GÜNÜN ve ÇAĞIN GÜÇ GÖSTERİSİ…

Çağ atlamakla kalmayıp tarihe çalım atan, bu arada çağı atlatırken coğrafyayı da şaşırtan, şaha kalkarak uzaya hâkim olan, yaptıklarıyla batıyı çatır çatır çatlatan siyasi erkin bu gidişle sinirleri gerip, sınırları daha da genişleteceği kesin. Ne diyor CB; “Eskiden iş, aş bulmak için yurtdışına gidilirdi, bu tablo bugün tersine döndü. DSÖ salgınla mücadelemizi dünyaya örnek gösteriyor. İhracat ve sanayi üretiminde her ay yeni rekorların haberini alıyoruz!” Sanayi Bakanı Varank genel başkanını haklı çıkarırcasına; “Fabrika açılışlarına yetişemiyoruz” diyerek noktayı koyuyor! Doğru söze ne denir? 10 milyonu aşan işsizimiz varken, 4 milyonu Suriyeli, 6 milyon mülteciyi barındırıyorken, halkımız aşı bulamazken ve biz Libya’ya aşı yolluyorken!  Bunun adı destan yazmak değilse nedir? Var mı ötesi?

Sabah’a göre; “Cezayir, Ürdün, Lübnan, Libya, Fas, Tunus’ta 20 bin kişiyle yapılan anket sonucu; Arap ülkelerini, Ortadoğu ve Afrika ülkelerini sollayarak, bölgesel rakiplerini geride bırakarak, en sevilen dünya lideri, en seçkin dünya lideri, en popüler lider olarak görülen Erdoğan, örnek liderliğini kanıtlamış.” Var mı ötesi? Bundan daha gerçekçi, daha müjdeli bir haber olabilir mi? Emin değilim.

Umut aşılayan, iç açan, ayağı yerden kesen, “biz neymişiz be abi” dedirten bu açıklama ve destansı başarı hikâyelerinden sonra gelelim ülke gerçeklerine!

Kuşbakışı bir yolculuğa çıkarsak: Bir yanda bunca yanlışlık haksızlık, çelişki iç içe yaşanırken, diğer yanda topluma olumlu yönde katkı sunacak, ileriye doğru, çağdaş, evrensel değerler doğrultusunda gelişimine katkıda bulunacak hiçbir adım atılmıyor.

Bir yandan kamu kaynakları hoyratça harcanarak, öncelikler ötelenerek, yaşamsal sorunlar görmezden gelinirken, diğer yandan 28 günde 27 kadının öldürülmesi yetkili ağızlar tarafından “azaldı” mantığıyla(!) doğal karşılanıyor.

Tam da burada sormak zamanıdır. Sırada ölümü bekleyen daha kaç kişi var ve ne gibi önlemler alınmaktadır? Tüm bunlar moda deyimle kabul edilebilir, kaldırılabilir bir şey midir? Tekrar başa ve soruya dönerek soralım! Bu güvensizlik ve ölümüne bekleyiş? Kurumlar ve kurallar çöktüğü için olmasın? Bu sorular yanıta muhtaçtır…

Farklı alanlarda konu başlıklarına bakmayı sürdürürsek…

Kendi vatanında tek bir ağacı kesmeyi aklından dahi geçirmeyenler ülkemizi yağmalıyor. İyi ama niye? Yerle bir ettikleri doğa yetmiyormuş gibi toprağına sahip çıkanlar sesini yükseltince de tazminat isteniyor. Böylece yeşil alanlar bir taraftan soyulurken, bir taraftan halkımız zehir soluyor, diğer taraftan bu işe soyunanlar ciddi paralar kazanıyor. Olup bitene şaşmak mı, üzülmek mi, alışılmadık, beklenmedik ne kaldı ki deyip susmak mı gerekiyor? Bilemiyorum!

Bildiğim o ki; Tam da burada bilen ve gören için ders alınması gereken örneklerle dolu geçmişi görmek istemeyenlere, tarihsel belleği reddedenlere sormak gerek!  İnsanoğlunun büyük başarı olarak gördüğü sinsi imha araçları, talan mekanizması, yağma kültürü, dehşet verici kayıplar, doğayla girilen üstünlük savaşında kazanan olur mu? Bugüne kadar oldu mu? Ya da sonunda iki tarafında mağlup olacağı nasıl unutulur?

Kamu kaynaklarını eşe dosta peşkeş çekmek, koltukları yakın –çevreye akraba taallukata ikram etmek, makamları liyakat gözetmeksizin yağma Hasan’ın böreği gibi okul, yol, dava arkadaşlarına taksim edip bölüştürmek nasıl unutulur?

Soru içerikli teselli notu: Yollarımıza, köprülerimize, tünellerimize, havalimanlarımıza gıptayla bakan, bizi kıskanan, yetinmeyip çatır çatır çatlayarak çıldıran batıyı bu görmemişlikleri için kınasak mı? Onları delirttiğimiz için kıvansak mı? Yoksa Gazi’nin; “Köylü yurdun efendisidir” sözünü, “Turist vatandaşın efendisidir!” şeklinde revize eden.(!) Yönettiği bakanlığa ürettiği dezenfektanları satan bakan örneğiyle de bakanlar kuruluna çağ atlatan yönetimi alkışlasak mı?

Teşekkür notu: “İnişteki Hızımız” başlıklı yazımın sonuna koyduğum nota gelen ve ortak paydalarda buluşan iletilere teşekkür ediyor, Avukat Şerife Özdemir’den geleni paylaşıyorum. “İlave mi istiyorsunuz? 7 Mayıs’ta doğal gaz faturası geliyor, son ödeme günü 17 Mayıs! İnsanlar sokağa çıkamıyor, maaş alamıyor, para kazanamıyor. Ama doğal gaz, elektrik faturaları ödensin deniyor. Emlak vergisi de sırada.”

Yazının durumunun, halkın dramının özeti budur…