ANALİZ

Paşam; özrünüz kabahatinizden büyük oldu

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Sümeyye Erdoğan'ın nikah törenine katılması ve şahitlik yapması kamuoyunda tepki ile karşılandı.
Bu tepkiler üzerine Genelkurmay kaynaklarından bazı gazetecilere açıklamalar yapıldı.
Buradan öğrendiğimize göre Akar aslında erkek tarafının davetlisiymiş.
Damat orduya insansız hava aracı satıyor ya, Genelkurmay başkanı bu nedenle aileyi tanıyormuş.
Bazı gazetecilere Genelkurmay'dan fısıldanan nikâha katılma bahanesi şöyle;
“Bütün devlet erkânının katıldığı bir nikâhta bulunarak şahitlik yapmanın ve TSK'nın gücünü artırmak için çaba gösteren genç bir mühendise bu yolla askerin teşekkürünün iletilmesinin insani bir görev, vicdani bir sorumluluk olduğu değerlendiriliyor. Diğer yandan ‘başkomutan' sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı'nın davetini kabul ederek insani bir görevin yerine getirilmesinin de aynı kapsamda değerlendirilmesi gerektiği ifade ediliyor.”
Genelkurmay yetkilileri ayrıca Hulusi Akar'ın eleştirilerden dolayı son derece üzüntülü olduğunu da söylemişler.
Aslına bakarsanız tam “özrü kabahatinden büyük” durumu ile karşı karşıyayız.
Dün bu yazıyı yazmadan sohbet ettiğim bazı arkadaşlarıma “özrü kabahatinden büyük deyiminin öyküsünü biliyor musunuz?” diye sordum.
Bilmeyenler vardı. O halde önce bunu anlatmalıyım;
Zamanında padişahın biri vezirini çağırmış ve “Bana öyle bir şey yap ki, özrü kabahatinden büyük olsun” demiş.
Vezir bir hafta düşünmüş, bir şey bulamıyor, oysa bulması gerek yoksa kelle gidebilir.
Bir gece sarayın loş koridorlarında yürürken bir bakmış padişah da önünden gidiyor. O an aklına gelmiş ve padişahın arkasına sessizce sokulup poposuna okkalı bir çimdik atmış.
Padişah öfkeyle dönüp “Behey gafil ne yapmaktasın” diye bağırınca vezir boynunu bükmüş “Padişahım affedin, hanım sultan zannettim” karşılığını vermiş.
Sonra da eklemiş “İşte özrü kabahatinden büyük şey budur.”
Padişah çaresiz kalmış tabii. Ama vezirin doğru mu söylediğini yoksa ara sıra hanım sultanı çimdikleyip çimdiklemediğini hiçbir zaman öğrenememiş.
Genelkurmay Başkanı'nın özrü de böyle bir şey.
Açıktan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı kızının nikâhına davet etti ve benden şahit olmamı da istedi. Bizim devlet anlayışımız böyle bir daveti geri çeviremezdi” dese yine anlayacağım.
Ama “ben aslında erkek tarafının davetlisiyim, öteki taraf da Cumhurbaşkanı olunca” falan diye bahane üretmek hem yan çizmektir hem de daha büyük bir kabahati gözler önüne sermektir.
Paşamızın şunu bilmesi gerekir; Demokratik ülkelerde Genelkurmay Başkanları, üst komutanlar, büyük bürokratlar iş yaptıkları, mal satın aldıkları iş adamlarıyla içli dışlı olamazlar. Davetlerine katılamazlar.
Dünyanın her demokratik ülkesinde bu tür makamlarda olanlar, kendi sosyal hayatları pahasına bu tür ilişkiler içine girmezler, giremezler, girerlerse de her türlü eleştiriyi baştan hak etmiş olacaklarını bilirler ki zaten bunun ortaya çıkması halinde tek yol istifadır.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

