AYDIN DOĞAN MEDYADAN ÇEKİLİRKEN

MATBUATIN TEKİL DÖNEMİ

Osmanlı'dan Cumhuriyete, 1860 lardan 1970'lere kadar gazete sahiplerinin genel özelliği mesleğin mutfağından mürekkep yalamış, hurufat dizmiş gazetecilerden oluşmasıydı. Gazete sahipleri, aynı zamanda gazetelerinin başyazarlığını yapan kalem erbaplarıydı. Ekmeklerini gazetecilikten çıkarırlar, başka ticari işleri olmazdı.

1860 da yayına başlayan Agah Efendinin Tecüman-ı Ahval Gazetesi'nden Ahmet Mithat Efendinin Tercüman-ı Hakikat'ine, Şinasi'nin Tasvir-i Efkar'ından Ahmet Cevdet'in İkdam Gazetesine uzanan süreçteki gazeteler söylediklerimizin belgeli kanıtlarıdır.

Cumhuriyet'in ilanından 1970'lere kadar uzattığımız dönemde Yunus Nadi'den Ali Naci Karacan'a, Velid Ebuzziya'dan Necmeddin Sadak'a, Hüseyin Cahit Yalçın'dan, Falih Rıfkı Atay'a, Sedat Simavi' den Bedii Faik'e kadar geneli itibarıyla gazeteciliğimiz ve gazetecilerimiz için yukarıda söylediğimiz gerçeklik devam edegelmiştir.

Girizgahın Özeti

Matbuattan Medyaya geçişle birlikte gazeteciliğimizin "sermayenin sermayesi" ne dönüşmesine Milattan Sonra dersek eski dönem için de Matbuatımızın Milattan Öncesi demek uygun olacaktır.

MATBUATIN TEKEL DÖNEMİ

Yukarıdaki uzun girizgahtan sonra sözü matbuatımızın Aydın Dogan'la başlayan postmodern Milad'ına getirmenin zamanıdır.Aydın Doğan, hiç kuşkusuz matbuat tarihimize Türk Basınından Türkiye'li medyaya geçişin simge ismi olarak kaydedilecektir.

Sirkeci'deki lastikçi dükkanından Doğan Holdinge uzanan büyülü yolculuğun ilk istasyonu Milliyet Gazetesidir.Milliyet Gazetesiyle Babıali' de başlayıp, Hürriyet'in bünyeye katılmasıyla Dogan Medya olarak İkitelli 'de noktalanan Aydın Doğan'ın hikayesi aslında Türkiye'nin hikayesidir.

MATBUATIN SENYÖRLERİ ve SERFLERİ

Senyör, Ortaçağ Avrupa'sının toprak sahibi soylusudur. Görkemli şatolarda yaşayan senyörler, geniş topraklarını işleyen mülksüz serflerin de efendisidir.Serfin alınterinin,emeğinin ürünü  efendinindir. Üründen serfe kalan öldürmeyecek ama süründürecek miktarı asla geçemez. Senyör mülkünü bir başka senyöre sattığında, toprakla birlikte serflerin mülkiyeti de yeni efendiye geçer.

Aydın Doğan'ın medyaya girişiyle başlayan postmodern Feodal dönem, matbuatımızın senyörler ve serflere evrilme dönemidir. Dönemin diğer medya senyörleri Dinç Bilgin, Mehmet Emin Karamehmet ve Uzanları, Dogan'la birlikte basın ahlakı ve tarafsız gazeteciliğin bir daha geri gelmemek üzere yok edilmesinin müşterek failleri olarak kaydedip biz kaldığımız yerden devam edelim.

Dede Korkut; "At ayağı çabuk ozan dili çevik olur" der. Korkut Ata'nın sözüne uyup Karacanların Milliyet'inin Aydın Doğan'a geçişinin hikayesini ter geçip esasa gelelim.

TİTANLARIN (TEKELLERİN) SAVAŞINDA MEDYA SİLAHI

Matbuat tarihimizin edebi-politik kavgaları meşhurdur. Kavgalar sanat-edebiyat-dil-politika cephelerinde acımasızca sürdürülür. Aklımıza gelenleri sıralayalım:

Recaizade Mahmut Ekrem-Muallim Naci
Ahmet Mithat - Cenap Şahabettin
Tevfik Fikret - Mehmet Akif Ersoy
Nazım Hikmet - Peyami Safa
Peyami Safa - Necip Fazıl
Nihal Atsız - Sabahattin Ali

Bedenleri toprak, anıları mazi olmuşları orada bırakıp, biz haberi senyörler dönemi kavgalarından verelim: Baştan söyleyelim. Aydın Doğan, matbuatımızdaki edebi-politik kavgalardan finasal-ekonomik kavgalara geçişin de Miladıdır. Holding çıkarlarının, ekonomik hakimiyet hesaplarının, siyasi nüfuz tasarımlarının tetiklediği kavgaların en tahripkar silahı Türkiyeli medyadan söz ediyoruz.

