'SİYASİ ÇÖZÜM' mü, TERÖRİSTLERİ KORUMAK mı?

AKP lideri Erdoğan, Tahran’daki liderler doruğunda Rusya-Türkiye-İran cephesini bozdu.

Ne için?

- İdlib’de kuşatılan silahlı grupları korumak için.

Sayın Erdoğan, milleti kör sanabilir ama âlem sersem değil; onun attığı her adımın ne anlama geldiğini artık anlıyor.

Kelle kesen, kadınlara tecavüz eden, onları köle pazarlarında satan, tarihsel yapıları havaya uçuran on binlerce terörist orada yuvalandı.

Tahran’daki buluşmada, bizim Başkan işte bunlara dokunulmaması anlamına gelen bir tavır içine girdi.

Buna da, "İdlib’de çatışma çıkarsa bizim tarafa doğru milyonlarca insan göç eder" gibi abartılı bir gerekçe uydurdular.

Kapat sınırlarını arkadaş; alma...

‘EĞİT-DONAT’ NEYDİ?

2003’te ABD Irak’a saldırdı. Burada bir buçuk milyon insan canından oldu. Camiler bombalandı; Kuran-ı Kerim’ler parçalandı; kadınlar tecavüze uğradı. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan Irak’taki bu vahşete karşı çıktı mı? Neredeydi şu anki insani duyarlılığı?

Suriye işi, bugün AKP ve özellikle de Erdoğan için bir psikolojik sorun haline gelmiş gözüküyor. Orada, Mısır’da olduğu gibi bir Müslüman Kardeşler iktidarı kurdurma sevdası, Erdoğan’ı esir aldı. ABD’nin planladığı Arap Baharı dalgasıyla bu amacına ulaşacağını sandı. Ama Sünni Suriye halkı, Alevi Esat’a sahip çıkarak bu gerici saldırıyı göğüsledi.

Erdoğan iktidarı, Esat’ı düşman ilan edip devirmek için her türlü operasyonu yaptı. Düşünün ki şimdi düşman ilan ettiğimiz ABD ile birlikte "Eğit-Donat" adlı bir program bile başlattı. Bu programda Suriye’den gelen teröristler eğitilip silahlandırıldıktan sonra bu ülkeye gönderildi.

Aynı şeyi Esat yönetiminin bize karşı yaptığını düşünün. PKK’lıları ABD desteğiyle eğitip-silahlandırıp ülkemize soksalar, onlar şehirlerimizi ele geçirip askerlerimizi-polislerimizi katletseler ne düşünürüz?

ERDOĞAN’dan ABD’ye İTTİFAK İŞARETİ

Türkiye Cumhurbaşkanı, geçen gün The Wall Street Journal’a yazdığı makalede, Astane üçlüsünden ayrılmak niyetinde olduğunu satır aralarında ortaya koydu. Bunu da İdlib konusunu kullanarak yaptı. Dediklerinin bir bölümü şöyle: "...Suriye halkını, Beşşar Esed’in insafına terk edemeyiz. Rejimin İdlib’e yönelik taarruzunun amacı, gerçekten terörle mücadele etmek değil, gelişigüzel saldırılarla muhalifleri ortadan kaldırmak olacaktır. (...) Bugüne kadar kimyasal saldırılara odaklanan ABD’nin, bu keyfi ölüm hiyerarşisini reddetmesi gerekmektedir."

Görüyorsunuz: Bizim ABD karşıtı gibi gözüken Başkan, ABD medyasında bir tür ilan vererek ABD’ye gel birlikte çalışalım, diyor.

Anlıyoruz ki Sayın Erdoğan’ı Esat karşıtlığı tutsak etmiş.

Halbuki ülkemizdeki herkes, Türkiye’nin bu dış sorununu çözmek için Suriye yönetimiyle işbirliği yapması gerektiğini söylüyor.

Dedim ya; Suriye sorunu artık somut gerçeklikten kopartılıp psikolojik bir sorun haline getirilmiş. Asıl tehlike, bu sorunun işte böyle bir mutasyona uğramış olmasıdır...

ABD MEGAFONU musun ARKADAŞ?

Onu çok iyi tanıyorsunuz: ABD derin devleti ne diyorsa Bay Bahçeli tekrar ediyor.

Örneğin, Suriye sorunu ve Beşşar Esat konusunu ele alalım.

Bu konuda Trump’ın ilk Dışişleri Bakanı Tillerson, 2017 Temmuz sonunda şunu söylemişti: "Suriye yönetiminin geleceğinde Beşşar Esat’ın yeri yok!"

ABD’nin yeni Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey bir hafta önce şöyle buyurdu: "Suriye’nin geleceğinde Esat’ın yeri yok!"

Ve sanki ABD’nin megafonuymuş gibi Devlet Bahçeli ortaya çıktı ve aynı şeyi söyledi: "Suriye’nin geleceğinde Esat’ın yeri yok!"

Kimsin sen arkadaş? ABD Dışişleri Bakanı mı yoksa ABD’nin özel temsilcisi mi?

Belgeler ortaya koyuyor ki ABD, kendisi için en büyük tehdit olarak Türk milliyetçiliğini görüyor. ABD derin devletinin, Türk milliyetçiliğini, Türk milliyetçisi görüntülü birisini kullanarak çökerttiğini bundan daha iyi ne anlatabilir?

https://twitter.com/r_zelyut