EVET mi? TERCİH mi? BUNU GÜVEN* BİLİR!
(*Güven derken! Yazıyı sonuna kadar okuyun derim!)


Bağırarak, korkutarak, vergi indirimi sözü vererek, kredi desteği sağlayarak, sicil affı çıkararak, torun bakan nineleri iki ara bir derede maaşa bağlayarak, örtülü harcamalarında rekora koşarak varılan nokta, alınan sonuç ortada! Destan yazan bir ülke…

Anadolu Ajansı’nın sonuçları bir gün önce bildiği, Erdoğan’ın AGİT yetkilisine; “Sizin siyasi içerikli raporlarınızı ne duyarız, ne biliriz, onu külahıma anlatın, haddinizi bilin haddinizi!” şeklinde zarif ve diplomatik açıklamalar yaptığı(!) referandum sonuçları ortada! Kıl payı kazanılan bir referandum…

Spor tabirlerinin siyaset dünyasında yoğun olarak kullanıldığı; “Maç bitti, 5-0, 1-0 fark etmez.” “Daha ikinci yarı var.” “Maç henüz bitmedi” gibi sportif yorumların sahada uçuştuğu bir skor! Nereye sürükleneceği, nasıl biteceği belli olmayan bir maç…

Tehdit, baskı gözdağı, saldırı! Boynu kırılan üniversiteli sandık görevlisi genç kız, camdan atılmaya kalkılan sandık gözlemcisi kadın, mühürsüz oyların geçerli sayıldığı bir düzen. Kamu vicdanının ve tarihin yazacağı – yazması gerektiği bir süreç! Yorgun ve yıpranmış bir yönetim…

“Zafer kazandık, milletin zaferi, Türkiye kazandı, zoru başardık, Anadolu ihtilali, millet yönetime el koydu, Türkiye evet dedi, Halk ihtilali” vb. gibi başlıklarla çıkan yandaş basın…

Ekonomi düzelecek, döviz makul düzeye inecek, işsizlik bitecek, Türkiye uçuşa geçecek, her ay işsizler ordusuna katılan 90 bin yeni işsiz sıfırlanacak sözleriyle geçiştirilen bir propaganda! Bu arada bütçeden yapılan posta masrafları, uçak kiralama, temsil ağırlama tören giderleri ve ağız uçuklatan harcamalar, dayatmayla, hile hurdayla varılan sonuç…

YSK’nın tüm güvenilirliğini yitirdiği, muhalefet partilerinin itirazının önemsenmediği, yasayı getirenlerin yasaya uymadığı bir anlayış! Gizli oy açık sayımı emretse de uyulmayan bir yasa…

Bütçe açığının üçe katlandığı, örtülünün 3 ayda tavan yaptığı, hukukun ve demokrasinin çiğnendiği, mühürlü hayır oylarının çöpe atılıp, mühürsüz evet oylarının sayıldığı, politik sloganlara büyük ölçüde kaynak aktarıldığı, yakın ve uzak gelecekle ilgili kuşkulu bir atmosferin yaratıldığı, masum ve sade gündelik yaşamın çok görüldüğü bir ülke olduk.

Bunun adı Yeni Türkiye, yeni dönem, yeni devrandır. Zarflar mühürsüzmüş ne gam! YSK başkanı aslen hâkim, konumu hakem, soyadı Güven’miş ne gam! Geçiniz…

Önemli olan atasözleri ve deyimleri esas alan, destansı bir başarı elde edildiği, atı alanın Üsküdar’ı geçtiği, eşeğin Niğde’ye sürüldüğü, aç tavuğun kendini darı ambarında sandığı, öküzün altında buzağı arandığı bir döneme tanık olduk mu?

Yine kedinin ulaşamadığı ciğere murdar dediği, konuların külaha anlatıldığı, “haddini bil!” repliğinin havada uçtuğu, pire için yorganın yakılmayacağı edebi olduğu kadar sanatsal bir süreç yaşadık mı?

Verilen sınırsız yetkiler, engel tanımaz istekler, kontrolsüz ve frensiz kararlar, işitilmeyen ahlar, gözü yaşlı kadınlar, hüzünlerin arttığı kahırların çoğaldığı bir ülke. Ne gam? Şaibeyle başlayan, hile hurda, yalan dolan, sahtekârlık ve pusuyla alınan bir sonuç ne gam?

Sonunda müjdeyi aldık ya! TBMM bugüne kadar kendilerini huysuz, sinirli, saldırgan yapan turuncu renkli ceylan derisi koltuklardan kurtuluyormuş artık! Bundan sonra kendilerini munis, sevecen, bilge yapacak gri koltuklarına yakında kavuşuyormuş.

İyi de koltuklar değişince baş belası Avrupa kıskançlıktan yine çatlamasın! Hele de Merkel!