BUNLARI NİYE ANLATIYORSAK! 
 

Başlığa bakıp benden bir yanıt beklemeyin. Ya da artık yazmayacağımı umup sevinmeyin! Benim işim yazmak. Onu da yapmaya çalışıyorum zaten. Her ne kadar bugünlerde yazdığım sitenin formata ilişkin sorunları olsa da, artık yazarlara ait yazılar zor bulunsa da teknik ekip yakında çözeriz sözünü verdi, rahatladım! Beni arayan sıkı okurlarıma buradan müjdeyi veriyor ve esas mevzua geçiyorum.
 

Bazen insan dilinin ucuna gelenleri yutmayı tercih eder ya! Yazı öncesi, yazı sonrası, yazı sırasında gelen okur mektupları tam da morali yerle birken onu motive eder ya! Bu kadarı bile onu mutlu etmeye yeter ya! Derinlere dalıp gitmişken ülkenin yakıcı gerçekleriyle yüzleşir ya! Sonra durup düşününce ona sadece utanmak kalır ya! Bugünler böyle işte…
 

Ya da konuların çokluğu karşısında sıraya koymakta zorlanır ya! Kimini coşkuyla okuyup, kimini derin bir kederle dinleyip, kimini geçmeyen bir sızıyla düşünüp, kiminin de derin bir yara gibi kanattığını görür ya! Bugünler böyle işte… 
 

Adalet sistemimiz, umutsuz gençlerimiz, milyonları bulan işsizlerimiz, can çekişen ekonomimiz, üvey evlat muamelesi yapılan sanayimiz,  şimdilik 15 milyon doları bulan turizmdeki kaybımızı görüp dertlenir ya! Son günler böyle işte…
 

Peki, ben bunları niye anlatıyor, durup durup niye yazıyorum? Okuyanlar bilir. Dert ettiğim için ve dert edindiğim için olabilir mi acep? Ya da vicdan dersinden, insanlık dersinden, az buçuk da olsa mürekkep yalamışlığımızın sağladığı kimliğimizden sınıfta kalmamak için olabilir mi acaba? Beni eğiten hocalarıma, bana kol kanat geren aileme, dayanışma duyguları içeren iletileriyle yazın dünyamı sevinç ve umut dünyasına çeviren okur dostlarıma mahcup olmamak için olabilir mi ya da? Bilmiyorum. Bildiğim o ki; 
 

Üzerimizde tüyler ürpertici sis bulutları dolaşıyor ama biz aile boyu deniz aşırı büyük seferlere çıkıyoruz. Siyasi karnemiz kırıklarla doluymuş ne gam! 478 bin öğretmen atama bekliyormuş boş ver! Basın özgürlüğü raporunda “yarı özgür” ülkeler kategorisinden “özgür olmayan ülkeler” arasına katılıyormuşuz geç bir kalem! İran’da cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday olan 6 kişi televizyonun canlı yayınında 3 saat tartışmış ve projelerini açıklamışlar. Bize ne! Desek de yazmadan, konuşmadan, paylaşmadan olmuyor…
 

Bir yanda Erdoğan- Trump görüşmesi! Bir yanda bitip tükenmeyen Fetö mücadelesi! Bir yanda dumanı hala tüten referandum sonuçları! Bir yanda zülfüyâra dokunanın başına gelenler!  Bir yanda ekonominin yürekler acısı hali! Bir yanda içerdeki gazeteciler! Bir yanda ABD’yle yaşanan sıkıntılı süreç! Ve diğer bizleri çok iyi anlayan ve içimize sular seller serpen espritüel başbakan ve dedikleri;  “Tamam darbe oldu. Tepki gösterdik, hayat devam ediyor. Ama bunlar olur. Olan olmuştur artık.” 
 

Bunu bilir bunu söylerim. Binali Bey, diplomasiye vakıf biri…
 

Not: Bir gün gecikmeli de olsa; doğuran doğurmayan, hatta doğurmadığını bile evlat gibi bağrına basan tüm annelerin, aramızdan ayrılan annelerimizin “Anneler Günü” kutlu olsun.
Önemli Not: Muğla- Marmaris kara yolundaki kazada yaşamını yitiren annelere rahmet, “Artık Anneler Gününü’ nü sevmiyorum” diye ağlayan evlatlara sabır, yaralılaralar acil şifalar diliyorum.