KADIN CİNAYETLERİNE İNGİLİZ FORMÜLÜ...

İngiliz formülü uygulanabilir mi?

Hüzün Yücel

2021 yılının ilk dördüncü ayında anıt sayaca göre 118 kadın erkekler tarafından hayattan koparıldı. Yasalar, önlemler bu katledilişlere engel olamıyor maalesef. Peki, gerçekten kadın cinayetlerini durdurmaya İngiliz formülü yeterli olabilir mi, Türkiye’de uygulana bilir mi?

Savcılık makamlarının iş yükü nasıl hafifletilebilir? Nasıl bir formül geliştirile bilir? Tüm bu merak ettiklerimizi yılların hukukçusu Av. Berrin Ateş’e sorduk. Şişhanedeki ofisinde bizi ağırladı ve biz sorduk, kendisi yanıtladı…

H.Y: Şu sıkıntılı, üstelik de sokağa çıkmaya dahi korktuğumuz bir dönemde bizleri ofisinizde ağırladınız.  Bunun için öncelikle size teşekkür ediyorum. Berrin Hanım biliyorsunuz 2021’e girerken beklentilerimiz çok yüksekti.  Sağlık istedik, kaybettiğimiz zamanları telafi etmeyi umduk…   Ancak yeni yılın ilk gününden bu güne peş peşe kötü haberler almaya başladık.  Kadın cinayetleri artarak devam ediyor ve hemen hemen her gün bir kadın bir erkek tarafından katlediliyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun 2020 Raporunda erkekler tarafından 300 kadın öldürüldü, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. 2021’in 4. ayındayız ve anıt sayacın verilerine göre 118 kadın erkekler tarafından hayattan koparıldı. Bu cinayetler neden durdurulamıyor?

B.A: Suçların hiçbiri sıfırlanamaz. Maalesef bu mümkün değildir. Ancak gerek Yasa Koyucu ve Aile Bakanlığı ve gerekse sivil toplum kuruluşları kadın dernekleri çaba göstermekte ancak gerçekten kadın şiddeti buna rağmen artarak devam etmekte.

Yasalar yenilenebilir ilave badeler ve ek tedbirler getirile bilinir ve cezalar artırıla bilinir. Ancak şahsen bunlara ilaveten psikolojik, tıbbi ve eğitimsel düzenlemelerde gerekir kanısındayım. Değişen hayat koşulları, ailenin etkisinin azalması, mahalle kültürünün yok olması, ekonomik zorluklar ve teknolojinin insanı adeta esir edercesine hayatlarımızın içine girmesi, kültürel ve eğitimsel farklılık ve yoksunluklar, zorlu büyük kent yaşamı ve maalesef sürekli insanlara erişilmeyecek ve aslında erişilmesi de gerekmeyen yaşam modellerinin empoze edilmesi, tüm değerlerin içinin boşaltılarak insanın yalnızlığa ve sadece kendi aklına adeta hapsedilmesi bence hemen aklıma gelen faktörlerdir.

İnsanlar arasındaki bağlar gevşedi, koruma korunma azaldı. Devletten önce bizlerde kadın olarak kendimizi aklımızı kullanarak korumalı riske atmamalıyız. Seçimlerimiz akılcı ve mantıklı olmalı buna rağmen olan olaylar içinse ilave uygulama ve tedbirler alınabilir.     Kadınlarımızın korunmasında hepimize ve sivil toplum kuruluşlarına ve kadın derneklerine de görev düştüğü gibi basına ve özellikle erkeklere de görev düşmektedir. Şiddete karşı erkeklerde kesin ve net tavır ortaya koymalıdırlar. Topyekûn mücadele ve azim ile çözülemeyecek hiç bir sorun yoktur.

H.Y: Berrin Hanım gerçekten çok güzel özetlediniz. Aslında toplumun her kesimi ile topyekûn mücadele bence de bu sorunu kökünden çözer gibime geliyor. Siz hem bir kadın, hem de iyi bir hukukçusunuz. Birçok kanun çıkarıldı bu konuyla ilgili, cezalar ağırlaştırıldı. Sizce bu kanunlar yeterli mi ya da caydırıcılığı var mı? Neden kadınlarımızı koruyamıyoruz?

B.A: Evet çeşitli yaptırımlar ve kadını koruyucu tedbirler getirildi ve teknolojiden de faydalanılmakta ancak gene şiddet maalesef sürmekte. Uygulamada sorunlar ve zorluklar çıkabilmekte ne yazık ki...

