ELİNDE BAVUL YOLLARA DÜŞENLERE!

Gün geçmiyor ki bir dost, arkadaş, ya da tanıştan “ev aldık yerleşiyoruz, gidiyoruz artık ülkeden” haberini duymayayım. Politik ortamın keskin oluşu, şiddet dilinin kabul görüşü,  kaygı ortamının seçilmişler eliyle beslenmesi insanları her an ellerinde bavulla vedaya hazırlıyor doğru!

Duyarlı yürekler için zor zamanlardan geçtiğimiz çok doğru!

Yapanın yaptığıyla kaldığı, fikri beğenilmeyenin hayatının karartıldığı, “Çocuk Evliliğinde” liderliği Hindistan’dan alarak Avrupa birinciliğine yükseldiğimiz doğru!

“Hukukun Üstünlüğü Endeksinde” 113 ülke içinde 101. Sırada yer aldığımız doğru! 2014 yılında 59. sırada olduğumuz hatırlarda! Son sıralamaya göre Nikaragua, Madagaskar ve Nijerya’nın gerisine düştüğümüz iç acıtsa da doğru!

Ülkemizin genel sağlığına bakınca, tıp fakültelerine verilen emeği görünce, tıbbi başarılarını okuyunca çok değerli hekimlerimizin apar topar gözaltına alındığı doğru!

ABD’nin 300 milyon nüfusuna karşılık yıllık acil başvurusunun 130 milyon. İngiltere’nin 50 milyonun üstündeki nüfusuna rağmen yıllık acil başvurusunun 20 milyon. 2015 yılında nüfusumuz 78 milyonken yıllık acil başvurumuzun 115 milyonu bulduğu doğru!

Sağlık Bakanlığı’nın açıklamasına göre; 2002 yılında 769 milyon kutu ilacın satıldığı, 2017 yılında 2 milyar kutuya çıktığı, 2002 yılında 2 milyon kişinin ameliyat olduğu doğru. 2017 yılında ilaç satışının 15 milyonu aştığı, yine aynı yıl 27 milyon MR ve tomografi çekildiği doğru. Peki bunun adının sağlıkta reform olduğu doğru mu? Koskoca Sağlık Bakanlığı dediğine göre doğrudur da! Yine de soralım…

Bunca ilaç kullanımının, tetkik ve ameliyatın özünde ve temelinde şu nedenler yatıyor olmasın sakın! Örneğin ummak ve yanılmak! Hayal kırıklığı ve hırpalanmak! İnsanın içine oturan ayrılık acısı ve adaletsizlik! Kahreden üzüntüler ve uçsuz bucaksız özlem! Yakıcı biröfke ve sınırsız bir kızgınlık! Özetle karmaşık duygular ve baş edilemeyen ağrılar vb. Sonra da gelsin ilaçlar, ameliyatlar, MR’lar, tomografiler, açık veren bütçe…

Şimdi konuyu biraz daha açma babından Kadir Has Üniversitesi’nin yaptığı “Sosyal Siyasal Eğilimler Araştırmasının” ortaya koyduğu yürekler acısı sonuçlara bakma zamanıdır…

Önce araştırmadan satır başları!

Gazete okumayanlar yüzde 37/ günde 1-5 saat arası televizyon izlerim diyenler yüzde 75/ Hiç kitap okumayanlar yüzde 52.8/ bilgisayar oyunlarını 1 ve 5 saat arası zaman ayıranlar yüzde 65/ Tiyatroya gitmem diyenler yüzde 69.9/ Her gün kitap okuyanlar yüzde 5.9…

İdeal bir cumhurbaşkanının özellikleri ne olmalı sorusuna; “Dürüst ve ahlaklı olmalı” diyenler yüzde 56/ “başarılı bir siyasi geçmişi olmalı” diyenler yüzde 43.6…

Sözümü onlara, sadece onlara, elinde bavul hazır bekleyenlere seslenerek bitirmek isterim!

Gidip de dönmemek var, gidip de çok özlemek ve sık sık kendini sorgulamak var! Bunca yıldır gidip gelirim oralara yerleşen her dostumdan hep yakıcı hasret türküleri ve sözleriduydum.

Örneğin 30 yıl önce New Jersey’e yerleşen İstanbullu Bahar; “Evimin bir bölümünü şark köşesi yaptım, vatan burnumda tüttükçe bakıp bakıp iç geçiriyorum. Biz çocuklarımızı buralarda büyütürken, aile büyüklerimiz ülkemizde tek tek öldüler.”

40 yıl önce Hamburg’a gelen Tokatlı Zarife; “Para biriktirmek için un ve patates yedik. Çabuk hastalandık, gencecik geldiğimiz bu ülkeden vatanımıza ya iki büklüm ya da tabutlar içinde döndük.”

Not: Bu yazı sıralanan ve unutulanlara yanıt verme çabasıdır. Hepsi bu!