MEMLEKETİMİZİ YÖNETENLERİN MERAKLARI ve BEDELİ KİMİN ÖDEDİĞİ MALUM!
Bugün köşemi sözü eğip bükmeden, lafı hiç uzatmadan cevabını aradığım sorulara bırakıyor, derin komplekslerin yarattığı havaya dikkati yine ve yeniden çekmek istiyor, sonra da boş ver demeye getirerek, istemeye istemeye noktayı koyuyor, daha sonra devam etmek istiyorum! (nasıl cümle ama!) Beni zaman zaman ürküten bu nasıl bir ruh hali ise! Tam da bu sırada imdadıma K. Marks yetişerek; “Her şey o kadar umutsuz ki içimde umut yeşeriyor” diyor…
Bu söz üzerine düşünüp taşınıp, cevabını aradığım soruların peşini bırakmaya karar veriyorum. Nasılsa iktidarın resmi yayın organları bir gün yüzeysel de olsa açıklama yapar, köprülerin altından suların çok hızlı aktığını, siyasal gerçeklerin sık sık çark ettiğini görmezden gelseler de Ortadoğu’nun süper gücü olduğumuzu, dünyaya nizamat verdiğimizi bir kez daha anımsatarak moral verirler diye…
Bu kısa özetten sonra şimdi kaldığımız yerden devam edelim! Okurlarımızın bir kısmı bu konulara ilgi duyuyor mu? Bilmiyorum! (gelen yorumlara bakılırsa evet de!) Merak ediyorlar mı? Onu da bilmiyorum!( okur sayısına bakılarsa evet de!)
İnanın konuların çokluğu, sorunların büyüklüğü, ilgililerin ilgisizliği karşısında sık sık dilim ve kalemim kilitleniyor. Nasıl kitlenmesin ki? Örneğin temel gıda maddelerindeki artış oranı yüzde 20-30’ları bulmuş. Asgari ücret deseniz ortada! Kadro isteyenlere; “Ne kadrosu işin var ya! Kör müsün, nankör müsün?” denildiğini duyduk.
Bir süre önce Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi; “şeytanla mücadele edecek insan eğitimi üzerine çalışmaları bulunan” yardımcı doçent ilanı vermiş, daha doğrusu adrese teslim bir doçent aradığını kanıtlamıştı ya! Gelen tepkiler üzerine kadro iptal edilmiş. Peki, tepki olmasa ne olacaktı, arada kaynayıp gidecek miydi?
Demem o ki; güçlü, güvenilir, Ortadoğu’nun süper gücü ülkemizde tablo her bakımdan ağır. Öncelikle dar ve değişmez gelir grubu için daha ağır bir tablo var. Yüzde 11 büyüdük, sorunlar ağırlaştı, yoksulluk arttı, dış açık büyüdü, gelir eşitsizliği tavan yaptı, geçim sıkıntısı intihar ve cinayetleri tetikledi. Bölgesel uçurum açıldı, zamlar yağmur gibi yağıyor, memur sıkıntı içinde, esnaf kepenk indiriyor, kamunun bütün malları satıldı. İnşaat sektörü zorda, bankalar telaş içinde, belediyeler borçlu, örtülü ödenek sınır tanımıyor…(sıralarken bile insanın içi daralıyor)
Ve yüz güldüren bir haberle nokta…
Ülkemiz mobil telefonla 1994 yılında tanışmış. Şu anda ülkemizde sabit telefon abone sayısı 11 milyonmuş. Mobil telefon abone sayısı 76.6 milyona ulaşmış. Nüfusumuz 2017 itibariyle 79 milyon 814 bin olduğuna göre mobil telefon kullananların birden fazla aboneliği olduğu ortada. Bunun içindir ki asgari ücreti az bulanlara yetkililer; “madem ücreti az buluyorsun, elinde en son model telefon nasıl oluyor?” diyebiliyor. Bu yazının asıl konusu ekonomik sorunlar olacaktı. Büyük harflerle yazıyorum siz ekonomideki ÖLÇÜYE BAKAR MISINIZ?