TEŞEKKÜR, KUTLAMA, KINAMA, ÖNERİ…
Şunu gördüm ki 16 yıl boyunca bir kuşak çürüyüp, bir kuşak büyüyüp, bir kuşak sadece ve sayelerinde kolay ve rahat bir yaşamı seçiyorsa kader kolay değişmiyor, değiştirilemiyor. Moralimiz bozuk, keyfimiz yok, boğazımız düğüm düğümken renkli bir yazı yazmak geldi içimden! Döktürüyorum…
Öncelikle;
“Benim gündemim Türkiye’dir” diyerek bize kısa süreli de olsa coşku, umut, heyecan aşılayan, esprisiyle, kıvrak zekâsıyla kitleleri coşturan, meydanlara enerji ve dinamizm getiren, yüreklere dokunan, mesleğinin kazandırdığı kürsü hâkimiyetini çok iyi değerlendiren Muharrem İnce’ye teşekkür ediyorum.
Gece gündüz, yağmur çamur, uzak yakın demeden- dinlemeden ülkenin geleceği için koşan, koşturan gençleri, kadınları, parti emekçilerini, STÖ temsilcilerini kutluyorum.
Ve fakat! Bir önceki ön seçimde 26 bine yakın oy almanın, tabanda, halkın arasında, emekçilerle birlikte siyaset yapmanın, vatandaşın nabzını her daim diri tutmanın, her konuda ulaşılabilir olmanın siyasette (CHP’de mi demeliydim?) hiçbir öneminin olmadığını fonda tutarak bir sitemde bulunuyorum.
Silivri Zindanından Maltepe Cezaevi’ne, Adalet nöbetinden işten atılan emekçilerin basın açıklamasına, okuldan uzaklaştırılan öğrencilerin aileleriyle dayanışmadan taşeron işçilerin sorunlarına kadar her yerde olan, her soruna çözüm arayan bir milletvekilini Barış Yarkadaş’ı yeniden aday göstermeyenleri anlamak için kendimi zorluyorum.
Ve yine dernek gecelerinden şehit cenazelerine, satılan fabrikaların gözü yaşlı çalışanlarının yanında yer almaktan hafriyat kamyonu kazalarına kadar her yerde karşımıza çıkan, her yere yetişen, her konuda aranan, her soruna çare arayan, hak arayanların umudu olan koşuşturan bir vekili yeniden aday göstermeyen CHP yönetimini kınıyorum.
Seçimlerde cansiperane hizmet veren Anadolu Ajansı’nın başındaki zatı acilen kurulması gereken “Hızlı Haberleşme Bakanlığı” için aday olarak öneriyorum!
Ekmek teknelerini ve oradan gelecek üç beş kuruşu bi yana bırakıp gece gündüz bağlı oldukları partinin seçim çalışmalarına katılan, sandık kurullarında görev alan, el ilanı dağıtırken hoşluk olsun diye çorbada bizim de tuzumuz olsun diye renk renk eşarplar dikerek meydanlarda dağıtan usta terzilerim Meryem ve Remzi Bağlan’a helal olsun diyorum.
Meydanları dolduran milyonları, açılan bağış hesaplarına haftalık harçlıklarını yatıran çocukları, emekli maaşlarından kıt kanaat artırdıklarını gözünü kırpmadan veren bizim kuşağın cömert yüreklerini, yarışmalarda kazandıkları çeyrek altını, nişan yüzüklerini veren gençleri, elleri kızarıncaya kadar alkışlayan kadınları- erkekleri gözlerim yaşararak alkışlıyorum.
Yine ve yeniden seçilen yönetimden; bundan böyle ötekileştiren ve ayrıştıran nefret dilini unutmalarını, eğitimi yapboz tahtası yapmaktan vazgeçmelerini, acilen işsizliğe çare bulmalarını, yeşil düşmanlığı ve çimento hayranlığına son vermelerini, daha fazla kırıp dökmemelerini diliyorum.
Ekonomik krizin etkilemediği, artan işsizliğin önemsenmediği, 4 milyona yaklaşan Suriyeli göçmenin yarattığı sorunların görmezden gelindiği, sanatın göz ardı edilmesinin hiçbir öneminin olmadığı, sarayların- uçakların- sınırsız harcamanın alkışlandığı bir anlayışa devam diyenleri anlamakta zorlanıyorum.
Hele de bizi bekleyen iğneden ipliğe her türlü zam yağmurunun, daha da sıkacağımız kemerlerin, artan hayat pahalılığının 49 milyon yoksulumuzu nasıl etkileyeceğini çok merak ediyorum…