19 Mayıs'ı da kutlamamak için bahaneler başladı

Bunan önceki milli bayramları “terör ve şehitler” bahanelerinin arkasına sığınarak engelleyen iktidar yaklaşan 19 Mayıs için de bahane aramaya başladı.
Dün sabah haber merkezlerine MİT'in bir “terör saldırısı uyarısı” haberi düştü.
Habere göre IŞİD 19 Mayıs günü Anıtkabir'e saldırı düzenleyebilirmiş.
Bunun dışında yapılacak yürüyüş ve büyük toplantılar da IŞİD'in hedefi olabilirmiş.
MİT'ten gelen bu bilgiyi Emniyet Genel Müdürlüğü de 81 il valisine gizli genelge olarak gönderip önlem alınmasını istedi.
Haber duyulunca bir de rivayet yayıldı, Genelkurmay'ın önlem olarak Anıtkabir'i 19 Mayıs günü kapatacağı ileri sürüldü.
Neyse ki Genelkurmay çabuk hareket ederek böyle bir şeyin söz konusu olmadığını Anıt Kabir'in 19 Mayıs günü gece 22.00'ye kadar ziyarete açık tutulacağını açıkladı.
Anıtkabir sadece 16.00-19.00 arası Aziz Sancar'ın kazandığı Nobel Ödülü'nü Anıtkabir'e teslim töreni sırasında ziyarete kapalı tutulacak.
Genelkurmay bu açıklamayı yaparak pek çok kişiyi rahatlattı ama sanıyorum asıl amaç hedefini buldu.
MİT marifetiyle milyonlarca insana “19 Mayıs'ta bir terör eylemi yapılabilir, oturun oturduğunuz yerde, yürüyüşlere, toplantılara katılmayın” mesajı verilmiş oldu.
Ancak ben sanmıyorum ki yüreği Cumhuriyet ve Atatürk sevgisiyle dolu milyonlar bu küçük ayak oyunundan etkilenerek Anıtkabir ziyaretinden ya da çeşitli illerde yapılacak yürüyüşlerden uzak duracak.
Hatta tam tersine göreceksiniz katılımlar daha da artacaktır.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Yalanlamak yerine sansür uyguladılar

Hakkari'de bir Kobra helikopterimiz düştü.
Genelkurmay bunun bir kaza olduğunu ve iki kahramanımızın şehit olduğunu açıkladı.
Ancak bir süre sonra PKK kobra helikopterinin düştüğü anların videosunu yayınladı.
Görüntülere göre helikopterin kaza sonucu değil yerden atılan bir füzenin isabet etmesi sonucu düştüğü anlaşılıyor.
Bu haber bazı internet haber sitelerinde yayınlandı. Sosyal medyada helikopterin vurulma ve düşme anının görüntüleri yayınlanırken, internet siteleri görüntüleri koymadan sadece haberi yayınladılar.
Bu haberlere Genelkurmay'dan bir açıklama ya da yalanlama gelmedi ama Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı bu haberlere ulaşım yasağı getirdi.
Hiçbir mahkeme kararına ihtiyaç duymayan TİB internet sitelerine tebligat yapma gereği bile duymadı.
Böylelikle hükümet yine devekuşu gibi kafasını kuma gömünce hiçbir sorunun olmadığını ve kamuoyunun gerçekleri öğrenmediğini sanıyor.
Oysa TİB istediği kadar yasaklama getirsin halk helikopterin düşürüldüğünü öğrendi. Şimdi herkesin sorduğu soru şu; “PKK hava araçlarımızı düşürecek silahlara da sahip mi? Sahipse hükümet bu konuda ne yapmayı düşünüyor?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Eski bir bakan neden korumalarla gezer?

Adı yolsuzluğa karıştığı için Meclis'teki AKP grubu tarafından aklanan ama saray tarafından aforoz edilen eski Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar bir apartman sitesine girerken kendisinden kimlik isteyen özel güvenlik görevlisini dövdü.
Bakanın öfkeli anları güvenlik kulübesindeki kamera kayıtlarına yansıdı, bu kayıtlar da sosyal medya üzerinden milyonlarca kişiye ulaştı.
Neresinden bakarsanız rezalet tabii.
Görüntülerde ses kaydı olmadığı için bakanı bu kadar öfkelendiren şeyin ne olduğunu tam anlamıyoruz ama kim olursa olsun böyle davranamaz.
Ancak benim asıl dikkatimi çeken eski bir bakanın sanki bakanlığı devam ediyormuş gibi korumalarla gezmesi.
Bakan Bayraktar terörün hedefi bir bakanlıkta görev yapmadı. Bakanlığı bitti, saray onu milletvekili olarak da seçmedi, şimdi sıradan bir vatandaş. O halde niye peşinde korumalar geziyor?
Anladığım kadarıyla korumalar teröre karşı değil, halkın tepkisine karşı. Çünkü yolsuzlukla suçlanan diğer bakanlar da korumalarla geziyorlar.

