MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bizim sarayımızda niye görkemli bir bayrak yok

Geçenlerde bir yerde Erdoğan'ın Ankara'daki büyük sarayının fotoğrafını görüm.
Öyle ilgisizce bakarken göz atarken bir anda bir şey dikkatimi çekti.
Saray bütün ihtişamıyla adeta dünyaya meydan okur gibi görünüyordu.
Ama sanki bir eksik vardı.
Hesapta bu saray Türkiye'nin yönetiminin de kalbi.
Her şey orada başlıyor ve bitiyor.
Türkiye'nin kaderi bu çok şatafatlı binalarda çiziliyor.
Buna karşı o ihtişama yakışacak bir bayrak yok.
Bu ihtişamlı yapıya uygun görkemli bir bayrak direği de de yok.
Sonra “Belki göz yanılmasıdır, mutlaka büyük bir bayrak direği vardır” diye düşünerek internette T.C. Cumhurbaşkanlığı sitesine girerek çok değişik açıdan çekilmiş diğer fotoğraflara ve panoramik videolara baktım.
Hayır, o şatafatlı binalar topluluğunun hiçbir yerinde oranın şanına yakışır bir görkemli bayrak direği yok.
Hiç yok değil elbette.
Ana binanın girişinde 3'ü bir tarafta 3'ü diğer tarafta 6 tane bayrak direği konmuş ama olmamış…
Sonra dünyanın önemli yönetim merkezlerinin fotoğraflarını inceledim.
Örneğin Beyaz Saray.
Binanın tepesindeki kubbenin üzerinde dev bir Amerikan bayrağı dalgalanıyor.
Rusların'ın kalbi Kremlin'in de tam tepesinde muhteşem bir bayrak var.
Fransa'daki Elysee sarayının da görkemli bir bayrak direği var.
Peki bizde niye yok?
Kasıt aramaya çalışmıyorum.
Ama biraz da görgü dışına çıkarak acayip görkemli bina yaptıktan sonra buraya uygun bir Türk Bayrağı'nı asacak direği koymamış olmayı anlamıyorum.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Pazarın güldürtmeceleri

Çok sayıda şiir, hikaye, deneme, mizah ve çocuk kitabı olan Erhan Tığlı “güldürtmeceler” adını verdiği gülümseten ve düşündüren cümleler göndermiş.
Ben de bunları sizlerle paylaşmak istedim;

Eskiden bütün yollar Roma'ya çıkarmış
Şimdi sadece paraya çıkıyor paraya…

★★★

Ne yaparsan yap ama ol bir baltaya sap
Sakın başı açık gezme, kendine bir külah kap!

★★★

Komşunun otuz beşlik kızı her gün akşama kadar dışarıda gezer
Ama konum komşu ona evde kalmış der…

★★★

Gülmeyen insanın karnı tok olsa bile ruhu açtır
Gülmek ekmek su hava ve sevgi gibi önemli bir ihtiyaçtır

★★★

Pinekleyip durma bir köşede; al çantanı yola çık
Yürümekten yılmayanlara yol her zaman açık!

★★★

Önemli olan sarayda değil gönüllerde yaşamak
İyi yaşamak için sakın çıkarcılığı etme kendine basamak

★★★

Pozitif düşünceyi adın gibi benimsersen
Bedenin ölse bile düşüncen yaşar yıllar boyunca

★★★

Kimi dertlere derman olur, elinde al tası
Kimi de kesip biçmeye çalışır, elinde baltası!

★★★

Geçenlerde birini iyice ıslattılar. Niye mi?
Kuru iftiraya uğramıştı da…

★★★

Güzellikle iyiliği kar, insanların yarasına sar
Yoksa hiç eksilmez güvendiğin dağlardaki kar

★★★

Ölmek kolay, yaşamak zor
İnanmıyorsan yoksula sor…

★★★

Eğer herkese eşit uygulanırsa yasa
Düşkünler bayram eder, zalimleri alır bir tasa…

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Siz, sız, suz,süz

Aşağıdaki yazıyı Alman bir sosyal medya hesabından aldım.
Türkçeye çevrilince de anlamından bir şey kaybetmiyor.
Aynı kafiye düzeni Türkçe'ye de güzel oturuyor:
Telefonlarımız kablosuz,
Pişirme ateşsiz
Yemek yağsız
Yaşam anlamsız
Ahlak önemsiz
Halk olup bitenden habersiz
Elitler vicdansız
İlişkiler manasız
Duygular samimiyetsiz
Bebekler babasız
Çocuklar terbiyesiz
Gençlik işsiz
Hükümet edenler yüzsüz
Politikacılar değersiz
Toplum Allahsız
Hep birlikte dilsiziz…

ÇOK GÜLDÜM

Bu hafta 4 fıkra birden

Yıldırım Tuna bu pazar için dört fıkra göndermiş;

Otomatik Vites

Bu gün otomatik vitesli bir otomobil satın aldım, Karım “Bunu nasıl kullanacağım?” diye sordu,
“Şunu D'ye getireceksin, o gidecek” dedim.
“Sonra?” diye sordu tekrar.
“PARK'a getirip, kontağı kapatıp işine gideceksin” dedim.
“Yok ya” dedi alay ettiğimi zannederek, “Döndüğümde de onu kum havuzunda veya salıncakta sallanırken bulacağım tabii!”

Pantolon gidince

Adam polis karakoluna koşarak girmiş, “Hırsızlar dükkanıma girdi, kasayı aldılar ve bir de pantolon çaldılar” diye nefes nefese şikayet etmiş.
Hemen “Ne tarafa doğru kaçtılar?” diye sormuş polis.
“Bilemiyorum” diye cevap vermiş adam, “Çalınan benim giydiğim pantolon olunca peşlerinden sokağa çıkıp da arkalarından bakamadık işte.”

Taksi ve Müşterisi…

Yokuş aşağı giderken taksinin freni patlamış, deli gibi kontrolsüz bir şekilde yokuş aşağı giderken müşteri “Çabuk durdur şu arabayı!” diye bağırmış.
“Dur…durduramıyorum” demiş şoför panik içinde.
“Tamam” demiş adam tutunmaya çalışarak, “Bari o zaman taksimetreyi kapat.”

Benimki olmaz

Üye olduğum kulüpte başkan “Arkadaşlar Afrika yokluk ve sefalet içinde. Açlıktan ölüyorlar.. Katkı olması için kullanmadığınız elbiselerinizi onlara bağışlamanızı istiyoruz” dedi.
“Ben hayatta vermem” dedim “Benim giydiğim elbiseye uyabilen bir kişi asla açlıktan ölüyor olamaz.”

https://twitter.com/can_atakli_