ACAİP YAZILAR

Farkında mısınız; galiba agnotolojinin esiri olduk

Şimdi “Bu da nedir?” diyecek pek çok kişi.

Vay cahiller bilmiyor musunuz agnotolojinin ne olduğunu?

Şaka şaka.

Valla inanın ben de ilk duyduğumda böyle söyledim.

Çünkü bilmiyorum.

Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp.

Açtım baktım, şuymuş;  Sözcük, Yunancada “agnosis” (bilgisizlik), “ontoloji” (varlık felsefesi) köklerinden türetilmiş. Maddi ve/veya siyasi bir çıkar elde etmek için kasıtlı olarak kafa karışıklığı ve yalan bilgi yaymanın incelenmesi anlamını taşıyor.

İlk kez 1969’da sigaranın sağlığa zararlı olduğu iddialarına karşı, sigara tekellerinin uyguladıkları taktikler üzerine kullanılmaya başlanmış.

Yapılan çok basit aslında:

Sigaranın kansere yol açıp açmadığı konusunda tartışma başlatılıyor. Ancak bu tartışmalar toplumda çok ciddi bir kafa karışıklığına yol açıyor.

Çünkü lehte ve aleyhte konuşanlar görünürde saygın bilim insanları.

Başlangıçta dengeli bir tartışma ortamı yaratılmış gibi yapılıyor, oysa sonuçta sigaranın sağlığa zararlı olduğu konusunda kesin bir sonuç alınamıyor.

Ortaya çok yoğun bilgi sunuluyor.

Ama bunlar aslında doğru bilgiler değil, böylelikle aslında “bilgisizlik” yayılmış oluyor.

İşte bu nedenle cehalet bilimi anlamına gelen agnotoloji kavramı kullanılıyor.

Tabii 1969’dan günümüze hayli zaman geçti, teknoloji çok gelişti.

Şimdi internet var.

Google neredeyse tüm bilgi ihtiyacımızı karşılıyor.

Öyle mi?

Bize mi öyle geliyor yoksa?

İnternetteki her bilgi doğru ve güvenilir mi?

Yoksa pek çok konuda agnotoloji mi uygulanıyor?

Çünkü şimdi bilgiye çok daha kolay ulaşılıyor ama hangi bilgiye?

Açık alandaki sonsuz bilgilerin pek çoğu doğru değil, eksik veya yanlış ve çoğu bir alanda egemenlik kurmaya çalışanlar tarafından algı yaratmayı amaçlayan üretilmiş bilgilerden oluşuyor.

Ekranlarda izliyorsunuz, her konuda aşırı bilgi sahibi pek çok kişi var.

Bunların bilmediği hiçbir şey yok.

Gündemde hangi konu varsa o konuda uzmanlar bunlar.

Bilgisizliği yani cehaleti yaygınlaştırıyorlar.

Agnotolojinin en kötü tarafı, yayılmış cehaletin toparlanamayacak kadar derin hale gelmesi.

Cehalet öylesine yaygınlaşıyor ki, artık doğruya ulaşmak da mümkün olamıyor.

Ki zaten kendi maddi ve siyasi çıkarları için “cehalet bilimini yaymak isteyenler” ellerini ovuşturuyor bu durumda.

Neleri örnek olarak verebiliriz “cehalet bilimini” tam anlayabilmek için?

Örneğin, “küresel iklim değişikliği” tipik bir örnek.

“Var” diyenlerle, “Yok” diyenler güya dengeli bir tartışmaya sokuluyor.

Sonuç, toplum asla bir sonuca varamıyor, bu süre içinde doğayı yok eden tüm eylemler de sürüyor.

Aynı şekilde korona ile ilgili muazzam bir bilgi kirliği ve algı operasyonları sonucu insanlar “yarasadan mı çıkmış?” diye tartışırken, belki de egemenlerin yeni bir dünyası kuruluyor kimsenin haberi olmuyor.

