BU KADAR HABER ARASINDA BİHABER YAŞAMAK!

Bazı kişiler hal hatır sorduğunuzda “çok çok iyiyim” demiyor mu? Baka kalıyor, şaşa kalıyor, şaşı bakıyor, dona kalıyorum doğrusu…

Bunun adı bunca haber arasında bihaber yaşamak mıdır? Bana değmeyen yılan hesabı mıdır? Bu da gelir bu da geçer tevekkülü müdür? En basiti dört bir yanı denizlerle çevrili ülkemizde, kişiye ilk yüzme deneyimlerini sağlayacak olan havuzların yasak, mescidin şart olduğu bir yerel yönetim anlayışına vurdumduymazca bir yaklaşım sergileyerek mutluluğu oynama hali midir? Anlamak zor ki ne zor…

Gelelim sorularımıza!

Diyanet işlerinin çiftleri kolay ve pratik olsun diye faksla boşandırma işleminden önce MEB’in alfabe kitaplarında harfleri öğretirken Ö harfinin karşısına “Özge küçük gelin oldu” konusuna değinmiştik malumunuz. Daha sonra ve sanki bunun devamı imiş gibi İstanbul’da bir ortaokulun Sosyal Bilgiler dersinde küçücük çocuklar derste temsili olarak evlendirildi ve öğretmenleri onlara para taktı ya! Son olarak da (şimdilik son olarak tabii!) bir anaokulunda kız çocuklara erkek çocukların ayakları yıkatıldı ya! Demek ki Özge küçük gelin olmaya, düğün dernekle evlendirilmeye sonrada erkeğin ayağını yıkamaya okul sıralarında uygulamalı olarak alışıyor…

Eğitimin her kademesinde tablo böyle iken bazı insanların çok çok iyi olmalarının temelinde bu münferit mutluluk tabloları, evlilik provaları yatıyor olmasın? Dahası ya da dahanın da dahası Kırşehir Meslek Lisesi öğrencilerinin mafya dizileri çekip You Tube’a yüklemesindeki teknolojik başarı olmasın sakın?

Şimdi gel de yazma gel de sorma! AKP geldiğinde bankaların yüzde 95’i bizimdi. Bugün Türk bankacılık sisteminin yüzde 75’indan fazlası yabancı sermayenin elinde! Muktedirler ne der bilemeyiz ama durum vahimden de öte…

Evet, memleketin ve yönetimin halkı şaşırtmadığı ortada! Kılıçların içte ve dışta kınından çıktığı belli! Bunun ona, onun buna ne dediği, birbirleri hakkında ne düşündüğü ekranlarda! Ortalık toz duman, içte karmaşa, dışta kaos, artan baskılar varken iyiyim demek, her şey iyiye gidiyor diye bakla falı açmak ne ola ki? Tabii bu biraz hangi açıdan baktığınızla ilgili ama yine de karamsarlık iyimserliğin çok çok önünde…

Bir an için diyelim ki ekonomik kriz, işsizlik, sosyal ve siyasi baskılar boşanmaları artırdığı için dijital ortamda çiftleri ayırma kararı (bu koşullarda ve bu bakışla) ülkemiz adına normal! Peki, eğitimdeki dar boğazı, ekonomideki tıkanmayı, artan şiddeti, gittikçe düşen hayat ve hayal kalitemizi nereye koyalım? Nasılsın deyince; “yorgunum, mutsuzum, kaygılıyım, yarınlara dair umudum yok” diyen çoğunluğu nereye koyalım? Ya da ülkemizde yaşananları, haksızlıkları, yanlışları, baskıları, yapboz tahtasına dönenleri, hayatı kayanları, mapus damlarında unutulanları, canı pahasına direnenleri nereye koyalım?

Acep boşanmalarda yakalanan teknolojik hız 2018’de başka alanları da kapsayacak mı? İnsanlığımızı kaybettiğimiz bu yüksek gerilim hattında mutlu olmak kısa vadede mümkün olacak mı? İktidar cenahının üst mevkilerini işgal edenler sorumlulukları gereği(!) ellerini taşın altına koyacak mı? İzni olmayan, ruhsatı olmayan, denetimi olmayan kurs binalarında her türlü eğitim verilirken seyirci koltuklarında oturulmaya devam edilecek mi?

Yanıt belli de…