Büyük Kumpas 'ERGENEKON'
EROL MÜTERCİMLER “KUMPAS’IN” KİTABINI YAZDI

‘İkinci Ergenekon Davası’ iddianamesinde yer alan emekli subay, akademisyen, yazar ve televizyon programcısı ve de sinema oyuncusu (!) Erol Mütercimler, ‘Büyük Kumpas Ergenekon’ adıyla yaşadıklarını yazdı, Alfa Yayınevi yayımladı.

Ergenekon adını ilk kez 1997 yılında Türkiye’nin gündemine o getirmişti.  Bu nedenle hem mahkemede söyleyecekleri hem de yazacakları merakla bekleniyordu. 1 Temmuz 2008 tarihinde Ergenekon operasyonunda gözaltına alındı. 10 Şubat 2009 tarihinde ikinci kez sorgulandı. 30-31 Ocak 2013 ve 30 Nisan 2013 tarihlerinde savunmasını yaptı. 5 Ağustos 2013 tarihinde 13. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla da 8 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi. Suçu, silahlı Ergenekon Terör Örgütü’ne üye olmaktı.
 
O da, oturdu, yaşadıklarını ve yorumlarını kitaplaştırdı. Sahte kanıtlarla üretilen bu davanın seyrinin herkese ders ve ibret olmasını istedi.  Dava klasörlerine ek olarak şimdiye kadar yazılmış onlarca kitap ve makaleyi de inceledi. Onlardan da alıntılar yaptı. “Ergenekon Davası’yla” ilgili olarak ilk kez bu kapsam ve içerikte bir kitap yayımlanmış oldu. ABD’nin, AKP’nin, Yargının ve Sanıkların stratejilerini yine ilk kez derinlemesine analiz eden kişi olarak karşımıza çıktı.

Kitapta verilen savunma örneklerine de,  Silivri Cezaevindeki çay ocağı sohbetlerine de zaman zaman çok güleceksiniz.  Ama içiniz de çok yanacak. Canınız da çok acıyacak.  Kitap, kitapçı raflarındaki yerini almadan önce Haber Habere Genel Yayın Yönetmenimiz Gülgûn Feyman Budak’a ulaştı ve o da kitabı bir solukta okuduktan sonra Erol Mütercimler ile bir söyleşi yaptı. 

İşte o söyleşi:

Gülgûn Feyman Budak: Bu kitabı neden yazdınız?

Erol Mütercimler: Şimdiye kadar davada adı geçen birkaç kişi kitap yazdı. Yaşadıklarını anlattı. Bazı subaylar da kısmî analizler yaptılar. Ben ise, hem yaşadıklarımı yazdım hem de bu “Kumpas’ın”  ilk kim tarafından tasarlandığını ortaya koymaya çaba harcadım. İstedim ki, TSK itibarsızlaştırılırken, Genelkurmay’da kimler uyumuş, göz yummuş, bilerek geçit vermiş; üniversitelerde ve medyadaki “kuş yumurtaları” kimlermiş, toplumun belleğine kazınsın.

İstedim ki, bu araştırma beş yıl boyunca maksatlı şekilde uydurulan yalanlarla, yazma heveslisi bazı kişilerin ruh hastalıklarını tatmin için kaleme aldıklarıyla, kafası karıştırılmış olanlara bir yol haritası olsun.

İstedim ki, bu davayla ilgili hükmünü verecek olan milletin önünde gerçek kanıtlar olsun. Yassıada Mahkemesi bir karar verdi, sonucu uygulandı, ama millet bu kararları kabul etmedi, lanetledi. Kararı verenleri itibarsız kılarken, idam edilenlere iade-i itibar yaptı. 12 Mart, 12 Eylül mahkemelerinin verdiği kararlar milletin vicdanında reddedildi, kabul görmedi.
 
Bu kitapta mahkemede yaptığım iki savunmayı da yazdım. Ancak, bu, kesinlikle bir kendini savunma kitabı değildir. Antidemokratik ve çağdaş olmayan sisteme isyan amacıyla yazılmıştır.

