KADIN, TECAVÜZ VE YAŞAM HAKKI…!

Sevgili Okurlar Merhaba,

Bu hafta sizlere güzel şeylerden bahsetmek isterdim, fakat ne yazık ki ülkemizde hiç de iyi şeyler olmuyor ve çoğu zaman yaşananların ardından çaresizce bakakalıyoruz. Ama öyle anlar var ki, o anlar hafızalarımızda donup kalıyor. İşte geçtiğimiz hafta içinde yaşananlar da ne yazık ki çaresizlik içinde izlemek zorunda olduğumuz hepimizin zihinlerinde ve yüreğinde derin yaralar açan olaylar…

Geçen hafta İç Güvenlik Yasa Tasarısı henüz Meclisten geçmemişken ‘Makul Şüphe’ üzerine işinden evine gitmekte olan Yılmaz Koçyılmaz’ın polisler tarafından çevrilerek, elleri arkasında kelepçelenip tansiyonun yükselmesi sonucu ölmesi…

Gazeteci Nuh Köklü’nün ‘KARTOPU’ oynarken bir esnaf tarafından bıçaklanarak katledilişi ile başlayan hafta…. Yerini  ardı, ardına gelen kadın cinayetleri ve tecavüz haberlerine bıraktı …! Milletçe yüreğimiz yandı… Dağlandı…

Şu an bu yazıyı hazırlarken boğazımda düğümler, yüreğimde kor bir ateş var… Ve sizlere Özgecan’ı, Kübra ve diğer katledilen insanlarımızı tek tek yazıp anlatmayacağım çünkü sizler de çok yakından içiniz yanarak takip ettiniz tüm bu insanlık dışı haberleri. Medya maymunlarına, insafsız bir şekilde Müslüman ülke, tecavüz fırsatçılığına soyunmayın…!!!

Amerika’da her iki dakika da bir kadın tecavüze uğruyor, şimdi ÇENENİZİ KAPATIN…!!! diyen insan ziyanlarına söyleyeceklerimi de içimde tutuyorum.. Çünkü onları insan yerine koymuyorum.

Ne yazık ki, ülkemizde eğitim-öğretim haklarından yoksun toplumsal ve kültürel baskı gören, çocuk yaşta evlendirilen, cinsel istismara, şiddete kurban giden kadınlarımızın sayısı azımsanmayacak kadar çok ve bu durum toplumumuzun kanayan yaralarından biri olmaya devam ediyor.

21. yüzyılın Türkiyesi’nde tarihler 2015 yılını gösterirken halen kadına uygulanan cinsiyet ayrımcılığı, kadının toplumumuzda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesi… Yaşama, okuma, çalışma hakkından mahrum edilmesi… Erkek egemen toplumda sözde eşit yurttaşlık hakkının tanınmaması vicdanları kanatıp, yaralayan bir durum, ne yazık ki kadın haklarına evrensel normlarda tahammül yok…

Kadınlarımızın modern hayata katılım isteği ve söylemi, giderek muhafazakarlaşan toplumumuzda kabul görmüyor. Kadınlar bir türlü şiddetten uzaklaşamıyor. Şiddet, tecavüz ve saldırıya maruz kalan kadınlarımız Devletten yeterince yardım görmüyor. Şikayet etmelerine rağmen koruma kapsamına alınsalar dahi bu uygulama çoğu zaman eşler tarafından çiğneniyor ve kadın tekrar soluğu karakolda alıyor. Polis ise, saldırgan eşle ahbap çavuş ilişkisine girip eşleri karakolda barıştırma yoluna giderek kadınların hayatını yok sayıyor. Kadının ise bir daha polise başvurma şansı olmuyor, çünkü çoktan ölmüş oluyor.!

Eşi tarafından tecavüze uğrayıp kürtaj olmak isteyen kadınlara, hastanede eş rızasının gerekli olduğu söylenip dayatma yapılıyor. Adı üzerinde ‘Tecavüz…
 Bir kadının rızası olmadan… Kadın bedenine yapılan ‘Hayvanca’ bir saldırı söz konusuyken ve de kadın istem dışı gebe kalmışken dayatılabiliyor ne yazık ki. 

Kenya’da ‘Keçi’ye’ tecavüz eden adama mahkemece 10 yıl ceza verilirken ülkemizde çocuğa, kadına tecavüz edene ya iyi hal indirimi uygulanıyor ya da serbest bırakılıyor. Kenya’daki keçi, tecavüzcüsüne rıza göstermiş olmalı ki, tecavüzcü 10 yılla cezalandırılıyor. Demek ki ülkemizdeki kadınların çoğu rızaları sonucu tecavüze uğruyor ve bu suç olmuyor.! Bu ülkede kadınsan her türlü muameleyi hak edersin anlayışı sürüp gidiyor…

6284 sayılı kanun gereği bir kadının Emniyete, Valiliğe, Savcılığa ya da Bakanlığa şikayette bulunup başvurması halinde, tüm kurumların başvuru yapan kadının şikayetini dikkate alıp canını koruma zorunluluğu var. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam geçtiğimiz yıl yapılan ‘Türkiye’de Aile Yapısı Araştırmaları’ toplantısında koruma altında öldürülen kadının olmadığını, ancak belli bir dönem koruma altıda olup, koruma kararı kaldırıldıktan sonra öldürülen kadınların olduğunu açıklamıştı. Bakan İslam’a naçizane tavsiyemiz bu konu hakkında caydırıcı düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmeleri…

Bu cinayetleri durdurmak devletin ve toplumun görevi hep beraber bu cinayetlere ’DUR’ demenin vakti. Daha kaç kadının ölmesi ve yaşam haklarının ellerinden alınmasına seyirci kalınacak…! Bu arada geçtiğimiz yıl Devletin koruyamadığı kadınlarımıza Şefkat-Der’den bir tavsiye gelmişti.

Şefkat-Der’in hazırladığı ‘Hayatta Kalma Kılavuzunda’ kadınların gerekirse basit bir suç işleyip belli bir dönem hapse girmeleri tavsiye edilmişti….! Yani cezaevi geçici Barınma ve Güvenli yer olarak öneriliyor. Devletin koruyamadığı kadınlarımıza, cezaevlerinin barınak olarak gösterilmesi Devletin aczini gösteriyor.

Değerli okurlar, toplum olarak ayağa kalkmalı ve bu cinayetlere dur demeliyiz. Bu durum yaşama ve yaşam hakkına saygı duyan, vicdanı olan her bireyin üstlenmesi gereken bir sorumluluk. Lütfen kendimizi ‘Devletin’ yerine koyup seyirci kalmayalım. Çünkü Devlet böyle yapıyor. Toplumsal baskıyı arttırıp kadınlarımızın yanında olalım.

Sevgiyle kalın...


https://twitter.com/ceydaknay
https://www.facebook.com/ceymin