Bİ SORALIM BAKALIM

Ya eğilim yoklamasından Davutoğlu çıkarsa..!

İktidar partisinde tam bir tiyatro oynanıyor.
Bir saray darbesi ile Davutoğlu azledildi, olağanüstü genel kurula gidiliyor ve parti yeni başkanını seçecek.
Kimin parti başkanı ve başbakan olacağını elbette saray biliyor, ama sanki delegeler özgür iradelerini kullanacakmış da parti içi demokrasi yaşayacakmış gibi bir oyun sergileniyor.
Yeni başkan temayülle (eğilim) belirlenecekmiş. Bu nedenle AKP il başkanları, parti örgütü toplantılar yapıyormuş. Burada kimin ismi öne çıkarsa başkan da o olacakmış.
Millete “bidon kafalı” muamelesi yapmak böyle bir şey işte.
Temayülle başkan belirlenecekmiş.
Peki, parti tabanı “Davutoğlu” derse ne olacak? Öyle ya düne kadar Davutoğlu partinin başkanı olduğu gibi en sevilen ve saygı duyulan bir isimdi. Delegeler şimdi “Biz Davutoğlu'ndan şikâyetçi değiliz ki” derlerse eğilim yoklamasına uyulacak mı?

YENİ ÖĞRENDİM

Nikâh töreni 2 milyon liraya mal olmuş

Her şeyin en büyüğünü yapmakla övünen Cumhurbaşkanı kızının düğününü de “en büyük” olarak tarihe geçirdi.
Sordum soruşturdum; nikâh organizasyonunu AKP'nin tüm reklam ve tanıtım işlerini yapan Erol Olçar üstlenmiş.
Bu organizasyon için şirket 2 milyon lira almış. Bu para sadece maliyet içinmiş, şirket bir kuruş kâr koymamış.
Olçar'ın parayı kimden aldığı tam açık değil.
Bizdeki geleneklere göre düğün erkek tarafına aittir.
Erkek tarafı 2 milyonluk organizasyonu üstlenmiş midir? Aile varlıklı. Askeri işler de yapıyor. Bu kadar para onlar için çerez parasıdır. Ödemişlerdir.
Ancak asıl masraf içerideki değil dışarıdaki organizasyon için yapıldı.
Bu gösterişli tören İstanbul'un bir ucunda yapılınca ortaya sıkıyönetim dönemlerini andıran görüntüler çıktı.
Nikâhın yapılacağı merkeze giden bütün yollar saatler öncesinden kesildi, binlerce polis bir gece öncesinden nöbet tutmaya başladı, davetlilere yetişmek ve onları rahatlıkla nikâha götürmek için yüzlerce araç aralıksız servis verdi.
Yahya Kemal Beyatlı Merkezi çevresindeki yollar alel acele asfaltlandı, temizlendi, söylenenlere göre yüzlerce işçi 200 bin lira fazla mesai ödenerek gece gündüz çalıştırıldı.

BUNU YAZMAK GEREK

Türkan Saylan bugün “Bilim Ödülü”yle anılıyor

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin kurucularından, bilim hayatımıza çok önemli katkılar ve hizmetler sağlayan, Atatürk ve devrimlerinin yılmaz savaşçılarından Profesör Doktor Türkan Saylan ölümünün 7'nci yılında yine bilim ve sanat ödülleriyle anılıyor.
Ergenekon davası sırasında karşı devrimci güruhun rezil saldırılarına muhatap olan Türkan Saylan, hastalığına rağmen bu hayâsızlık karşısında yılmamış, başını öne eğmemişti.
Türkan Saylan'ı anma töreni bugün saat 19.00'da İş Bankası kulelerindeki İş Sanat Merkezi'nde yapılacak.
Törende Tayfun Talipoğlu'nun hazırladığı belgesel sunulacak, Gülsin Onay ise piyano resitali verecek. Bu yılın Bilim Ödülü'nü kazanan doçent Dr. Yalçın Solak'a ödülü de bu törende verilecek.


https://twitter.com/can_atakli_