Gülgûn Feyman Budak: Ergenekon bir hukuk davası değil mi? Bunları söylüyorsunuz…

Erol Mütercimler: Keşke öyle olsaydı. Bu “Kumpas” siyasî tarihimizin en önemli politik davasıdır. Ne yazık ki, bu bir hukuk davası değil, siyasî bir davadır. Kamuoyunu inandırmak, hukukî dava olduğu yönünde algı sağlamak amacıyla da “bir yerlerde sahte deliller” üretilerek insanlar mahkûm edildi. Bu gün, hâlâ bazı kişilerin kafasında Ergenekon’un gerçek bir terör örgütü olduğu algısı yerleşmiş durumdadır ve söküp atmak da neredeyse olanaksızdır. Yazık çok yazık.

Gülgûn Feyman Budak: Kumpasın tasarlayıcısı kim? Bulgularınız ne yönde oluştu?

Erol Mütercimler: Bu tertip, komplo, ABD tarafından düzenlenmiştir. CIA’nın Pentagon’un asıl tertibi BALYOZ’du. Ancak, ilk hedef olarak emekli kuvvet komutanları ile görevdeki amiral ve generalleri almaya cesaret edemediler. Bunun üzerine, ERGENEKON komplosunu planladılar. ERGENEKON operasyonları, BALYOZ’a giriş meşruiyeti sağlamak amacıyla yapılmıştır. Toplumu yavaş yavaş sindirerek, korku devleti yarattılar ve çok başarılı operasyonlar yaptılar.
 
Gülgûn Feyman Budak: Türkiye ABD’nin müttefiki. Türk ordusu da bir NATO ordusu. O halde, ABD neden TSK’ya bir operasyon yaptırsın?

Erol Mütercimler: Öncelikle şunu ortaya koymalıyım. Soğuk Savaş sonrası Ortadoğu Bölgesinde yeniden bir düzenlemeyi planlayan ABD, millîci refleksleri çok güçlü olan TSK’ya operasyon kararını daha 1991 yılında vermiş. 1994‘te uyarmış. 1995 yılında Türk Ordusu Irak’a Çelik Harekâtı’nı yapmış. Zaten ABD bu anda operasyona kesin kararını vermiş. Hem Balyoz’un hem de Ergenekon komplosunun ana çıkış dayanağı bu Çelik Harekâtı’dır. Ardından da ünlü ‘1 Mart Tezkeresi’ olayı gelince, Beyaz Saray ve Pentagon açısından meşruiyet gerekçesi ortaya çıkmış oldu. Bunu doğrulayan olgu ise, CIA’nın Türkiye’deki önemli adamı Henri J. Barkey’in, Utah Üniversitesinde 26 Mart’ta yaptığı uzun konuşmasında TSK aleyhinde söyledikleridir.

Gülgûn Feyman Budak: Örneğin…?

Erol Mütercimler: Örneğin, şu cümle; “AKP ile birlikte Türk Ordusunu kafesledik.” Kitapta uzun uzun okuyacaksınız.

Gülgûn Feyman Budak: AKP hükûmeti neden kendi ordusuna karşı bu komploda yer almış. Burada bir terslik yok mu?
 
Erol Mütercimler: Evet var. Başbakan Erdoğan da bunu söylüyor zaten. Kandırıldık, aldatıldık, gözümüz boyandı, diyor. ‘7 Şubat 2013 Hakan Fidan Operasyonu’yla ancak olayların farkına vardık diyor. Sizin Ulusal Kanal’daki programınızda bir yandaş gazeteci şunu söyledi:  “ben, aslında, olan bitenin iki yıl önce farkına vardım”. Bu demektir ki, operasyonların boyutunu, uzanacağı yerleri Başbakan’dan da saklamışlar. Öte yandan, muhtemeldir ki, Erdoğan’ın bazı danışmanları da durumdan vazife çıkararak, askerlerin yanına muhaliflerimizi de eklemleyelim, onlara da göz dağı olur, nasılsa tutuklulukları uzun sürmez çıkarlar, ama bu arada onları sindirmiş oluruz. Bu öneri, gerçek planı bilmeyen Başbakan’a cazip gelmiş olabilir. 

