"SANATI GÖRMEZDEN GELİNEN TOPRAKLARIN YÜREĞİ İŞGAL ALTINDADIR!"
İyi ki kültürel DNA’mızda! Kemal Tahirler, Nazım Hikmetler, Yaşar Kemaller, Aziz Nesinler var…
İyi ki sanatsal DNA’mızda! Haldun Dormenler, Haldun Tanerler, Ferhan Şensoylar, Turgut Özakmanlar var…
İyi ki duygusal DNA’mızda! Geçmişin değerlerini geleceğe taşıyan, sanatsal mirasa sahip çıkan yazarlar, oyuncular, kurumlar, okurlar ve izleyiciler var…
İyi ki toplumsal DNA’mızda! Kültürel yozlaşmaya karşı çıkan, uygarlığı ve çağdaşlığı esas alan öncülerimiz, aydınlarımız, STÖ’lerimiz, derneklerimiz, gönüllülerimiz var…
Evet, ülke gündemi yoğun! Sırası mı şimdi derseniz? Olup bitene bakınca tam da sırası deriz! Çünkü nefes almaya her zamankinden çok ihtiyacımız var. Tiyatro derin bir denizken içine atlayanlar, yüzmeye çalışanlar, rekor kıranlar, dalıp çıkanlar çoksa! Yazmak, paylaşmak, alkışlamak, yüreklendirmek şart…
Bu girişi neden mi yaptım? Yanıtım hazır ve nettir. Sanatsız, hele de tiyatrosuz olmuyor! 16 Mayıs Pazartesi akşamı Criton Curi Gönüllü Evi üyeleri Hisseli Harikalar Kumpanyası adlı muhteşem oyunu amatör olmalarına rağmen profesyonel bir ruhla sahneledi. Oyun boyunca; “Sanatı görmezden gelinen toprakların yüreği işgal altındadır!” sözünü, sanatın evrensel dilini düşünüp durdum. Yetinmedim. W. Shakespeare’in oyuncular için dediği “Çağın kısa ve özlü tarihçesidir onlar!” sözünü hatırladım. Yine yetinmedim. Bernard Shaw’ın; “Sanat var olmasaydı gerçeğin kabalığı katlanılmaz kılardı dünyayı!” sözünü anımsadım…
Dakikalar geçtikçe mimikler, hareketler, edalar, tavırlar, bakışlar, duruşlar öyle bir oturdu ki! İzleyiciye sanki her bir oyuncu tiyatro eğitimi almış dedirtti. Merakı canlı tutan, çatışmaları, tartışmaları, kırgınlıkları, sitemleri, göndermeleri, dün- bugün- yarın bağlantılarını iyi ayarlayan oyunu izlerken; yer yer gülümsedim, yer yer iç çektim, yer yer kadınların başarısı adına mutlu oldum, yer yer yitirdiğimiz incelikleri, değerleri, nezaket ve zarafeti andım…
Oyunu izlerken! Criton Curi Gönüllü Evi üyelerinin duygu aktarımında ve sahne hâkimiyetinde yakaladıkları başarıyı görünce zihnimde dün ve bugünün karıştığını hissettim. Haldun Dormen’in yazdığı eserin büyüsünü, Adile Naşit’ten Belkıs Dilligil’e, Nevra Serezli’den Erol Evgin’e, Ayşen Gruda’dan Turgut Boralı’ya sahneleyen ustaların dönemini ve oyunun zamansız olduğunu düşündüm…
Yönetmenliğini Günay Saraçoğlu’nun yaptığı, müzik direktörlüğünü Hakan Uzunoğlu’nun, koro şefliğini Ercüment Doymaz’ın üstlendiği, ışık ve seste Fikri Özgür’ün yer aldığı oyunda “Vokal İstanbul Pop Korosu’nun” seslendirdiği şarkılara tüm salonun eşlik ettiğini görünce, hem içimden, hem sesli sedalı ben de söyledim ve büyük keyif aldım.
Kadroya gelince!
Gazino patronunu canlandıran Yücel Erten ziraat yüksek mühendisi imiş, dansöz Mehtap rolündeki Esra Güloğlu Aktaş işletme mezunu imiş. Adalet Hanım rolünü üstlenen Gülten Karahan ev hanımı imiş. Cafer rolünü ete kemiğe büründüren gerek sahne hâkimiyeti, gerekse yorumu itibariyle dikkatleri çeken Oktay Özdil kimya öğretmeni imiş. Oyunun ağır yükünü başarıyla omuzlayan ve Erol Evgin’i aratmayan Ercüment Doymaz emekli banka müdürü imiş. Şarkıcı Süheyla rolünü üstlenen ve özgün sahne giysileriyle dikkatleri çeken Rana Çağla Yeşilova emekli bankacı imiş. Niça rolündeki şive taklidiyle çok alkış alan Yasemin Türkan emekli bankacı imiş. Ağa rolünün hakkını veren Muammer Tükenmez işletmeci imiş. Siz bu performansa, hele de bankacıların teatral yeteneğine, ayrıca kadınların oyun gücüne bakar mısınız? Keşke siz de orada olsaydınız.
Oyunu izlerken şunu düşündüm. Yaratıcılığın, ustalığın, disiplinin, sahnedeki büyünün sonu ve sınırı yoktu…
Salondan çıkınca şunu düşündüm. Bu dünyada hem hancılar, hem yolcular vardı. Hancı olanlar sanat ve sanatçılardı, yolcu olan bizlerdik…
Yazarken şunu düşündüm: Konu sanat olunca, hele de tiyatro olunca daldan dala atlanır ya! O hesap sürdürdüğüm yazımın sonunda şunun altını çizmeliydim. Her yüreğe dokunan bu oyunu izleyenlerin kendini bir yerden yakalayacağı kesin…
Kutlama notu: Oyunun yönetmeninden müzik direktörüne, koro şefinden, ışık ve ses düzenine, dekorcusundan tasarımcısına, görsel seçimlerden sahnede devleşen amatör oyunculara kadar sergilenen ekip ruhu için tiyatro emekçilerine ve Criton Curi Gönüllü Evi’nin tüm üyelerine yazı yoluyla ve köşem aracılığıyla bir alkış da benden…