GAZETECİ

"Herkes için eşitliğe inanıyorum; muhabirler ve fotoğrafçılar hariç…" GANDİ
Gazeteci; insanlara, olaylara objektif yaklaşımı ilke edinir.
Gazeteci; Fransız muharrir S.Lausenne’nin dediği gibi;
"Bir nevi Diyojen’dir…"
Elinde feneri, hayattan gelip geçer ve her yerde hakikati arar…
Gazeteci; gördüğünü/inandığını/gerçeği; eğip-bükmeden yazar…
Gazeteci; kişinin haklarına saygılıdır, dikkat eder…
Gazetecilik; sadece bir meslek değil;
her platformda -Demokrasiden, Cumhuriyet kazanımlarından, Aydınlanma’dan yana olabilmek ve mücadele etmek- sanatıdır da!
Gazeteci; Gabriel G.Marquez’in ‘tarihin tanığıdır’ dediği meslektaşıdır,
İleri Faşizmli ülkemizde ‘sanığı’ bile yapıldığı görülmüştür !
Gazeteci; savaşların tarafı değildir, olsa olsa şahidi olur.
Gazeteci; doğruları yazıyor mu, yazmıyor mu? Ona bakılır…
Bir tarihte İstanbul-Cağaloğlu’nda berduşların uyuduğu bir taş kovuğun duvarına şöyle bir cümle kazınmıştı:
‘‘Ben bir şairim, boş bulduğum yere şiir yazarım’’
Gazeteci; işte böyle kararlı olmalı.. 
Kalemi bırakmamalı !..
***
Gazeteci; köşesinde/TV’de “falanca gazeteci kovulacak çünkü CumhurBaşbakan onu sevmiyor…”
Gazeteci; “Bugün şu, yarın bu gazeteci gözaltına alınacak” diye yazmaz !
Gazeteci; ihale takip etmez, komisyon almaz, aracılık yapmaz…
Gazeteci; bilginin ‘’güç’’ olduğuna inanır, yeni fikirleri savunur…
Gazeteci; hukukun üstünlüğünden, düşünce özgürlüğünden yanadır…
Gazeteci; ayrımcılığa, nefret söylemine, kutuplaşmaya karşı çıkar…
Gazeteci; kamuoyunu aydınlatma misyonunu üstlendiğinin bilincindedir..
Gazeteci; eleştirince, dokununca -hedefleştirilmeyi/hakareti/dövülmeyi/hapsi/yanmayı- göze alır…
Gazeteci; yandaşlarla/yalaka/yağdaşlarla, meslek etik ve ahlakını hiçe sayanlarla da mücadele eder.
Gazeteci; yolsuzlukları, vurgunu, rüşveti…
Öldürülen gençleri… Hukuka aykırılıkları…
Yazar!
İletişim profesörü Şadan Gökovalı' nın dediği gibi ‘’kalem kırtasiyecide satılır .Gazetecilikte değil!’’
***
İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü Hoca’larından Gazeteci Cevat Fehmi Başkut, yarım asır önce yazmış:
‘‘Gazeteci dediğimiz çileli mahluk, asırlardır -bilhassa- ömrü boyunca papalardan, hükümdarlardan, padişahlardan, diktatörlerden çok çekti. Hükümdar-Diktatör sık sık gazetesini kapattı ve onu idam ettirdi. 
İstibdat daima ağzını kapattı!
Yolu üzerinden para cezası, kamçı, hapis, sürgün, darağacı; hiçbir zaman eksik olmadılar. 
Ve o işte bütün bunlara rağmen yazmaya devam etti (…)
Bugün gazetecinin çilesi hala dolmamıştır. 
Fakat bütün bunlara rağmen gazeteci yaşadı, tutundu, kendini okuttu. 
Çünkü halk öyle istiyordu!’’
Evet; Başkut Hoca doğru saptamadaydı..
2017 Yeni (!) Türkiyesi’nde de gazetecinin çilesi sürüyor...
***
"Türkiye’de kaç gazeteci var" diye sorarsanız, Meslek Büyüğüm
"Yüreklerin Efendisi" Okan Yüksel şöyle yanıtlar:
"Ülkede ne kadar meslek sahibi varsa, o kadar! 
Ben kaç tür gazeteci var diye sorarım. 
İlk soruya ‘Ben de gazetecilik yaptım’ diyen milyonlarca insan vardır. 
İlk soruya güler, ikincisine yanıt veririm: 
Bana göre iki tür gazeteci vardır; palto tutanlar, kafa tutanlar!"
Bu ülkede fikir/basın özgürlüğünü; yine gazetecilikten başka işi olmamış; Çin sözündeki gibi ‘Halkın Ağzı GAZETE-CİLER’ koruyacak/yükseltecek.
KALEMLER, KLAVYELER; ÖZGÜR OLMALI !
NOT: Çalışan/Çalışmayan/Kıyıma/Zulme Uğramış/Zindan Görmüş/Bedel Ödemiş
Basın Emekçilerini; “10 Ocak Gazeteciler Günü”nde Selamlıyorum..
Hipokrat; “Bütün Hekimler; kardeşlerimdir’’ der. 
Gazetecilikten başka işi olmamış, namuslu meslek erbabı meslektaşlarım da ‘Benim Kardeşlerimdir!



https://twitter.com/Atikopruluoglu