Gülgûn Feyman Budak: Başbakan’ın dile getirdiği paralel devlet mi her şeyi yaptı? Hükûmet’in hiç mi müdahalesi yok?

Erol Mütercimler: Olmaz olur mu! Bizzat Başbakan’ın ve sorumlu bakanların oluru sağlanmadan bu büyük operasyonlar yapılabilir mi! Ancak senaryonun tamamı kendilerine anlatılmamış, saklanmış olabilir. Bu kanıya İlker Başbuğ operasyonu ile son günlerdeki açıklamalardan varıyorum.

Sorunuza gelince. Paralel devlet, yamuk,  eşkenar devlet falan bilmem. Devlet tektir. Tek olmalıdır. Ama iş hiç de böyle değilmiş meğer…

Dünyanın her yerinde, yasaları polis yaptırır. Bir kez bunu bilmeliyiz. Mahkemeler boyunca görüldü ki, Büyük Kumpas Ergenekon’da kanıt üretilmiş, suç türetilmiş, suçlu yaratılmış ve ona göre de silahlı terör örgütü uydurulmuştur. Çağdaş hukukta, kanıttan suçluya ve suça gidilirken, bu davalarda ise önce suçlu bulunmuş ardından suç üretilmiştir. Emekli Subaylar Derneği dahil olmak üzere Kamuoyu desteği de maalesef sağlanamadı.  Bununla nasıl başa çıkacaktık. Nitekim çıkamadık herkes ağır hapis cezaları yedi.

Gülgûn Feyman Budak: Genelkurmay’ın sorumluları, daha doğrusu yüzlerce kurmay subay neden bu “Kumpas’ın” kurulduğunu bir türlü sezinleyememişler?

Erol Mütercimler: İşte en can alıcı soru da zaten budur. Eğer ‘Türk Solu Dergisini’ okusalardı bile ne olup bittiğini fark edebilirlerdi. Bu dergi İlker Başbuğ’un tutuklanacağını daha Genelkurmay Başkanı’yken yazmış. Okumamışlar, okumamış! Genelkurmay Başkanlarını hangi kurmay subaylar, hangi askeri hukukçular ve neden yanıltmışlar, bunun cevabı verildiğinde her şey aydınlanacaktır.

Gülgûn Feyman Budak: Yani hainler ordunun içinden mi çıktı? Bunu mu anlayalım?

Erol Mütercimler: Evet tam da bu. Eğer Türk Ordusu yıllarca yalnızca Kemalistleri ve solcuları kovalamak yerine kendi içindeki hainleri, ihbarcıları ve ispiyoncuları saptayacak bir sisteme sahip olsaydı, bu operasyonları yemezdi. Ama TSK’nın subay terfi sistemi maalesef subaylarını çekingen kılmıştır. Kitapta bunun örnekleri mevcuttur.  Hem subayken hem de emekli olduktan sonra kendi yaşadıklarımdan örneklerle anlattım. Bir ordu mensubu tarafından bana atılmış iftirayı, kurulmuş komployu ibretle okuyacaksınız. Bu subayın adı Erdal Sarızeybek, emekli albaymış. Kamuoyu kendisini yazma ve konuşma heveslisi birisi olarak tanıdı. Bir kitap yazdı, beni orada hem savcılara hem de Genelkurmay’a ihbar etti.  Mahkemeye verdim ve hakkımda yalan söylediğini İstanbul 5.Asliye Hukuk mahkemesi onayladı. Tazminata mahkûm etti. Kitapta bu yargılamayı da hangi duyguyla okuyacağınızı artık bilemiyorum. Orgeneral Şener Eruygur’un 4 Temmuz 2008 tarihinde Beşiktaş ÖYM’nde Mustafa Balbay, Sinan Aygün, Amiral İlker Güven ve 9 TEM’in polisleri tanıklığında bazı subaylar için söyledikleri de utanç vericidir.  Şu anda tutuklu bulunan ya da salıverilmiş olan onlarca subay kimlerin hain olduğunu çok iyi bilmektedir. Çünkü herkesin elinde liste var.

