DERT BİR OLSA…

Yazımın içeriğine ve benim iç dünyama çok uyan ve gündemi 12’den vuran bir başlık ararken, rahmet ve özlemle andığım babamın sık sık tekrar ettiği; “Dert bir olsa çekmeye ne var” sözü geldi aklıma.

Şimdi sözü açmaya çalışarak sırayla dertlerimizin altını çizelim! Öncelikle karşımızda bir gerçek var. Sinsi, kolay yayılan, kolayca hayatımızdan gitmeyecek olan bir virüsle karşı karşıyayız. Herkes ne zaman bitecek diye soruyor doğru soru bu değil! Doğru soru biz bundan sonra hayatımıza nasıl devam edeceğiz, yeni normalimiz ne olacak sorusudur...

Gelelim bir başka derdimize! Çok cömert bir millet olduğumuzu daha önce yazmıştım. Dönemsel, siyasal, yapısal tüm sorunlara rağmen bu özelliğimizi yitirmediğimiz ortada! Romanya’ya hijyen paketi, Kosova’ya gıda, Moldova’ya yardım kolisi, Bosna Hersek ve Sudan’a koruyucu maske, Azerbaycan’a temizlik malzemesi, Makedonya’ya yardım paketi, Kırgızistan’a eldiven, Irak’a yardım paketi, Pakistan’a cerrahi maske, Somali’ye dezenfektan, Londra’ya önlük yolladık uçaklar dolusu…

Biz maske bulamıyoruz varsın olsun şanımız yürüyor ya! Dost düşman kıskançlıktan çatır çatır çatlıyor ya! 45 gündür evine gitmeyen, çoluğunu çocuğunu ailesini göremeyen sağlık ordumuza minnet duyarız olur biter…

CB’na göre dün ambülans bile bulunmayan Türkiye’den bugün 44 ülkeye yardım yapan bir Türkiye’ye geldik. Önümüzdeki 49 yıl çoluk çocuk, torun torbanın borç ödeyeceği müşteri garantili şehir hastaneleri yapar hale geldik. Hoş çoğu şehrin dışında ama olsun. Ne gam! Hazinenin zarar hanesine yazarız olur biter…

Gelelim 23 Nisan’ın 100.yılında çocuk karnemize!

2011-2020 yılları çocuk hakları ihlalleri raporuna yansıyanlara göre; Kırsalda evliliklerin yüzde 32’si 18 yaş altında yapılıyor. Son 8 yılda 18 yaş altı 483 bin kız çocuğu evlendirilmiş, başka ifadeyle evliliklerin yüzde 5’i çocuk.

Ülkemizde 23 milyona yakın çocuk var. Eğitim sistemi 16 kez değiştiği için okullaşma oranı azaldı, kırsalda uzaktan eğitimde alt yapı olmadığı için katılım yok gibi. Çocuk istismarı ve uyuşturucu kullanımında artış var. Çocuklar suça sürükleniyor, 3100 çocuk tutuklu ve hükümlü var. 780 çocuk anneleriyle birlikte hapishanede kalıyor. Çocuklarda yoksulluk oranı yüzde 32’ye vardı, son iki yılda 67 çocuk iş kazasında hayatını kaybetti. Kız çocuklarının erken yaşta evliliklerinde Ağrı, Muş Bingöl başı çekiyor.

Bir başka derdimiz ise! Ülkemiz basın özgürlüğü sıralamasında 156.sıraya indi. Altımızda bir tek Ruanda kaldı.

Son olarak 65 yaş ev hapsi! Türkiye’de nüfusun yüzde 7’sini oluşturan, sayıları 7.5 milyonu aşan 65 yaş üstü 6 haftadan beri sokağa çıkamıyor. Uzmanlara göre evden çıkamamak fiziki ve ruhsal açıdan çok zararlı! Hal böyle iken bunu konuşmanın zamanı geldi. Ekonominin devamı için hayatın içinde olmaları elzem olmayan 65 yaş ve üstü olanlara yönetim kollarını kavuşturup ya bıyık altından ya da ağzı kulaklarında gülerek şunu mu demek istiyor! Bugün yaşadığımız pek çok sıkıntının, nedeni sizsiniz! Giderek ağırlaşan ekonomik, sosyal, siyasal, diplomatik, sosyolojik ve sağlık açısından suçluyu bulduk! Yaşlılar ayakaltından çekilsin, kendi evinde sürgün olsun, dört duvar arasında çile doldursun, ekonomi dönsün öyle mi?

Unutulmasın! Sabır taşının çatlamak üzere olduğu bugünlerde hayata sıkı sıkı sarılmasak da hayat devam ediyor. Zorla da olsa izolasyona uyuyoruz. Hem evde kalıyor, hem de sağlık açısından sınıfta kalıyoruz! Bunun konumuzla ne ilgisi var demeyin. Var tabii ki! Ne diyor doktorlar bol bol yürüyün, güneş alın, hava alın. Evet, senin gerçeğin var, benim gerçeğim var, bir de yaşın gerçeği ve gerekleri var. Evde kalarak bu belayı atlatacağız ama hayattan ve sağlıktan sınıfta kalacağız. Camdan bak, kapıdan başını uzat, nereye kadar? Yollar, binalar, parklar aynı ama bu dokuya hayat veren insanlar ortada yok, biz yokuz…

Bu arada 80’in üstündekilerin sağlık sistemine yük olacakları endişesiyle yoğun bakıma alınmadığı İskandinavya’nın yaptığı insan haklarına aykırı değil mi? Ne yapsın insanlar ölmekle yaşamak arasında yazı tura mı atsınlar?

Tam da burada söz şairindir; “Yaşamak! İyileri ve kötüleri ikiye bölmektir. / Ölüme çare buldum ben!/ İnsanları sevmek hiç ölmemektir.”

Y.N: Umumi arzu üzerine bu konuyu (65 yaş sorunu mu demeliydim?) sık sık yazacağım. O yaş grubunun hevesi kursağında kalmasın Türkiye’m! (Yeniden başlığa dönebiliriz ama iş çok uzar, o da bir başka yazının konusu olsun)