HABERİN İÇİNDEKİ HABERLER…

Yazılıp çizilene, söylenip açıklanana göre sayelerinde ülkemiz şaha kalkmış! Bu nasıl bir şaha kalkmadır ki? Ekonomimiz can çekişirken, dışarıdan bunca mal ithal ederken, yabancı ülkelerden yüksek faizle borç alırken batı bizi kıskanıyor! Merkez Bankası karşılıksız para basarken,  yarısı çöl olan İsrail, bize tohum satarken, bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten 7 ülke arasında yer alan Türkiye, son 5 yılda 1 milyar doları tohum ithaline yatırırken dış ülkeler mihraklar bizi kıskanmayı sürdürüyor!

Yine yazılıp anlatılanlara göre yoksulluğun nedeni dış güçlerin bitmeyen kini imiş! Dış borç bularak yiyen, borca rağmen saraylar yaptıran, uçaklar alan, devlet malını satıp israfa harcayan, erzak torbası- kömür yardımı-yoksulluk maaşıyla göz boyayan bir yönetime sahip olduğumuz için bizi kıskananlara insan ne diyeceğini, ne yazacağını bilemiyor doğrusu…

Şimdi sıkı durun duyan duymuştur ama duymayanlara fısıldayacaklarım var! Yukarıda sıraladıklarımızdan habersiz olan Bay Bozdağ buyurmuş; “Erdoğan Türk milletinin lideridir. Milletin adamıdır, adaletin bekçisidir, mazlumların cesur ve gür sesidir. Her daim hakkı tutup kaldırandır. Bayrağına, milletine, vatanına, devletine sevdalıdır. Allah’a ve Resulüne âşıktır.”

Yine tüm bunları duymayan DHMİ’nin ilk kadın genel müdürü şunları söylemiş; “Türkiye’ye çağ atlatan istikrarın zarar görmemesi için, son 16 yılda dünyanın gıpta ve hayranlıkla izlediği göz kamaştırıcı mega projelerin sürdürülebilmesi için, milletin refahı için Erdoğan’la devam.” Pardon yanlış okumadınız devlet memuru demiş tüm bunları iyi mi?

Konuya dair fikri olmayanlar için küçük bir not: Bu iki açıklamayı görmezden gelebilir misiniz? Gelemedim. Bu açıklamalara tabandan kimsenin itirazı olur mu? Sanmam. Daha nicelerini duydukları için bir, batıyı çatlatmak için iki…

Geçenlerde Bursa’da kadınlarla ilgili bir toplantıda konuşurken el kaldıran bir kadın şunu söyledi; “Gücüme gidiyor böyle yaşamak.” Sonra da hepimizin tanış olduğu nedenlerini sıraladı. Onu dinlerken aklıma geldi paylaşayım dedim, hem gücümüze gidiyor, hem hayal gücümüzü engelliyor bu yaşatılanlar öyle değil mi?

Şimdi özetleyelim! Sindiren, susturan, korkutan, dediğini yaptıran, durmadan dikte ettiren, hep parmak sallayan, seçilene kadar seçim planları yapan, ben ne dersem o diyenlerin düzeni devam ettikçe,  bu yolun sonu milletçe bizi alıp kalp damar servisine götürmez mi?

Uzun süredir yalan gerçek diye yutturuluyorsa, gerçeklerin üstü örtülüyorsa, iftira ortalarda prim yaparak salınıyorsa, hukuk ve yargı siyasallaşmışsa, ülkemizin müşfik bir örtü gibi üzerimize serdiği ve bizi kucaklayıp koruduğu değerler unutulmuşsa memleketin ahvali güllük gülistanlık diyebilir miyiz?

Evelallah hakkından gelinecek pek çok kişi varken, üstesinden gelinecek pek çok konu varken, ABC planlarının devreye sokulacağı sinyalleri verilirken, her konudaki derin bilgisiyle önümüzü ve yolumuzu aydınlatanların saraylardan taşıp meydanlara ulaşan hedeflerini duyarken durup, geriye dönüp bakmak bize ışık tutanların varlığını anmak ve yaptıklarını anımsamak elbette önemli…

Söz uzadı biliyorum. Neşesini, umudunu kaybetmiş bir ülke olarak bize öncelikle ferah bir ortam ve taze bir nefes lazım. Bu konuda pek çok yazıyı komşu sütunlarda bulabilirsiniz.

İçinizin açılması için başa ve başlığa dönersem, geleceğe güvenle bakacağız bundan böyle! Neden derseniz çünkü 2 milyon konut fazlasını duyan yönetim ev alımlarına kolaylık getirdi. Şimdi her tümcesini yavaş yavaş okuyun, her sözcüğü içinizde büyüterek okuyun ve unutmayın! Ev sahibi olmamız için halkını çok seven yönetim kollarını sıvadı, “Vatandaş koş!” dedi, 800 bin TL olan evler, 690 bin TL oldu.

Baktığını gören, gördüğünü anlayan, anladığını net anlatan biri olarak düşünürüm kendimi övünmek gibi olsun! Şimdi konuttan çıkıp gençliğe bakalım. Bizim gençler için kurduklarımızdan çok onların kendileri için başka hayalleri olduğunu uzun süredir unuttuk.

Kilit nokta burada! 16 yılda eğitim sisteminde 14 kez değişiklik yapıldı. Ülkeyi yönetenler sanki vasıflı eleman istemiyor, teknik eğitime gerek duymuyor, çocukların ve ailelerin hayallerini önemsemiyor. 15-24 yaş arası 13 milyon gencin yarınlarını garantiye almak için adım atmıyor. Gençlerin beşte birinden fazlasının işsiz olduğunu unutuyor. (Yüzde 22.8) 700 bin gencimizin ne işte ne eğitimde olduğunu ise duymuyor, görmüyor. Aile sayısının 22 milyonu aştığını, ciddi işsizlik yüzünden boşanmaların arttığını, üniversiteyi bitirip iş bulamayanların oranının yüzde 11.4 olduğunu görmezden geliyor.

Bu çağrı hepimizedir! Doğru sıkıldık, bıktık usandık yorulduk boğulduk, soluksuz kaldık, sararıp solduk, içimiz kurudu, bezdik, yaka silktik. Tüm bunların sonunda ortaya çıkan iki soru var. Çare ne? Çözüm nerede? Batıyı iyice çatlatmak için çare belleklerde, çözüm arşivlerde, sonuç bizim kararlığımızda yatıyor desek mi?