ANALİZ

F-35’lerin parasını söke söke alsanıza

Çok merak ediyorum acaba AKP Genel Başkanı Erdoğan, “söke söke” lafından dolayı bir rahatsızlık duyuyor mu?

O sözler danışmanları tarafından yazılan metinde var mıydı?

Yani Erdoğan “söke söke” lafını irticalen mi söyledi yoksa önündeki promterda yazılı mıydı?

AKP Genel Başkanı hayli öfkeliydi bu sözleri söylerken.

Bir anda “devlet yönetmekten” söz ediverdi.

CHP’nin, devleti nasıl yöneteceğini bilmediğini söyledi.

Galiba o sözleri de öfke ile önceden hazırlanmış metinden okumadı, o sırada aklına geleni söyledi.

Tabii öncelikle akla ilk “Bu nasıl milliliktir, bu nasıl dik duruşlu olmaktır?” sorusu geliyor.

Erdoğan diyor ki, “Öyle parayı ödememek olmaz, adamdan söke söke alırlar.”

Adeta yabancı güçlerin temsilcisi gibi konuşuyor.

Demek ki, devlet yönetirken bunun deneyimini yaşamış Erdoğan.

Yoksa hiçbir hak hukuk tanımayan biri olarak bu sözü söylemez.

Başına gelmiş yani.

Şimdi buradan yola çıkarak AKP iktidarının milli duruşuna gelelim.

Erdoğan’ın tüm dünyaya kafa tutan tavrını, davranışlarını gözden geçirelim.

Amerika Başkanı’na, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya yöneticilerine parmak sallamasını ve sanki bu kişiler iç politikada rakipleriymiş gibi hakaretler yağdırmasını hatırlayalım.

Millet, Erdoğan’ı “dünyaya kafa tuttuğu, Cumhuriyet tarihinde dışa karşı ilk kez dik duran bir lider olduğu için” seviyormuş.

Öyle anlatıyorlar ya.

Madem öyle, bu işler lafla olmaz.

Yabancılar bizden alacaklarını “söke söke” tahsil ediyorlarsa o halde Erdoğan da bir zahmet F-35 için verdiğimiz parayı Amerika’dan söke söke alsın.

Yapabilir mi?

Orasını bilemem ama yapmalı.

Aksi takdirde millilik ve dik duruş laflarının bir kandırmacadan öte olmadığı hissine kapılmamak mümkün değildir.

Yine örneğin bu kadar dik duruşlu ise Erdoğan, fırsat bu fırsat Akdeniz’deki hakkımızı da “söke söke” almalı.

Limanlarına geri döndürülen savaş gemilerimiz Akdeniz’e açılmalı, sondaj gemileri çalışmaya başlamalı.

Şimdi gelelim konunun bir diğer noktasına.

Erdoğan belli ki artık gideceğine kendi de inanmış.

Demiyor ki, “Siz iktidara gelemezsiniz ki el alemin parasını ödemeyeceksiniz.”

Tam tersine iktidarı kaybetmiş biri gibi konuşuyor ve biraz da telaşlı biçimde “Ödemek zorundasınız yoksa söke söke alırlar” diyor.

Muhalefet bu noktanın üzerinde mutlaka durmalı.

Bu AKP iktidarının zayıf noktası belli ki…

Gitme ihtimallerini daha çok görüyorlar.

Bu nedenle kanal inşaatına bir an önce başlamak istiyorlar.

Kendilerini böyle garanti altına alacaklarını düşünüyorlar belki de.

Tutar mı bu peki?

Tutmaz.

Nasrettin Hoca’nın göle maya çalması gibi olur, o kadar.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Erdoğan’ın bu kadar öfkelenmesine neden olan faktörler

Kanal İstanbul’a “çakma temel atma töreni” yapan Erdoğan, muhalefete çok öfkeliydi.

Diyeceksiniz ki, “Zaten hep öfkeli konuşuyor.”

Halkısınız ama bu kez farklı.

Çünkü Erdoğan çok telaşlı idi bu sefer.

Bu telaşı öfke yarattı ve en olmayacak lafları ediverdi.

Peki Erdoğan’ı tetikleyen faktörler nedir?

Birincisi şu;

Erdoğan, kanal projesinden büyük rant bekliyor.

Pek çok yabancıya bu konuda sözler vermiş ve belli ki sırf bu nedenle bazı kaynak aktarımları bile yapılmış.

Muhalefetin “Biz iktidara gelince bu kanala para kaynağı sağlayanlara bir kuruş geri ödeme yapmayacağız” açıklaması doğal olarak pek çok yabancı yatırımcıyı etkiler.

Anketlerde zaten sürekli gerilediği görülen AKP’nin iktidarı kaybetmesi ihtimalinin gün geçtikçe arttığını gören yabancı yatırımcı, riske girmek istemeyebilir.

Erdoğan için en büyük felaket çok bel bağladığı bu projeyi yapacak parayı bulamamak.

İkincisi şu;

Muhalefetin beklenmedik atağı yüzünden kanal için para bulunamaması iktidarın süresini kısaltacaktır.

