KEYNES'e mi DÖNMEK YOKSA YENİ BİR SİSTEM mi? - 2

Korona sonrası kapitalizm çöküyor mu, konulu yazımızın ikinci bölümünde Keynesçi politikalar mı yoksa sosyalizmin gelirin dağıtılması ile ilgili politikalarını kapitalizmin özel girişimci gelir yaratıcı politikaları ile birleştiren yeni bir karma ekonomik sistem mi gündeme gelecek, sorusuna cevap aramaya çalışacağız.

21. yüzyılın en iyi ekonomisti kabul edilen John Maynard Keynes’in (1883-1946) makroekonominin yaratıcısı olarak tek cümlede özetleyebileceğimiz görüşü şu idi: “Bireyler için iyi olan bir şey ekonominin tümü için iyi olmayabilir.”

Keynes, yatırımlar ile tasarrufların eşitleneceğinin garantisinin olmadığını öngörüyordu. Bunun nedeni yatırımların yatırımcıların gelecek ile ilgili beklentilerine bağlı olması olarak görmesi idi. Beklentileri psikolojik faktörler yönlendirir. Çünkü gelecek belirsizliklerle doludur. Bu belirsizliklere iktisadi dilde risk denir. Birçok riskler (doğal felaketler, kaza, hastalık, ölüm gibi) hesaplanabilir. Ama bazı riskleri örneğin korona salgının ne zaman geleceği ve nasıl yayılacağı gibi riskler ne kadar teknolojik üstünlüğe sahip olursanız olun hesaplanamaz.

Bu belirsizlikler nedeniyle Keynes tasarrufların tamamının yatırıma gitmemesi halini öngörür. Bu durumda “tasarruf fazlalığı” doğar. Yatırımlar azaldıkça toplam harcamalar da azalır. Bu da harcanabilir geliri azaltır. Çünkü bir harcama diğerinin geliridir. Gelirdeki azalma tasarrufları azaltır. Neticede tasarruf tüketimden arta kalandır. (Hayatta kalma gereksinmelerimiz ve alışkanlıklarımız tarafından belirlenen tüketim, gelirde azalma olsa da pek değişme eğiliminde değildir.)

Keynes, potansiyel yatırımcıların “hayvani güdüleri” (Keynes bunu “hareketsizlik yerine harekete sevk eden kendiliğinden oluşan bir dürtü olarak tanımlıyor) yeni teknolojiler, finansal coşku ve diğer olağandışı olaylarla canlandırıldığında yatırımların yeterince yüksek olacağını yani tam istihdamın sağlanabileceğini öngörüyordu. Ancak işlerin normal zamanında tam istihdamı desteklemeye yetmeyen fiili talep (fiilen satın alma gücü ile desteklenen talep) düzeyinde yatırımlar tasarruflara eşitlenebilirdi. İşte bunu başarmak için devletin harcama yaparak ekonomide rol alması gerektiğini savunuyordu.

Keynes Okulu’nun, klasik ve neoklasik okulların kapitalist ekonomisinden çok, yirmi birinci yüzyılın ileri kapitalist ekonomisine uygun bir teori oluşturması hususunda dünyada genel bir mutabakat vardır.

Finans, Keynesçi teoride anahtar rol oynar. Nitekim bu rol 1929 Büyük Buhranı'nı ve 2008 küresel mali krizi anlamamıza önemli katkı sunmuştur.

Ancak Keynesçi Okul daha çok kısa dönemli konularla ilgilenir. Bu Keynes’in meşhur sözünde ifade bulmuştur: “uzun vadede hepimiz öleceğiz” Bu durum Keynesçi Okulu'nun kusuru olarak ileri sürülmektedir.

Aslında kapitalizm devam edecekse Keynesçi politikalar korona sonrasında da iş görecektir. Çünkü 2008 küresel finans krizinin ilk günlerinde serbest piyasadan vazgeçip Keynesçi politikalar uygulamaya konulmamış olsa idi bu küresel kriz 1929 Büyük Buhranı'ndan daha kötü hale gelebilirdi.

Şimdi de kornanın yol açtığı küresel ekonomik kriz var. Üretim, tüketim, yatırım, tasarruf alanları belirsizlik içinde. Bu nedenle kusurları sosyalizmin gelir dağıtımındaki mekanizmalarla giderilen Keynesçi politikalara dönmek gerektiği genel kanı olarak ortaya çıkıyor. Bunun da adı yeni karma ekonomik model olacak.

Büyük ihtimalle Keynesçi politikaları Ricardo’nun dinamik karşılaştırmalı üstünlükler teorisi ve sosyalizmin gelir dağıtım mekanizmalarını birleştirerek karma ekonomik politikalarının izleneceği bir dönem yaşayacağız. Her ülke bunu yapmayabilir. Şımarık gelişmiş ekonomiler yine her şeyin serbest piyasa ile hal olmasında ısrar edebilir.

Ama gelişmekte olan Türkiye’mizim Cumhuriyet dönemindeki ekonomik uygulamaların başarılarından ilham alarak ve finans, teknoloji ve enformasyonun küreselleştiği gerçeğini de göz önünde tutarak “karma siyasal ekonomi politikaları” uygulamasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Karma siyasal ekonomi temelde şunları başarmalı ve bunun gerektiği sistemleri kurmalıdır. Yaşadıklarımız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde bunları gerçekleştirmenin mümkün olmadığını göstermiştir.

1- Serbest piyasa etkin denetlenmelidir.

2- Serbest piyasanın işleyişinin özel girişimcinin şevkini kıracak ve yatırımdan vazgeçirecek her türlü engellerle bozulması önlenmelidir.

3- Devletin nasıl ve hangi alanlarda yatırımlar yapacağı envanter sistemi ve ciddi bir planlama ile belirlenmelidir.

4- Ekilebilir her metrekare toprağın ekilmesi ve çiftçinin topraklaştırılması olmazsa olmazımız olmalı.

5- Kayıt dışılığın ve yolsuzluğun en az indirilmesi gerekiyor.

6- Üretimin ve yatırımların finansmanında dış kaynak ihtiyacının azaltılması (dış borç alımının rasyonel yapılması) geleceğimizi kurtaracaktır.

7- Tasarruf alışkanlığı ve bilincinin geliştirilmesi çok önemlidir. Bunun için gelir dağılımda adaletin sağlanması ve vergi sistemlerinin üretim ekonomisini destekleyici biçimde yeniden yapılandırılması şarttır.

8- Bütün ekonomik faaliyetlerin hakkaniyetle yürütülmesini, yatırım ve üretim faaliyetlerinde belirsizlikleri önleyici, refah ve sosyal devleti inşa etmemizi sağlayıcı çağdaş ve adil bir hukuk sistemini sil baştan kurmak gerekiyor.

9- Milli Gelirin(GSYH) en az yüzde 20’sini eğitime, en az yüzde 5’ini Ar-Ge’ye ayırmamız kalkınmamız için gerekli olan asgari şartlardan biridir. Ezcümle küresel tahakkümlere boyun eğmeyecek bir ekonomi ve toplumsal gelişmişlik sağlamak doğru yol olacaktır.

https://twitter.com/MPamukoglu
https://www.facebook.com/mustafa.pamukoglu.90