İngiltere’de uygulanan sistem bizde de denenebilir kanısındayım. İngiliz polisinin kadına fiziksel veya psikolojik şiddet uygulayan bir erkeği hiç şikâyete bakılmaksızın –sadece kadına yüksek sesle konuşması, hatta bağırması halinde-mahkemeye savcılığa çıkartmadan 48 saat ve üstü gözaltında tutma hakkı var ve etkin olarak uygulanmakta. Bizde de bu konuda polise ilave yetki ve görev verile bilinir ve işler hızlı çözülür. Şiddet uygulayan tarafa belli süre evlenme yasağı getirile bilinir. Evlenecek çiftlere tıpkı silah ruhsatı ve ehliyet alırken uygulanan asabiye yani sinir hastalıkları muayenesi ve raporu şartı konula bilinir. Öfke eğitim programları şiddet uygulayan erkeklere zorunlu olarak uygulanabilir, cezaları infaz edilmiş olsa bile. Kadına şiddet uygulayanlar için bir takip ve kontrol mekanizması kurulup özellikle cinsel istismar suçlarında bu kişilerin mağdurlarla aynı şehirde ikameti ve çalışması sınırlandırıla bilinir. Sadece tehdit halinde ise suçun gerçekleşmesini beklemeyip tehdit failinin de yaşam bölgesinin değiştirilmesi sağlana bilinir kanısındayım. Tabii bu verdiğim örnekler hemen ilk aklıma gelenler, bunlar artırıla bilinir.

H.Y: Savcılık makamının iş yükü çok ağır… Tutukluluk süreleri çok uzun ve çok mağduriyet yaşanıyor. Sizce de öyle mi? Bu yükü hafifletmek için neler yapılması gerekiyor?

B.A: Savcılık makamlarının iş yükü gerçekten çok çok ağır bence Savcılık sistemi kökünden değişmeli ve savcılarımıza avukatlardan savcı yardımcıları atanmalı ve savcılık büroları eleman ve ekipman sayıları da arttırılmalıdır. Ayrıca savcılarımız kamu avukatı statüsüne alınarak önce binaları adliye dışına alınmalı ve mahkemelerde kürsüde değil taraf olarak hâkimin huzurunda bulunmalı, sanık avukatıyla aynı eşit haklara sahip olmalıdır. Ancak çok talep edilmesine rağmen bu bir türlü hayata geçirilememektedir. Bu adalet içinde gereklidir kanısındayım. Tutukluluk asla cezaya dönüşmemelidir. Burada hâkimlerimize büyük görev düşmektedir. Herkes adaleti gözetirse kimse haksızlığa uğramaz. Atamızın dediği gibi ‘Aklı hür, vicdanı hür, fikri hür nesiller yetiştirmeliyiz’.

H.Y: Berrin Hanım pandemi nedeniyle iş gücü azaldı. İnsanlar para kazanamaz hale geldi. Siz nasıl mücadele ediyorsunuz, sizin sektörde durum nasıl?

B.A: Pandemiden her sektör gibi bizim sektörde etkilendi mutlaka. Genç avukatlar için şartlar daha ağır olabilmekte, ancak yardımlaşma mesleki dayanışma ve İstanbul Baromuzun katkılarıyla herkes birbirine destek olmaya çalıştı. Maalesef salgın nedeniyle zor olan mesleki şartlar daha da ağırlaştı. Biran önce geçmesini temenni ederim. Bildiğim kadarıyla devletimiz kredi kolaylığı da getirdi.

H.Y: Bizleri kabul ettiğiniz için Haberhabere ailesi olarak çok teşekkür ederim. Son sorum da şöyle, mesleğiniz sizi zorluyor mu? Bir kadın olarak zorlanıyor musunuz?

B.A: Değerli Hüzün Hanım kadınlarımızın zorlanmadığı bir yer var mı sizce? Bütün dünya erkek hâkimiyetinde değil mi? O yüzden biz kadınlar için zorluk yok, mücadele var. Sadece ben burada kendi düşüncelerimi dile getirmeye çalıştım hatamız varsa af ola.

Tüm kadınlarımıza özgür ve korkusuzca güven içinde yaşayacakları bir gelecek diliyorum.

Fikirlerimi kamuoyuyla paylama şansı verdiğiniz için haberhabere ailesine teşekkür eder, yayın hayatınızda başarılar dilerim.