Kitapta, üniversite ve medyada çalışan birçok komplocunun adını okuyacaksınız.  Hepsini isim isim yazdım.  Gerçekler benimle birlikte mezara gitmesin istedim.  Bu amaçla da yazdım. Ben asıl avukatların ve savcıların yazacakları anıları heyecanla bekliyorum. Çünkü bazı ucuz kahramanların ipliği işte o zaman pazara çıkacak. Bu davanın sanıklarının söylediği her şey kayıtlarla sabit. Onların saklayacakları hiçbir şey yok.
 
Gülgûn Feyman Budak: Ergenekon davasının eski başkanı Köksal Şengün’ün açıklamaları günlerdir medyada yer alıyor. En son, Aydınlık’ta Ergenekon diye bir örgüt yok” dediği yayınlandı. Daha önce de söyledikleri sizin kitabınızda yer almış. Buna ne diyeceksiniz?

Erol Mütercimler: Sözün bittiği yerdeyiz. Eğer İddianameyi okusaydık kabul etmezdik diyor. Büyük hukukçu Sabih Kanadoğlu daha önce şöyle bir cümle sarfetmişti: “Savcı olarak ben de, bu kanıtlarla, bu davayı açardım ama böyle açmazdım”. Başta Sami Selçuk olmak üzere ülkemizin önemli hukukçuları, bu kanıtlarla böyle bir örgütün varlığı kanıtlanamaz, dediler. Avukatlar ve sanıklar delillerin sahteliğini mahkemede çok açıkça ortaya koydular. Ancak Yargıçlar buna bir türlü inanmadı!
 
Gülgûn Feyman Budak: Asıl sorumu sona sakladım. Ergenekon adını Türkiye’de ilk siz ortaya attınız. Ama ne olduysa oldu, siz de operasyona dahil edildiniz ve üstelik hapis cezası da aldınız. Sizin Ergenekonunuz ile ÖYM’nin varlığını kabul ettiği Silahlı Ergenekon Terör Örgütü aynı mı? Yoksa aralarında fark var mı?

Erol Mütercimler: Benim 1997 yılında söylediğim Ergenekon, emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk’ün bana 1988 yılında anlattığı “Gladyo’ydu”. Bir kez daha yineliyorum, o Ergenekon Gladyo, yani derin NATO yani Kontrgerilla’ydı. Bunu mahkemede 30-31 Ocak 2013 tarihinde de haykırarak anlattım. Hatta 30 Nisan 2013 tarihindeki son savunmamda “bu örgüt bu salonda yok” dedim. Ama yargıçlar sesimi hiç duymadılar. Tüm savunma metinlerim kitap boyunca okunmaktadır. 

Benim bu çuvala atılmama gelince, 2 Temmuz 2008 tarihli Yeni Şafak’ın haberine göre, Dengir Mir Mehmet Fırat istemiş!  Kitabı okuyunca okurlar artık karar verecek. Başbakanın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın tanısını koyduğu kumpas nasıl bir kumpasmış. Mahkemeler ne karar verirse versin, önemli olan kamuoyunun vicdanıdır.

Son olarak şunu söyleyeyim.  Acımasızca, insafsızca insanların hayatlarını çaldılar. Graham Fuller ve Henri J. Barkey TSK’ya kurulacak komployu 1998 yılında rapor olarak yazmışlardır. Kitap olarak da yayınlandı. Bu kitabın, Türk Genelkurmay’ının ve Ordu Komutanlarının farkına varamayışlarına inanamıyorum.  Çok geç kalınmış olsa da en azından şimdi dehşetle okunacağını biliyorum.

Gülgûn Feyman Budak: Sayın Mütercimler, hem söyleşi talebimizi kabul ettiğiniz hem de düşüncelerinizi okurlarla bizim aracılığımızla paylaştığınız için, Haber Habere Ailesi olarak size çok teşekkür ederiz. Bir solukta okunan bu değerli eseriniz ‘Büyük Kumpas Ergenekon’ kitabınız için de tüm okurlar adına size bir kez daha teşekkür ederiz.

Erol Mütercimler: Bana bu fırsatı verdiğiniz için ben de size çok teşekkür ederim. Tüm okurlarımıza da buradan saygı ve sevgilerimi iletiyorum.