PALTO DEĞİL KAFA TUTAN!
Türkiye’de; Eski’si, Yeni’si farketmez;
gazetecilik hep zor iştir.
Çileli meslektir!
Oysa basın özgürlüğü demokrasinin
ön koşulu değil midir?
Gazetecilik;
kamuoyu oluşturmak,
düşünce özgürlüğünü, eleştiri hakkını
köreltenlerle mücadele değil midir?
Yanıtlayalım hemen; bizim ülkemizde değildir!
Gazeteciysen hele bir de muhalifsen;
"terörist", "vatan haini", "darbeci"sindir.
(Gazeteciliğin özüdür muhalif duruş !)
Kitap yazsan bombadan sayılır.
Köşe yazsan -bir de iktidarı eleştirirsen- yandın!
Haber yapsan, fotoğraf çeksen dövülürsün,
yaralanırsın hatta canından bile olursun.
Örneği çoktur...
***
Ömrün FETÖ ile kavgayla geçer,
kumpas yersin iftiraya uğrarsın,
-ailen dahil- lince tabisindir.
FETÖ’cü diye zindana atılırsın.
Bir zamanlar herkes ‘’Hocaefendi’’ der,
ne istediyse verir;
sen FETÖ’nün karikatürünü çizersin
ama olursun FETÖ’cü!
Mahkemelerde savunmaların
tarihe not düşer aslında, kimse aldırmaz.
Her zaman gazeteciliği ciddiye almış olman,
sorumluluk hissetmen önemli sayılmaz!
"Devlet içerisinde FETÖ var.Tehlikeye dikkat!"
diye yırtınırsın, FETÖ’cü damgası yemekten
kurtulamazsın.Çoluk çocuğuna hasret kalırsın.
İnşaat rantını, yolsuzlukları belgelersin; delilsiz tutuklanırsın!
Burada Ataol Behramoğlu Usta’dan alıntılayalım;
"Cezaevinde yargılamayı beklerken
geçen dokuz ay bir ömür demektir.
Kötülüğün her türlüsü, adı üstünde, kötülüktür.
Ama ikiyüzlüsü, sinsi ve sinik olanı,
sanki değilmiş gibi olanı, en kötüsü, en alçakçasıdır…
Bugün yaşanmakta olan budur!"
Gazeteci hapsetmek, gazeteci öldürmekten sonra
en ağır sansür değil de nedir?
***
Emekliliği mezarda olan tek mesleğin, en çok işsiz kalan mesleğin mensubudur da gazeteci.
Bugün tek sesli hale getirilmiş medyada işşsiz
gazetecilerin sayısı bilinmez.
Yıllarınızı verirsiniz gazetenize.
"Ekmeğe hücum"un fotoğrafıyla
birincilik alırsınız örneğin.
Ertesi gün ödül töreni vardır;
gazete size işten çıkartıldığınızı müjdeler(!)
Ekmeğinizden olduğunuzun resmidir işte.
Aldığınız para da; asgari ücrettir!
Kentin en iyi muhabirleri arasındasınızdır.
Haberleriniz sık sık manşete taşınır.
Ama yetmez ama evetçilere köşe varken,
siz bir anda işsizsinizdir.
Yemek tarifi yapanlar, iyi mekan anlatanlar; tercih edilir!
Yazanların, çizenlerin, eli kalem tutanların
düşüncesini midesinin sansüründen geçirmeyenlerin…
Yüreğinde; iyilik, namusluluk, güzellik meşalesini
söndürmeyenlerin…
"Palto değil kafa tutan" gazetecilerin…
Kaderidir bu!..
***
"Mesleği amaç değil, varacakları yerde
çabucak inebilecekleri bir araç olarak görüp
kullananlar, sömürenler gazeteci mazeteci olamazlar!"
derdi Kaya Çelikkanat Ustam. Ne doğru!
"Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini,
bildiklerini samimiyetle yazmalıdır."
Bu tümce de Mustafa Kemâl Atatürk
tarafından 88 yıl önce söylenmiş.
"Gazetecilikten başka işi olmamış gazeteciler"
olarak, bildiklerimizi, gördüklerimizi,
düşündüklerimizi -samimiyetle- yazmayı sürdüreceğiz!
İnatla!..
Çünkü -okur için yapılan- meslekte "sessizlerin sesi"
gazetecinin sözü asla bitmez!
Yaşadığımız çağın tanığı olmaya devam!..
***
Aklımız, fikrimiz 123 gündür hala zindanda Gökmen Ulu'da.
Onun ve diğer meslektaşlarımızın serbest kalacakları inancıyla...
https://twitter.com/Atikopruluoglu