YERLİ DURUŞTAN MİLLİ MUTABAKATA…

Eğitimden emniyete, çarşıdan pazara, siyasetten turizme yeni bir moda başlattık! Her konuda ve her yerde yerli ve milli olunacak, olacağız, olacaklar! Bu durum başka hukuk devletlerinde var mıdır? Meraklısı araştırır bulur…

Yeni duruma uymaya çalışırken bi baktık ki geride bıraktığımız sadece çocukluğumuz, gençliğimiz değil, değerlerimiz de kalıvermiş. Örneğin ülkenin köklü eğitim kurumlarının, Anadolu liselerinin başına gelenler, “her ile her ilçeye fakülte açtık yüksekokul götürdük” diye övündükleri üniversitelerin başına getirilenler! İçişleri Bakanının “ayaklarını kırın” emri üzerine emniyet müdürlerinin; “bellerini kırdık, kırmaya devam edeceğiz yeri gelirse kafalarını kıracağız” diye noktayı koymaları…

Van’dan Kars’a, Şanlıurfa’dan Kahramanmaraş’a, İstanbul’dan Muğla’ya, Kastamonu’dan Karabük’e, Afyon’dan Sakarya’ya, Kocaeli’nden Samsun’a, Artvin’den Giresun’a pek çok üniversitede açık kalan kontenjanlar boş geçen dersler, öğrencisi ve akademisyeni olmayan bölümler!

Bugünlerde daha çok AKP genel başkanı şapkasıyla dolaşan ve parti kongrelerini denetleyen CB’nının karizmatik lider ve mahir şahsiyet olarak fırsat buldukça üniversite ve muhtarları ihmal etmemesi! Boğaziçi Ve Marmara üniversitelerinde konuşup, yerli ve milli mesajlar vermesi! Bu açıklamalar üzerine bizi durmadan ve her alanda kıskanan batıdan hemen gelen; “Üniversitelerin; yerli ve milli değil evrensel, bilimsel ve eleştirel kurumlar olmaları gerekir” gerçeğinin gözümüze sokulması…

Yine yerli ve milli çerçevede Konya, Urfa, Osmaniye, Ankara, İzmir, Sivas, Pamukkale, Alanya ve Ağrı’dan gelen işe yerleştirme, iş bulma, yakınları kayırma, avantadan ve haksız atamalarla yerli ve milli tavır sergilemeleri…

Bitmedi biter mi? Yaşamın her anına ve her alanına yayılacak olan bu milli ve yerli duruş bu kadarla sınırlı değil kuşkusuz. Örneğin İBB, kültür ve sanat daire başkanlığına bir zamanlar Karate ve Wushu-Kungfu federasyonu başkanlığı yapan birinin getirilmesi! Kültürün ve sanatın artık emin ellerde olacağı! Kültür ve sanat programlarını Uzak doğu döğüş sporlarının eski asbaşkanına emanet edilmesi! (Aman diyim ben size!)

Yine DİB’nın, 81 ile gönderdiği yazıda 2018 yılı çalışma takvimini açıklaması! Bu kapsamda müftüler sadece nikâh kıymakla(!) yetinmeyecek, adı; “Çocuk -cami buluşmaları, apartman sohbetleri, öğrenci yurtları programları, işyeri- fabrika sohbetleri, kahvehane ziyaretleri, aile- okul seminerleri, ev sohbetleri, sabah namazı buluşmaları, köy sohbetleri, iftar programları, aile buluşmaları” adı altında toplumsal hayatı kapsayan vaaz seferberliği oluşturulması!

Böylece vaizlerin, milli ve manevi değerleri anlatacak olması! Eskiden beri muhtaç ailelere kömür dağıtımını düzenleyen, iktidara duyulan minnet ilişkisini sürdürülebilir kılan, kaynakların adreslerini iyi saptayan kurumların sayısı daha da artacak olması...

Şimdi bunca iş yükünün arasına nikâh kıymadan Cuma vaazlarına kadar bir de okullara gitmek nereden çıktı derseniz? Nereden çıktığı belli! DİB, 10 yaşındaki çocuklara vaaz vermek üzere müftülüklere yazı yazdı. “Şükür, hamt, felaket anında sabır, iyilik anında özveri, fedakârlık, kahramanlık, ümmet- millet bilinci, şehitlik ve şehadet, sabır eğitimi” üzerinde özellikle durun dedi.

Aşınmış bir deyişle “Türkiye için bunun anlamı nedir?” diye sorarsanız. Sormayın derim…