevresindeki ülkelerde üretilmekte ve tüketilmektedir. Üretiminin yaklaşık %70'i akdeniz ülkelerinden gelmektedir. Dünya çapında en büyük üretici İspanya olup onu Yunanistan, İtalya, Türkiye, Fas ve Tunus eşlik etmektedir. Kişi başına yıllık en yüksek zeytinyağı tüketen ülkeler Yunanistan (12 kg), İspanya (11,7 kg), İtalya (8,2 kg) ve Portekiz'dir (7,9 kg). Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika çok daha az tüketmektedir, ancak zeytinyağı tüketimleri istikrarlı bir şekilde artmaktadır.

Zeytinyağı, zeytinin preslenmesi ve ezilmesi ve yağın fiziksel veya kimyasal işlemlerle ayrıştırılmasıyla elde edilir. Zeytinyağı "sadece mekanik veya diğer fiziksel yollarla, özellikle termal koşullar altında, yağda değişikliğe yol açmayan ve yıkama, dekantasyon, santrifüjleme ve filtreleme dışında herhangi bir işlemden geçmeyen" koşullarda elde edilirse, sızma zeytinyağı olarak adlandırılır. Bu üretim tekniği, polifenoller de dahil olmak üzere biyoaktif bileşenlerin zeytinden zeytinyağ aktarılmasını ve korunmasını sağlar.

Zeytinyağının tarihsel kilit rolü, uzun süredir Akdeniz nüfusunun diyetinin temelini oluşturması ve Akdeniz diyetinin temel bir gıda maddesi haline gelmesi nedeniyle iyi bir şekilde gösterilmiştir. Gerçekten de, zeytinyağı ve sağlığa yararlı etkileri hakkındaki mevcut kanıtlar, hem spesifik bileşimi (yağ asitleri profili ve fenolik bileşikler) hem de Akdeniz diyeti bağlamında tüketimi ile ilişkilendirilmiştir. Besin profili ile ilgili olarak, zeytinyağının ana bileşenleri MUFA (%55,3-86,5; oleik asit ve palmitoleik asit) ağırlıklı yağ asitleridir (%98-99), bunu çoklu doymamış yağ asitleri (PUFA) (%3,5-21; linoleik ve linolenik asitler) ve doymuş yağ asitleri takip etmektedir. 

Zeytinyağının antioksidan ve antienflamatuar etkileri, endotelyal fonksiyon ve lipid profilinde iyileşme, obezite, diyabet, kardiyovasküler ve nörodejeneratif hastalıkların önlenmesi ve bağırsak mikrobiyotasının modülasyonu ile ilgili birçok olumlu çalışmalar mevcuttur.

Yüksek oranda tekli doymamış yağ asitleri (MUFA) (özellikle oleik asit) ve polifenoller (oleuropein ve hidroksitirosol) gibi bileşikler içeren zeytinyağının besinsel bileşimini oluşturmaktadır.

2020 yılında yapılan uzun süreli çalışmalara bakıldığında zeytinyağ alımının günlük beslenmede kilo verimini arttırdığı gözlenmektedir. Aynı zamanda verilen kilonun korunmasında günlük alınacak 30 mL zeytinyağının yeterli olabileceği uzmanlarca masaya yatırılan konular arasında yer almaktadır.

Zeytinyağı içerdiği polifenoller ve antioksidan özelliği ile hem kansere karşı mücadelede olumlu yanıtlar mevcutken enfeksiyon hastalıklarında da tedavi amaçlı kullanımı oldukça yaygın olup önem arz etmektedir.

Peki zeytinyağını sağlık açısından  nasıl kullanmalıyız? Özellikle ekstra saflaştırılmış olan sızma zeytinyağı yemek pişme sırasında değil sonrasında ya da soğuk meze ve salatalara uygun miktarda eklenmektedir. Sıcak yemekler için kullanılan zeytinyağı ayrı bir noktada muhafaza edip sebze ile kavurma noktasını minimum sürede tutarak antioksidan bileşik kaybını en aza indirmek önemlidir.

Yuvanızdan sağlık, sofranızdan zeytinyağ eksik olmasın.

Sağlıklı günler dilerim.