TÜRK MATBUATI- TÜRKİYELİ MEDYA

Türk matbuatından Türkiyeli medyaya geçiş, Milli ekonomi -Milli devlet ülküsüyle ayağa kaldırılan Türk sermeyesinin Türkiye'li sermayeye dönüşmesinin kaçınılmaz sonucudur. Uluslarası sermayeye eklemlenip, mililikten gayrımillilige geçiş, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası ticari, siyasi her türlü ihtilafta hasım tribününde yer almayı zorunlu hale getirmektedir.

Babıali matbuatı ile İkitelli medyasının yazılı ve görsel arşivleri söylediklerimizin kanıtlarıyla doludur.
Arşivler, Dogan Grubunun başını çektiği Türkiyeli Medyanın, kültürel kodların, kollektif sezginin, milli duyarlılığın aşındırılmasında, uluslararası sistemin telkinlerine uygun bir yayın politikası güttüğünü göstermektedir.

ALGI MÜHENDİSLİĞİNDEN NOTLAR

1) Küreselleşen dünyada (!) Türkiye'ye ayak bağı olan, modası geçmiş, ulus devlet, üniter yapı gibi takıntıların terk edilmesine yönelik sistematik kampanya.

2) Yaşanan her türlü olumsuzluğun, Türkiye'nin 29 Ekim 1923'te yaptığı statükocu ve tekçi tercihten kaynaklandığının zihinlere kazınması.

3) Müesses nizam (Uluslararası Sistem) Kıbrıs sorununun çözümünde ( ! ) sorun çıkaran Rauf Denktaş'ın kalemini kırıp tasfiyesine karar verdiğinde, işin iç kamuoyuna yönelik algı mühendisliği.

4)Ege Denizi, Adalar ve karasuları konusundaki VER KURTUL kampanyalarıyla Türkiye'nin devlet politikası olan geleneksel duyarlılığının aşındırılması.

5) KKTC' nin tasfiyesi ve adadaki Türk varlığının süreç içinde yok edilmesi stratejisinin Türkiye ve KKTC'deki psikolojik harekatının unutulmaz sloganı YES BE ANNEM kampanyasına katkıları.

6) Etnik ayrılıkçı Siyasal Kürtçülüğü, Kandil'in gitar çalan çocukları, kırmızı fularlı gerilla kızlar, sazdan başka birşey çalmayan -2015'in Cumhurbaşkanı adayı-Selahattin üzerinden hazmettirmeye yönelik algı pazarlaması.

7) Akiller ve açılım dönemi kampanyaları

8) ANASOL ve REFAHYOL koalisyonları döneminde, kamu kaynaklarının yağmasına ve özelleştirme furyasına ayak bağı olan (!) politikacılara yönelik medya infazları.

9) Kuzey Irak'ta BOP kapsamında yol verilen petrol despotluğunun, Türk halkına sınırdaş İsviçre olarak müjdelenmesi.

Bizim yerli senyörlerin, müesses nizamın Yeni Türkiye stratejisinin medya ayağında gösterdikleri eşgüdümün nerede ve niçin bozulduğuyla bitirelim yazımızı.

PASTA KAVGASI

Sabun köpüğü tabir edilen Fransız ve İtalyan komedi filmlerinde iki tarafın birbirlerine veryansın ettikleri pasta- turta savaşı sahneleri vardır. Canlı pastalara dönüşen oyunculara gülmekten katılırız.
Film bitince de hiçbir şey hatırlamayız.

Biz, Türkiyeli sermayenin medya üzerinden yürüttüğü rant pastası ( hasma zırnık koklatmamak için ) kavgalarını hatırlatarak noktalayalım yazımızı.

Aydın Doğan- Dinç Bilgin ya da Doğan Grubu ile Sabah Grubu kavgası.
Doğan Holding - Uzanlar kavgası
Doğan Holding - Çukurova Holding kavgası

Arka planını ticari çıkarların, özelleştirme furyasından pay kapmanın oluşturduğu, halkın bilincini zehirleyerek, sağduyusunu duman edecek her türlü medya gazının acımasızca kullanıldığı bir dönemden söz ediyoruz. İktidar övgüsünden iktidar yergisine geçmenin ya da tam tersinin, döviz borsası misali gün içinde (Holding çıkarları gereği) değiştiği bir dönemden!

Aydın Bey, Doğan Medyayı Demirörenlere devrinde Doğan Medya Etik Kurallarından bahsetti. Fakat etik kuralların niçin sık sık tetik kurallara dönüştüğünü açıklamadı!

İyi izler, iyi anılar bırakmadınız Aydın Bey.
Ardınızda kaldırılması çok zor bir enkaz bıraktınız.