DEVLETİN GÜÇLÜ PENÇESİ ve SANAT!

Devletin güçlü pençesinden nasibini alanların başında sanat kurumlarımızın geldiği benim, sizin, hepimizin bildiği malum! Hızlı dönüşü görünce yanlış mı biliyormuşuz ne diye şallak mallak olduysak da, ayrıntıları lütfen bana sormayın, ben bilmiyorum ancak olup biteni sıkı izliyor, konuyla ve gelişmelerle yakından ilgileniyorum. Anlayacağınız büyüklerimiz, bizim de anlayacağımız bir dille anlatırlarsa söz sizinle paylaşacağım.

Evet, her ne kadar dünya çapında sanatçı yetiştiremesek de; Artık Paris, Hamburg, Napoli, Londra gibi metropolleri geride bırakacak sanatsal adımlar atıyor, kültürel külliye yapma müjdesi veriyoruz...

Düşünüyorum da yıllar önce MSM’nin okul açılışı için Bursa’ya giderken otobüste Yıldız Kenter’le yan yana oturduk ne o günün tadını unuttum, ne kulağıma küpe yapıp taktığım imbikten süzülüp gelen bilge sözlerini, ne de birlikte içtiğimiz çayın unutulmaz lezzetini…

Yıllar sonra birden bire ve hızla sanata dönüş yapmak, AKM’yi yeniden yapıyoruz diyerek tantanalı törenler düzenlemek, Atatürk’e sahip çıkmak, Anıtkabir’e otobüsler kaldırmak bana bunları düşündürdü yadırgadım doğrusu. Daha düne kadar; içimiz kan ağlayarak törenlere katılıyoruz içimizdeki hırsı kini ve nefreti eksik etmeyelim” diyenler bugün 10 kasında Anıtkabir’deyiz deyince insan ister istemez dünü ve ağızdan çıkanları düşünüyor…

Adıyla iç burkan 10 Kasım tarihi bu yıl ilklere de sahne oldu! Örneğin CB özel deftere şunları yazdı; “ Mustafa Kemal, saygın bir lider, kahraman bir askerdir. Kurduğu cumhuriyeti 2023 hedeflerimize taşımak için durmadan yorulmadan çalışmayı sürdüreceğiz.” Başbakan ise; “Hükümetimiz cumhuriyet ve demokrasiyi güçlendirmek için gayret sarf etmektedir” dedi.

10 Kasım günü memleketin ortak paydasına ortak gözyaşı dökenler, bu toprakların yetiştirdiği en değerli insanın aramızdan ayrılışının 79.yıldönümünde yine sokaklara, caddelere, bulvarlara, Dolmabahçe ve Anıtkabir’e sel gibi aktılar. Kadınların, gençlerin, yaşlıların, çocukların, dedelerin, ninelerin buluştuğu törenlerle andılar…

Bu 10 Kasım sanki Atatürk’ü anma değil, onun çok ötesinde daha derinden onu duyumsama nasıl anlatsam ona daha içten sahip çıkma, ondan özür dileme, ona daha sıkı sarılma, yeniden yönünü ona çevirme gibi geldi bana. Ve herkes iç dünyasında enine boyuna, döne döne böyle bir muhasebe yaptı gibi geldi bana…

Aksi nasıl olur ki? Yıkılmış bir coğrafyayı, yanmış yakılmış bir ülkeyi, umudunu ve gelecek hayalini kaybetmiş bir halkı ayağa kaldırmak, gelecek güzel günlere inandırmak, dağlarda tek tek ateşler yakmak kolay mı?

Bir devrimciyi anmak, dünyanın kabul ettiği bir lideri anlamak, bir büyük önderin düşlerini paylaşmak kolay iş değildir. Zaman alır, süre ister…

Not: Bu arada sorumlu yazarlık gereği (!) gelen iki iletiyi atlamam olmaz! İlki şu; “15 yılda evine en yakın niteliksiz okullara gitmeye zorlanan 15 milyon genç yarattık her yaştan.”

İkincisi MSM’den öğrencim ve asistanım olan Özge Bahçecik’ten; “Yıllar önce iki sarıklı- şalvarlı adam AKM’nin önünden geçerken; ‘aha bizim oğlanların sünnet düğününü burada yapalım’ diyorlar. Giriyorlar AKM’nin kapısından içeri soruyorlar; ‘sünnet düğünü kaça olur, burada yapsak?’ Görevliler böyle bir şeyin olamayacağını lisanımünasiple açıklıyorlar teklif sahiplerine. Aradan birkaç gün geçiyor, yolları yine AKM’nin önünde kesişen iki kafadar, bir bakıyorlar ki büyük bir afişin üzerinde “Figaro’nun Düğünü” yazıyor. Vay diyor biri diğerine; “Elin gâvurunun düğününü yapıyorlar, bizim oğlanların sünnetini yapmıyorlar”

Seçim anketleriyle birden bire depreşen ve ivme kazanan sanat aşkını görünce insan gülümsüyor doğrusu!