BUGÜN MİLLİYETÇİLER, TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ OLARAK 3 MAYIS’ı KABUL EDİYORLAR

Neden bugün?

Nihal Atsız ve arkadaşları yargılanırken üniversiteli bazı gençler Ankaara’da “Komünizmle Mücadele Mitingi” yapıyorlar. Bu yasadışı eylemden sonra Atsız ve arkadaşları kışkırtmanın başı sayılıp tutuklanıyorlar. Orkun Dergisi’nin 1951 yılına ait sayılarında 1944-45 tutuklamaları ile ilgili ayrıntılı bilgiler veriliyor. Buradan anlıyoruz ki devlet, Nihal Atsız ve ekibine çok iyi davranmıştır. Yani zulüm-işkence iddiaları bir masaldan ibarettir ve Amerikancı Ülkücüler tarafından sonradan uydurulmuştur..

Tutuklananlar arasında Prof. Reşit Rahmeti Arat gibi samimi Türkçüler vardı. Ama bunların başı kabul edilen Nihal Atsız, Türkçü değildi. O, 2. Dünya Savaşı öncesinde ve savaş sırasında faşist “Almanya-İtalya” ittifakından yana bir demagogdu. Savaştan sonra ise yeni emperyalist güç ABD politikalarının propaganda militanı oldu.

Bu yazdıklarım Nihal Atsız’ı tanımayanlar, yazdıklarını okumayanlar için bir iftira gibi gelebilir.

-Hayır!

Ben, burada yazdıklarımı tamamen Nihal Atsız’ın yayımladığı Orkun Dergisi’ndeki yazılara dayandırıyorum.

ATATÜRK'E HAYDUT DEDİ

Bütün Ülkücülere soruyorum: Osmanlı padişahlarının baskısıyla yok edilen Türk kimliğini yeniden ortaya çıkartan Atatürk’e açıktan düşmanlık etmiş bir insan Türkçü olabilir mi?

1 Aralık 1950 tarihli Orkun Dergisi’nde (9. Sayı) Nihal Atsız “Kurucular Meclisi” başlıklı bir yazı yayımlıyor. Bu yazıda onun kim olduğu pek açık belli oluyor. Ona göre 14 Mayıs 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti meşrudur, önceki hükümetler ise gayrimeşrudur. Meclisler de böyledir. Atatürk dönemini “diktatörlük” diye karalamaya çalışan Bay Atsız, DP öncesi için diyor ki: “Diğerleri ise seçimle değil diktatörlerin tayini ile ahbab kayırmak, geçim sağlamak, köle yetiştirmek için kurulmuş gayri meşru Meclis’lerdi.”

Yeni Türk insanını “köleler” diye aşağılayan bu sapkın adam sonra daha da azıtarak Atatürk döneminde çıkartılan ve yürürlükte bulunan cumhuriyet yasalarına şöyle saldırıyor: “Bir haydut çetesinin diktaları kanun yerine geçerse onu kanun diye yürüten topluluktan hayır gelmez.”

Türkçülük kamuflajına bürünen bu gerici, yargılanırken mahkeme başkanı ona Atatürk hakkında ne düşündüğünü sorar.

Size Orkun Dergisi’nin 44. Sayısından (3 Ağustos 1951 tarihli) Bay Atsız’ın verdiği cevabı aktarıyorum. Diyor ki:

“Başkumandan Mustafa Kemal’i tebcil ederim. Fakat Cumhurreisi Atatürk’ü beğenmiyor ve sevmiyorum. Beğenmeye ve sevmeye de ne kanunen ne de vicdanen mecbur değilim.”

Sadece bu kadar değil… Dergide uydurdukları hikayelerde Atatürk gibi Atatürkçülere de ağır hakaretlerle saldırıyorlar. Mustafa Kemal’i uğursuz gösterip bu yüzden adını anmadan “Düztaban” diyorlar.

Cumhuriyet’in kurucu ideolojisi Kemalizm’i karalamak için demedik söz bırakmıyorlar. Bakın Orkun’un 47. Sayısında ne yazıyorlar: “Daha çok komünistlerin, devşirmelerin, dönmelerin, dalkavukların hülasa Türk düşmanlarının elinde silah olarak kullanılan bu Kemalizm nedir ki ona aykırı düşünceler yabancı koksun.”
Kurtuluş Savaşı’nda İngilizler, kendilerine karşı çıkanları Kemalist diye karalıyordu. İşte Atsız ve ekibinin yaptığı da bu olmuştur. Kemalizmle mücadele görüşünü daha sonra hem Avrupa Birliği yöneticileri hem de Amerikalı stratejistler ülkemizi parçalamak için kullanmışlardır. Bu haliyle Bay Atsız ABD’ci-AB’ci sömürgeciliğe maşa olmuştur.

GERİCİLİĞİN SİLAHŞORU

Nihal Atsız ve çevresi, cumhuriyet rejimine ve devrimlere karşı savaşan gericilerin koruma kalkanı gibi çalıştılar. Ticaniler hortlayıp Atatürk heykellerini kırmaya başlayınca, toplumda geniş bir tepki oluştu. Bay Atsız ve ekibi, Ticanilerin saldırılarını irtica diye kınayanlara Orkun Dergisi’nde şöyle saldırdılar: “Kemalistler, dönmeler, Masonlar, mukaddesat düşmanları ‘İrtica yürüyor!’ diyorlar.”

Cumhuriyetin başlattığı laik eğiteme ve çağdaş insan tipine ölümüne düşman oldular. Onları, yalan hikayeler yazarak aşağıladılar. Her sayılarında Ticani yobazlarına arka çıktılar.

Türk milletinin ahlakı deyince de cahil halkın ahlakını yüceltmeye çabaladılar.

Daha sonra bu görüşler karşımıza “siyasal İslam” olarak çıktı. İşte Bay Atsız bu emperyalist politikanın Türkiye’deki baş oyuncularından birisi olmuştur ama bu yanı hep gizlenmiştir. Gizlenmiştir ki Türkçüler uyanıp Atsız’dan kopmasın…

ANTİKOMÜNİZMİN SİLAHŞORU

Yazdıkları gösteriyor ki Nihal Atsız, Türkçülüğe hizmet için değil, Türkçülük kavramını kullanarak “antikomünizm” yapmaya kalkışan çok katı bir gerici idi. İşin içine tarihsel Moskof düşmanlığını sokarak Türkiye’yi Rusya ile savaşa zorluyorlardı. Bu dönemde faşist Almanya’dan yanaydılar.

Savaştan sonra da Moskoflar-Kızıllar edebiyatı yaparak ve halkı komünizmle mücadele çemberine alarak yeni emperyalist güç ABD’nin yanında durdular.
İşte o günlerde camilerde Süleyman Hilmi Tunahan’lar, Mehmet Zahit Kotku’lar tam da Nihal Atsız’ın ağzı ile “Komünizmle mücadele” nutukları atarak halkı, Amerika’nın Yeşil Kuşak projesine göre şekillendiriyorlardı. Ve bu arada da Fethullah Gülen’in yetişeceği ortamı hazırlıyorlardı.

Peki, bu yeni Osmanlıcı, tarikat koruyucusu, devrim düşmanı ve Amerikancı ideolojiden siyasal olarak ne çıktı?

MHP sadece kamuflaj elbisesi oldu.

Atsız ve ekibinin ideolojisinden AKP çıktı, AKP…

Çünkü, Nihal Atsız Türkçü-Turancı değil yeni Osmanlıcı bir Amerikan proje adamı idi…

Gelecek yazı: Turancılık mı Amerikancılık mı?

https://twitter.com/r_zelyut