ALLAH'a İNANANLARA SESLENİYORUM

Bu pazar kendisini müslüman kabul eden ve Allah’a inanan kardeşlerime bazı konuları hatırlatmak niyetindeyim.

Allah’a inanmak, “İnanıyorum!” demekle biten bir durum değildir. İnandığını, davranışınla da göstermen gerekir. Bunu göstermenin yolu da Allah buyruklarına uymakla mümkün olur.

Öncelikle belirtelim ki islam dini; sonradan icat edilen “Dinin direği namazdır!” ile sınırlanacak kadar dar değildir. Namaz kişiyle Allah arasındaki ilişkidir. Hz. Muhammet 1400 sene önce ortaya namaz kıldırmak için değil daha adil ve özgür bir toplum yaratmak için çıktı. Bu temel gerçeği anlamayan, islamı bilmiyor; hatta onun dışında yaşıyor demektir. Müslümanlıkta önemli olan adil olmak, dürüst olmak ve paylaşımcı olmaktır. Eğer bir sistem veya sistemi yöneten hükümet bu özellikleri taşımıyorsa günde beş vakit değil beş bin vakit namaz kılsa bile islami sayılamaz. Baştakiler de bu ölçüye uymak zorundadır.

İşin, ehline verilmediği bir sistem de islami değildir. “Ben bilirim!” diyerek aklı ve danışmayı terk eden yönetici de islami sayılamaz. Hz. Muhammet bile her işinde arkadaşlarına danışırken islamcı geçinen siyasetçilerin her konuyu sadece ben bilirim havalarında kararlar almaları, islam coğrafyasını çöküşe sürüklemiştir.

GURUR ve İSRAF DÜZENİ
İslam dünyası başlangıçta aklı ve dönemin bilimini kullanırken sonradan saltanat sahipleri bunu tersine çevirdiler. İslam dini yerine kendi iktidarlarını ayakta tutacak kurallar koydular. Bu iş için de dinini dünyalığına satan sözde âlimleri kullandılar. Kendilerini yücelten yöneticiler, israf yaparak göz boyadılar. Bunu ilk başlatan daMuaviye oldu. Daha Şam valisi iken Pers hükümdarları gibi saray düzeni kurmuştu ve bu yüzden de Halife Ömer’den azar işitmişti.

İşte o akıl dışı eğitim ve israf sistemi gururla birleşerek bir zulüm düzenine dönüştü. Zulüm ise her yeri yakıp yıkarak çölleştirdi. Bir zamanların zenginlik dünyası olan islam dünyası şimdilerde yoksulluk, gerilik, kavga dünyası haline gelmişse sebebini mutlaka düşünmeliyiz.

AHİRETE İMAN
İyiliği emredip kötülüğü engellemek islamın en temel ilkesidir. İyilik ise insanın toplumsal yaşamına katkıda bulunmak demektir. Bunu yapmayanlar bu dünyada olmaz ise öbür dünyada hesap vereceklerdir. Bu kaygı ile müslümanlar yanlış yapmamaya çalışmışlardır.

Gel gör ki geri bıraktırılan islam âleminde ahiret inancı bugün sözde hale gelmiş bulunuyor.

Kul hakkı yiyen, başkasına zulmeden, hatta ve hatta milletin malı olan devlet hazinesini kendisinin çevresine yağmalatanlar, ahirete inanmıyor demektir.

Bunları orada derin azap beklemektedir.

Hz. Peygamber, kendi kızı olsa bile Beytülmal’e (hazineye) el uzatanların cenaze namazını kılmayacağını söylemiştir. Yani onları cehennemlik ilan etmiştir.

Bu ne büyük âzaptır!

Peki devlet malına el uzatmamak yeter mi?

Yetmez…

Devlet malını yiyenlere destek olmamak, onları savunmamak gerekir. Bençalmadım demek yetmiyor. Çalan siyasetçiye eğer oy veriyorsan bu günaha ortak oluyorsun demektir. O zaman da ahiretin elden gidiyor…

O yüzden hatırlatıyorum: Bugün oy verirken sadece elini vicdanına koy, öyle oy ver… Dün yoksul bir devlet memuru iken bugün yüzlerce milyonluk servete ulaşmışlara oy atmak; ahirete inanmamak demektir.

O gün, ruz-ı mahşerde, hesap ve kitap gününde Hakk’ın huzurunda “Benim masum kullarımın hakkını yiyenlere oylarınızla neden destek oldunuz?” diye sorulduğunda ne yapacağınızı asla unutmayınız…

Seslenişimi Emine Şenliklioğlu’nun o cümlesi ile bitiriyorum. “(Ak Partili) kardeşler! Liderin yanlış emirlerine ‘O dedi’ diye uymak şirktir. Mutlak itaat Allah’ındır. Yanlışsız olan o…

https://twitter.com/r_zelyut