AKP’li kamuoyu, Erdoğan’ın verdiği sözü tutamadığını görecek ve gidişin kaçınılmaz olduğunu anlayacaktır.

Üçüncüsü de şu;

“128 milyar dolar nerede?” sorusu iktidarı çok sarstı.

Muhalefet bu soru sayesinde ilk kez gündemin önüne geçti.

128 milyar doların hesabını veremeyen iktidar, şimdi yine gündemin gerisine düştü.

ÇOK GÜLDÜM

Bu yaşlı adam ne yapıyor böyle?

Bir okurumdan gelen fıkraya pek güldüm.

Güne sizin de tebessümle başlamanız için paylaşmak istedim;

Yaşlı bir çiftin karşı komşusu, sarışın güzel genç bir kadındır.

Sabahları aynı anda asansör önünde sık sık karşılaşırlar. Yaşlı adamın tuhaf el hareketleri genç kadını rahatsız etmektedir. Genç kadın yaşlı adamı karısına şikayet eder.

Yaşlı kadın;

“Kocam sana ne yapıyor ?” diye sorar.

Genç kadın;

“Kocanız benimle asansör önüne gelince önce ellerini gözüne, sonra ceket üstünden kalbine ve daha sonra da aletine götürüyor” cevabını verir.

Yaşlı kadın bunun üzerine gülerek; “Kocam evden çıkınca gözlüğüm gözümde mi, cüzdanım cebimde mi, fermuarım açık mı diye kontrol eder merak etme” der.

YENİ ÖĞRENDİM

Lebalep için soruşturmaya gerek yokmuş

İktidar partisinin lebalep kongreleri zamanında çok tartışılmıştı.

Yine kendi çıkardıkları genelgelere rağmen, cenaze törenlerine lebalep katılan başta genel başkan Erdoğan ve çevresi yine çok eleştirilmişti.

Ancak her zamanki gibi sadece Halkın Kurtuluş Partisi her zaman yaptığı gibi konuşmakla yetinmemiş ve konuyu yargıya taşımıştı.

Halkın Kurtuluş Partisi avukatları “Korona yasaklarına rağmen, 2 Mayıs 2021’de Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım’ın babası Ahmet Galip Yıldırım’ın cenaze törenine AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar, milletvekilleri, ilçe belediye başkanları için soruşturma açılmalı” diyerek suç duyurusunda bulunmuştu.

Ancak Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı “soruşturmaya gerek yok” kararı vermiş.

Aksi olabilir miydi?

Sormak bile abesle iştigal sayılır.

NOT: Halkın Kurtuluş Partisi avukatları karara itiraz etmişler. Tabii ki itiraz da kabul edilmeyecek. Ama olsun, kayda geçsin bütün bunlar.

SORDUM ÖĞRENDİM

Bir dostum “İsra Suresi’nin 16’ncı ayetini oku” dedi

Cumartesi sabahı 9 kişilik bir dost grubuyla kahvaltı ettik.

Tabii ana konu siyaset, “ne olacak bu işlerin sonu?” sorusuna aranan cevaplar.

Özellikle Peker’in açıklamalarıyla ortaya çıkan pislikler çok konuşuldu.

Kuran’ı Kerim’deki her ayeti gündelik yaşamda karşılaştığımız sorunlara karşılık olarak ezbere okuyabilen bir dostumuz “Şu anki durum tam da İsra Suresi’nin 16’ncı ayetinde söylendiği gibidir” dedi.

Tabii hemen sorduk “Ne diyor İsra Suresi’nin 16’ncı ayeti?” diye.

Ayet şöyle; “Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, oranın şımarmış yöneticilerine (iyiye yönlendirici) emirler veririz; onlar ise orada günah işlemeye devam ederler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz.”

Herkes “Tam da öyle” yorumları yaptı.

Eve döndükten sonra açıp ayeti tekrar okudum.

Sonra Diyanet’in sitesinden bu ayetin ne anlama geldiği yolundaki tefsirlere baktım.

Bir yorum şöyle diyor; Yüce Rabbimiz burada, “Halkının günahlara boğulması yüzünden bir toplumu helâk etmek istediğimizde, günahlar ortaya çıkınca hemen alelacele cezalandırmayız, bilâkis şımarık yöneticilerine bu günahlardan vazgeçmelerini emrederiz” buyurmuştur.

(Râzî, XX, 176).

Bir başka görüş ise söyle; “Emirler veririz” diye tercüme edilen emernâ kelimesini ‘emmernâ’ şeklinde okuyanlara göre (bk. Şevkânî, III, 242) âyetin mânası şöyle olmaktadır: “Bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, oranın şımarıklarını ve azgınlarını işbaşına getiririz; onlar ise orada günah işlerler, sonuçta o ülke helâke müstahak olur, biz de oranın altını üstüne getiririz.” Bu meâle göre Allah’ın şımarıkları işbaşına getirmesi, ilgili toplumun serbest iradesiyle kötülüğe sapmış olmasının tabii ve kaçınılmaz bir sonucunu ifade etmektedir.

İktidarı dindar kabul ederek kayıtsız biat edenler acaba bu ayetleri yeteri kadar okuyup hazmedebiliyor mu dersiniz?

https://twitter.com/can_atakli_