KRİZ MIRİZ YOK! HEPSİ VURGUNCULUK (SPEKÜLASYON)…

Aslında çok işlenen bu konuyu yazmayacaktım ama! Aması şu ki; zaman zaman yazılarıma çizgileriyle ilham veren ve konuk olan Cumhuriyet Gazetesi çizeri Behiç Ak yine yapmış yapacağını ve atmış pasını…

Efendim yere oturan bir kişi elini açıp dileniyor. Yanından geçen de ona bakıp; “Niye dileniyorsun? Bir işte çalışsana!” diyor. Dilenen kişinin yanıtı gecikmeden geliyor; “Bir işte çalıştığım için dileniyorum.” İşte gollük pas…

Çarşı pazarda yangın varsa, evlerde ocak yanmıyor, dolaplar boşsa, market ve çarşı -pazar fiyatları el yakıyorsa, sağlıklı yaşam için değil ucuz olduğu için tüketilen sebzeler, ıspanaktan pırasaya, patlıcandan kabağa, kerevizden karnabahara alıp başını gidiyorsa gel de çizme, gel de yazma…

Pazarcı; “Poşet bedava diyorum yine alan yok” derken dertliyse! Çiftçi; “İthalata kapıyı açan tarım politikaları bizi bitirdi” diye yakınıyorsa! Tüketici; “Maaş pazara bile yetmiyor” diye cebini işaret ediyorsa! “Pazarda sebze almak bile cüzdanı boşaltıyor” diyen ev kadını boş cüzdanını havada sallıyorsa! Gel de yazma…

Hayat pahalılığı kendini en çok sofrada, mutfakta gösterirken, market fiyatları birbirini tutmazken, pazara çıkanlar daha ucuz olan akşam saatlerini tercih ederken, zamların ve aşırı fiyatların neden olduğu belirsizlik; insanların aç kaldıkça arayışa girdiğini, kolay aldandığını, rahat aldattığını, vurup kırdığını, çalıp çırptığını ortaya koyuyorsa gel de yazma…

Kafamızı daha fazla karıştırmadan kısaca şöyle özetlersem;

IMF, Standard and Poor’s, Moody’s ve Fitch gibi uluslararası kuruluşlar 2019’un Türkiye için kayıp bir yıl olacağını açıkladılar! Tam o sırada Davos’ta “Türk ekonomisinin temeli sağlamdır. Borç yönetimimiz güçlü, hızlı şekilde toparlanıyoruz” şeklinde konuşarak dosta düşmana müjdeyi veren damat bakanın bu sözlerinden adı geçen kuruşların haberleri yoksa! Gel de yazma…

Yazılsa da, yazılmasa da tüm bunların bir açıklaması olmasın mı dersek? Olamaz mı diye sorarsak? Olmamalı mı diye uzatırsak? Ya da bir diyeceğiniz yok mu diye üstelersek; Noktayı CB koydu. Ve dedi ki; “Faiz oranları düşmüş, enflasyon düşmüş, buna rağmen bakıyorsunuz marketlerde sebze- meyve fiyatları düşmüyor. Bunun ahlaki bir temeli olabilir mi? Bu konuda herkesi insafa, vicdana ahlaka davet ediyorum.” CB’nın marketleri hizaya sokan açıklamasına, davetine (gözdağı mı demeliydim) icabet edilecek midir? Bekleyip göreceğiz.

Ancak bilinen o ki; TÜİK verilerine göre; 1 milyon 871 bin genç okulsuz. Yine aynı kaynağa göre, 1 milyonun üstünde genç maddi nedenlerle üniversite eğitimini bıraktı. Ülkemiz gerçeklerinin altını çizen diğer sayılar için bilenler bilmeyenlere nasılsa anlatır deyip bu bölüme noktayı koyalım. Ve unutmadan bir avuç aydınlığa ne kadar da gereksinim duyduğumuzu, hele de bir zamanlar baş tacı edilen alın teri, el emeği, göz nuru gibi değerler bu kadar göz ardı edilip, bu denli gözden düşmüşken bu konunun altını özellikle çizelim…

Yine unutmadan bir yanda bilinci sırtlanıp gidenlerin, diğer yanda susarak seyredenlerin varlığını fonda tutarak diyelim ki; Susmak; bazen çok ağır ve unutulmaz bir suç oluşturur. Sorumluluk duygusu ise; üzerine bastığın toprağa,  içinde doğduğun halka, tarihe ve devrimlere, yarının evlatlarına, hakkı yenene, ezilene, geri bırakılana karşı yürekte duyulan vicdani sestir. Bu ses; her daim börtü böceğe, bazen kardelene, bazen kır çiçeğine, bazen kırmızı güle, bazen kasımpatıya, her mevsimde karanfile duyulan özlemin sesi gibidir.

Tıpkı vicdanlarda insana, insanlığa, insanlara duyulan iç ses gibi…