İktidarın geçmiş döneme ait akıl almaz iddiaları öne sürmesi ve bunları tartıştırması da “cehalet bilimine” güzel örnekler.

Hazır sokağa çıkma yasağı nedeniyle herkes evine çakılmış haldeyken, “agnotolojinin Türkiye’deki yansımalarını” da bir zahmet tartışın aranızda artık.

SORDUM ÖĞRENDİM

Cehalet bilimi nasıl yaygınlaştırılıyor?

Gördüğüm bir yazıdaki “agnotoloji” kavramını görüp öğrenmeye çalışırken, birçok makale de okuma şansım oldu.

Bunlardan “cehaleti yaymak isteyenlerin yapmaları gerekenleri” kendime göre şöyle özetledim;

1- KİTLELER DOĞRU BİLGİ SAHİBİ OLMAZ

Temel amaç hedef kitlesinin gerçeğe ulaşmasını engellemektir. Toplumun kafasının karışması, yalan-yanlış bilgi ile zihninin koşullanması istenir.

2- ÇIKAR ELDE ETME AMACI GÜDÜLÜR

Maddi ve siyasi çıkarlar için ise yapılması gereken, gece gündüz demeden cehalet yaymaya devam etmektir. Cehaleti yaymak için genellikle insanların anlayamayacağı ama bunu belli etmemek için anlamış gibi yapacağı cümleler söylenir. (Bunlar darbe günlerini özlüyorlar gibi.)

3- ANLAŞILAMAYAN BİR OLGU BULUNUR

Cehalet yaymak için, insanların kafasını kurcalayan, aklına takılan bir olgu bulunması gerekir. (Cumhuriyet döneminde camiler kapatıldı, Kuran yasaklandı, ezan susturuldu gibi.)

4- DENGELİ TARTIŞMA ZEMİNİ YARATILIR

Tartışılan, gündeme gelen konudaki argümanlar ne kadar temelsiz olsa da ortada dengeli bir tartışma ortamı varmış gibi görünmesi sağlanır. Yazarlar, akademisyenler, uzmanlar bulunur; onlar bir orayı, bir burayı eleştirirler ancak ortaya bir sentez koyulmaz.

5- HERKES UZMANDIR

“En iyi ben bilirim” diyecek bir özgüvene sahip olunması gerekir. Psikoloji, biyoloji veya tıp bilme gerekliliği, sadece gerçek bilgiyle hareket edenleri bağlar. Menfaat için cehalet yayan, asılsız bilgi tüccarları için ise böyle bir zorunluluk yok. Biliyormuş gibi yapılır ve kimsenin araştıramayacağı kaynaklar gösterilir.

6- ‘BÜYÜK RESME BAK’ KLİŞESİ

Cehaleti yaymak için “büyük resmi görün” klişesi çok kullanılır. Ama tarif edilen büyük resim içinde işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki dengesizlik, adalet sistemindeki sorunlar, çarpık kentleşme, rant için yok edilen doğal alanlar, eğitim olmaz genellikle. Anlaşılmayan bir tablo çizilir.

ŞAŞIRDIM

Bir karar verin, sondaj yapıyor muyuz yoksa daha başlamadık mı?

Son zamanlarda “Doğu Akdeniz’de artık en etkili ve güçlü oyuncu biziz” türü açıklamalar yapılıyor.

Libya ile yapılan anlaşma sayesinde Akdeniz’deki tüm hakimiyeti ele geçirdiğimizi, bölgede petrol ve doğalgaz çıkarmaya çalışan diğer ülkelerin hüsrana uğrağını iddia ediyor iktidar yetkilileri.

Bu böyle değil gerçi ama olsun, milletin önemli bir bölümünü inandırıyorlar.

Şimdi size değişik tarihlerde yandaş medyada yayınlanmış üç haberin başlıklarını sunmak istiyorum;

Tarih 05.05 2019

“Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Fatih Sondaj Gemisi ile Kıbrıs’ın batısında doğalgaz arama çalışmalarına başladığını açıkladı.”

