KISA BİR ÖZETE NE DERSİNİZ?

Gönül isterdi ki sizlerle yazı aracılığıyla sinemayı, tiyatroyu, konseri, şiiri, müziği, romanı, öyküyü, edebiyatı, özetle sanatın her dalını konuşalım. Örneğin ağız tadıyla sinemadan girip tiyatrodan çıkan yazılar, izlenimler yazalım! Sezonun yeni oyunlarından söz edelim! Planlanan ancak bi türlü hayata geçmeyen seyahatlere çıkıp gözlemleri paylaşalım! Nerdeee?

Aslında genel geçer kuraldır ve yazarın görevleri arasındadır! Yazıları renkli ve okunur hale getirmek, okura yeni ufuklar açmak, farklı mekânlara taşımak. Oysa gerek ülkemiz, gerek yaşadığımız dünya insanın içini açan, ona nefes aldıran, ona umut aşılayan haberler vermeyince yazarçizer takımı ne yapsın?

Örneğin dünya bir süredir New York mahkemesinden bize bakıyorken, bizim o bakışı unutmamız uzun bir süre alacakken hangi sinema, hangi tiyatro, hangi sanatsal etkinlikten söz edebiliriz?

Savaştı, terördü, göçtü, yoksulluktu, sefaletti, açlık sınırıydı, işsizlikti, öfke nöbetleriydi, tacizdi, dayaktı, cinayetti, yedi düveli titreten yöneticilerimizin sık sık kandırılması gerçeğiydi derken geçip gidiyor ömrümüz…

Uyuyanlar uyanmasa da, umursamayanların sayısı artsa da, horlayanlar sarsılmasa da, şizofreni, paranoya, şiddet artmış. Artan uykusuzluk, bozulan ruh sağlığı, tavan yapan psikolojik sorunlar, sığınılan reçeteler, patlayan kutu kutu ilaç kullanımı, gittikçe kronikleşen strese bağlı ağrılar. Antidepresan ilaç kullanımında 2007- 2017 arasında yüzde 68 oranında görülen artış. Kısaca ilaçla mutlu olmayı seçen bir halk haline gelmişiz.

Hal ve gidiş böyle iken; yasal düzenlemelerin kadınları işsiz bıraktığını yazmak neye yarar? 10 genç işsizden 6’sının kadın olduğunu yazmak neyi değiştirir?

Ya da ülkemizde kişi başına düşen borcun 18 bin lirayı geçmesi, vatandaşın borcunun 541 milyarı aşması, ekonomideki fırtınalı ortamın pek çok kişi ve kurumu olumsuz etkilemesi, son açıklamalara göre atama bekleyen öğretmen sayısını 1 milyona dayanması kimi ilgilendirir?

Aslında söz aramızda, güzel ve iyi şeyler de olmuyor değil! Her şeye rağmen batı bizi kıskanmayı sürdürüyor!

Ne diyor CB; “Herkes iki kişi istihdam etsin. Ülkeyi kıskananları çıldırtalım” Yani “Eyyy batı”sadece kıskanmayacak, çatlayacak da! Az şey mi bu?

Mesela sorunlar belli, yapılması gerekenler aşikâr, süreç zorlu, kadına bakış ortada, üstelik fıtratla sınırlı, kadının kamusal alandan sürekli dışlayan bir zihniyet iş başında ve kaos devam ediyorken bile genelde dünya, özelde batı bizi kıskanmayı sürdürüyor! Az şey mi bu?

Liselerarası kitap okuma yarışması adı altında ödüllü umre gezisi ikramı ve laik ve bilimsel eğitime indirilen hesaplı kitaplı darbeler hız kesmiyor! İHL mezunlarının atanacağı manevi danışmanlık için okullara haber salınıyor! AKP’li belediyeden öğrencilere hac çantası dağıtılarak gençler geleceğe ilmen, fennen ve ahlaken belediyeler eliyle hazırlanıyor. “Kutlu Doğum Haftası” “Mevlidi- Nebi” olarak değiştiriliyor. Gerek Man Adası, gerek Sarraf mahkemesi, saldırı esaslı savunmayla geçiştirilerek, iç kamuoyuna yönelik seçim startı verilir gibi oluyor.

Not: Ha siz bu şartlarda sanat mı dediniz? Bir başka sefere artık, hele ortalık biraz durulsun bakarız çaresine…

Bir not daha: Behiç Ak’tan! İki çocuk konuşuyor; “Okulu bitirince ne olacaksın?” Cevap gecikmiyor; “Seçmen” (son derece akıllıca bir yanıt değil mi?)