ELİMİZDEN GİDEN GİDENE…
Son yıllarda uygulanan tarım politikalarının köyleri yok ettiğini biliyoruz- biliyorsunuz- ama bilmesi gerekenler biliyorlar mı? İşte onu bilmiyorum!
Yine taşa- toprağa- çimentoya dayalı imar politikalarının kentleri yok ettiğini görüyoruz- görüyorsunuz- ancak görmesi gerekenler görüyorlar mı? Ne yazık ki onu da bilmiyorum!
Bildiğim o ki ülkemizin ne çok derdi, ne az dert dinleyeni var değil mi?
Meğer dünya fındık üretiminin yüzde 75’ini sağlayan Türkiye, bu alanı da, yani fındığını da İtalya’ya kaptırmış. İtalyan gıda devi Ferrero, fındığımızı tek başına bizden alıyor ve tek başına babalar gibi(!) dünyaya satıyor! İyi mi?
İtalyan gıda devleri yaptıkları plana görekısa sürede Karadeniz’deki küçük fındık üreticilerini yok edecek ve onları yakın gelecekte kendi tarlalarında ırgat olarak çalıştıracaklarmış. Helal olsun derler adama! Alana da satana da tabii…
Yine İtalya’nınbu gıda devleri fındıkla yetinmemiş olacaklar ki, ya da bu iş onlara çok ballı gelmiş olacak ki Niğde’nin elmalarına da göz dikmişler, yakında onları da alacaklarmış. Bu iç acıtan ama her nedense bi türlü göz açtırmayan konuyu kapatalım. Çünkü sırada çok iç açan haberler var…
Örneğin; üst düzey yöneticiler kendi aralarında ve ekran karşısında konuşuyorlar ve içimizde umut çiçekleri açtırıyorlar! Satır başlarıyla özetlersek; “Artık koşmak zamanı” diyorlar. “Her alanda hız kazanacağız” “Atağa kalkıyoruz” “Başarı hikâyesi yazacağız” şeklinde üst perdeden konuşuyorlar. “Ekonomiye güç katacağız.” “Pozitif günler kapıda” “Yatırım iştahı sürüyor” “Otomobil ülkesi olduk”şeklinde adamın ayağını yerden kesecek açıklamalar yapıyorlar.
Bu açıklamalara (açık artırma mı demeliydim?) bakınca insan ben nerede yaşıyorum diye önce kendine soruyor! Sonrada koskoca yöneticilerin dediklerine bakınca işte manzara budur, hem de yetkili ağızlardan çıkan şekliyle deyip inanıyor ve hayallere dalıp gidiyor...
Derken Milli Eğitim Bakanı çıkıp; “438 bin 134 öğretmen atama bekliyor!” deyip hayal dünyanıza dalıyor! Diyen kim? Milli Eğitim Bakanı! Koskoca bakan yalan söyleyecek hali yok diye umutlarınız yerle bir oluyor mu? Olsun…
Neyse bir tek sorun bu olsun deyip yine ekranlara döndüğünüzde hızlanan Türkiye, hedeflere koşan Türkiye, kalkınan, zenginleşen Türkiye ile coşup sevinecekken bu sefer de ekonomik gerçekler yüzünüze çarpmıyor mu? Çarpsın...
Örneğin sıcak para akışı için seçilen yöntemler, ateşi bi türlü inmeyen dolar ve Euro, işçi dövizine ve yastık altına dikilen göz, süren cari açık, kapanmayan dış borç, ucuz işçilik, çöken turizm gibi eften püften sorunlar!Bu tablodan ders alınır mı? Soruyu soruyla yanıtlarsak; ders alınsaydı yıllardır devam eder miydi? Nokta…
Son Dakika Notu: 998 gün sonra biten ve aşka, sevdaya, hasrete geri dönülen kongrenin şifreleri ilginç ve iddialı idi! Demokrasi, değişim, reform, özgürlük, gelişim, refah. (Bekleyip görelim!)
Yüksek sesle söylenenler; “Çıta 50 artı 1’dir. AKP 80 milyonun partisidir. Kimsenin ötekileştirilmediği bir partidir.” (50 artı 1 ve 80 milyon ne demekse?)
Sonuç: “Nerede kalmıştık?”diye başlanan bu dönemin kodu uyum ve sadakattir. (Biline!)