ÜÇÜNCÜ TAŞNAK TAARRUZU
Osmanlı'dan günümüze ayrılıkçı Ermeni stratejisinin üç aşamasını özetleyelim.
BİRİNCİ DEVRE
1) Batı emperyalizmi, açtığı misyoner okulları vasıtasıyla Osmanlı Ermenileri arasında ayrılıkçı düşüncelerin gelişmesini sağladı.
2) Aslen Gregoryen olan Osmanlı uyruğu Ermeniler, Fransız Misyoner okullarında Katolik, Amerikan Misyoner okullarında Protestan olarak yetiştirildi.
3) Batı ve Çarlık Rusya’sının kışkırtma kampanyaları meyvesini vermekte gecikmedi.
Ayrılıkçı temelde ve silahlı mücadeleyi esas alan TAŞNAK ve HINÇAK örgütleri ortaya çıktı.
4) Osmanlı Başkenti Istanbul ve taşrada TAŞNAK Terör kampanyası çok etkili oldu. Özellikle Doğu Anadolu'da Türk, Kürt ayırmadan bölgeyi Müslüman ahaliden arındırmaya ve Bağımsız Ermenistan kurmaya yönelik etnik temizlik kampanyası acımasızca sürdürüldü.
5) Birinci Dünya Savaşı başlayınca Rus cephesindeki Türk Ordusunun ikmal yolları Ermeni çeteleri tarafından kesildi. Acil ihtiyacı olan erzak ve cephane sevkiyatı engellenen ordu, Ruslar karşısında çok zor durumda kaldı.
6) Van' da kanlı bir ayaklanma düzenleyen Ermeni çeteleri, şehrin Türk nüfusunu neredeyse tamamen imha etti ve Rus ordusu rahatça şehre girdi.
7) Osmanlı İmparatorluğu Hükümeti, olayların önlenemez boyutlara ulaşması üzerine 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni İhtilalci Komite Merkezlerinin kapatılması kararı aldı.
8) Mayıs 1915 ‘te alınan TEHCİR kararı ile terör unsurları ve destekçilerinin zorunlu göç kararının uygulanmasıyla savaş bölgesinden uzak yerlere sevk ve iskanı gerçekleştirildi.
9) Savaş koşullarında yetersiz kollukla gerçekleşen Tehcir esnasında başı bozuk çapulcu gurupların ve bazı aşiret mensuplarının yağma amaçlı saldırılarıyla trajediler yaşandığı da bir gerçektir. Fakat devletin bu konuda asla bir kastı, ya da onayı yoktur.
10) Özetlersek, üzerinde fırtınalar koparılan TEHCİR, devletin savaş halinde bulunduğu düşmanla işbirliği yapan bazı yurttaşlarını, ordu ve sivillerin güvenliğini sağlama amacıyla zorunlu göçe tabi tutmasıdır.
11) 1915’ten 1921’e kadar devam eden TAŞNAK terör kampanyasında, Sait Halim Paşa ve Talat Paşa olmak üzere sabık iki Osmanlı Sadrazamı ( başbakan ) yüz binlerce sivil ve çok sayıda kamu görevlisi katledilmiştir.
12) Lozan Konferansında, İngilizlerin desteğiyle son kozlarını oynayan TAŞNAK yanlılarının Anadolu toprakları üzerinde tasarladığı Ermeni Yurdu talebi, Türk heyetinin şiddetli ve kararlı tepkisi üzerine gündeme bile alınamadı.
Böylece ilk devre kapanmış oldu.
İKİNCİ DEVRE
1) İkinci devre 1974 Kıbrıs Barış Harekatının hemen ardından başlar.
2) Bu süreçte ABD, Güney Amerika, Kanada, Avustralya, Asya ve değişik Avrupa ülkelerinde kırkın üzerinde Türk diplomatı ASALA ve ERMENİ SOYKIRIMININ ADALET KOMANDOLARI adlı terör örgütleri tarafından şehit edilir. Onlarcası yaralanır ve Türk temsilcilikleri saldırıya uğrar.
3) ASALA’nın 1983 Paris ORLY Havaalanı baskınına kadar devam eden bu süreçte katiller yakalanıp yargılanacakları yerde her saldırının ardından katiller adeta kutsanır, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti soykırımcılıkla suçlanıp, dünya kamuoyu önünde mahkum edilir.
4) Özet olarak 1974-1983 arasında, Türkiye yalnızca seçkin diplomatlarını kaybetmekle kalmamış, katillerin masumiyeti, öldürülenlerin mahkumiyetine hükmedilen bir algı mühendisliği süreci yaşanmıştır.
ÜÇÜNCÜ DEVRE
Ermeni tezlerinin güncellenmesi, genel kabul görmesi, uluslararası camia açısından onaylanmasının yanında Türkiye içinde destek bulması açısından en stratejik süreç üçüncü evrede yaşananlardır.
1) Otuz civarında devlet, Türklerin Ermeni soykırımcısı olduğunu parlamentolarından geçirerek yasalaştırmıştır.
2) Ermenistan ve Ermeni Diasporası yüz yıllık terör ve zihinsel terör denebilecek propaganda kampanyasının meyvelerini toplamaktadır.
3) Türk Milleti bu güne kadar politik tercihleri birbirinden çok farklı olanlar dahil, soykırım suçlamalarını topyekun olarak reddetmiş, bu suçlamaya, milletine yapılan bir iftira olarak bakmıştır.
4) Üçüncü evrenin en önemli boyutu şudur:
Diaspora ve Ermeni Lobisini koçbaşı olarak kullanan emperyal çevrelerin üçüncü evredeki stratejik hedefi, Türkiye'de Ermeni tezlerinin kabul göreceği, ülke içinde rahatça savunulur hale geleceği bir iklim yaratmak ve halkta bilinç zehirlenmesi gerçekleştirmektir.
5) 2005 Eylülünde Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleştirilen OSMANLI ERMENİLERİ VE BİLİMSEL SORUMLULUK KONFERANSI, akademik alanda ve medyada bu hedefe ulaşmanın ilk aşaması olmuştur.
6) Bilgi Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi Rektörlerinin açış konuşmaları dahil, yapılan oturumlarda Ermeniler Mazlum, Türkler zalim gösterilmiş, 1915'te Ermeni soykırımı yapıldığı dile getirilmiştir.
7) İşin ilginç tarafı, konferansın çağrı ilanına başlık olan BİLİMSEL SORUMLULUK bir yana bırakılarak, tarihsel gerçekleri dile getirecek akademisyenlerin HER NEDENSE bu toplantıya çağrılmamış olmasıdır !
8) 2005 'ten bu yana geçen süreçte, halktan kopuk, Türk milletiyle ortak değerlerini, müşterek aidiyet duygusunu yitirmiş kimi fonlu sivil toplumcuların, kerameti kendinden menkul liberallerin, emek safından kopmuşların tek ortak paydası, kendi uluslarını, atalarını soykırımcılıkla suçlamayı İTİBAR KARTVİZİTİ yapmış olmalarıdır !
9) Sermaye medyasının bu süreçteki Diaspora yandaşlığı ve bilinç karmaşasındaki katkısı da unutulmamalıdır.
10) Milletin gözünde niçin itibar kaybettiklerinin muhasebesini yapmak yerine, TAŞNAK tribününden kendi milletine yuh çeken bu zavallıları tarih hiç kuşkusuz hak ettikleri biçimde anacaktır!