Tarih 07.08.2019

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Yavuz sondaj gemisinin bugün itibarıyla bin 710 metre sondaj derinliğine ulaştığını belirterek, “Burada yaklaşık 2.5-3 aylık bir program söz konusu olacak. Öyle ümit ediyoruz ki, hedef noktaya ulaştığımızda inşallah burada doğalgaz varlığına da ulaşmış olacağız” dedi.

Tarih 15/05/2020

“Hem Doğu Akdeniz’de hem de önümüzdeki temmuzdan itibaren Karadeniz’de de ilk defa kendi milli sondaj gemimiz Fatih’le ilk derin sondajımızı yapmayı planlıyoruz.”

Dikkat ettiyseniz ilk iki haberde Akdeniz’de gemilerimizin sondaja başladığı anlatılıyor.

Bu haberler, bu tarihlerden sonra da defalarca tekrarlandı yandaş medyada.

Bu süreçte ben de gerek yazılarımda gerekse televizyon konuşmalarımda, “Gemilerimizin sondaj yaptığı açıklanıyor. Peki, sonuç alındı mı, petrol ya da doğalgaz bulundu mu, bulunduysa bunlar nereye nasıl taşınacak ve nereye satılacak?” sorularını sordum.

Tabii ki cevap veren olmuyor.

Şimdi gemilerin “ilk kez sondaja başlayacaklarını” açıklıyor aynı bakan.

Demek ki daha önce zaten sondaj yapılmamış.

Ama buna da cevap verebilirler, “Bu sefer derin sondaj yapıyoruz” diyebilirler.

Nasıl olsa inanan olduktan sonra…

AÇIKLAMA

RTÜK Başkanı müthiş şeyler söylemiş

İktidardan yana olmayan televizyonları hizaya sokmak için ceza üstüne ceza yağdıran RTÜK Başkanı, önceki gün inanılmaz sözler söylemiş.

Cezaları kendi dünya görüşüne göre verdiğini itiraf eden RTÜK Başkanı, AKP Genel Başkanı’ndan gelecek her talimatı “Emrin başım üstüdür” diyerek yerine getireceğini de açıklamış.

Hayli enteresan bir adam olan RTÜK Bakanı’nın açıklamaları ile ilgili görüş ve yorumlarımı yarınki köşemde bulacaksınız.

“Neden bugün değil?” derseniz, yarın Tele1’deki yayında da okuyabilmek için.

ÇOK GÜLDÜM

Sokağa çıkma yasaklı pazar için 3 fıkra

Bu hafta Yıldırım Tuna’dan ikisi koronalı üç fıkra geldi. Okuyalım;

EŞİN KIYMETLİSİ BUGÜNLERDE BELLİ OLUR

Yaşadığımız karantinalı günler, çoğu evliliklerde aradaki gerilimin artmasına yol açtı, bazılarının ilişkisini de aksine güçlendirdi tabii…

Benim eşim müthiş biri.. O bakımdan ben çok şanslıyım…

Geçen gece, o iğrenç Covid-19 mikrobu ağzıma burnuma girmesin ve bana zarar vermesin diye eşim yastığı sıkı sıkıya, bütün gücüyle yüzüme bastırırken uyandım. Canım benim…

HERKES MUTFAKTA ARTIK

Bu karantina bana unuttuğumuz mutfağı hatırlattı.

Patlıcan oturtma ve elmalı turta yapmasını öğrendim..

“Vallahi bravo karıcığım.. Bir şey soracağım ama kızma.. Bu yediğimiz hangisi?”

TURİST KIZ

Turist kız, hayaletleriyle ünlü şatonun karanlık dehlizlerinde, mezarların arasında korku ile yürürken, onun yanında elinde meşale ile eşlik eden şatonun rehberine, “Çok korkuyorum, kolunuza girebilir miyim?” diye sormuş,

“Ne demek, elbette” diye cevap vermiş rehber.

Uzun bir müddet yürümüşler, kız sıkıca yapışmış rehberin koluna,

Turun sonuna gelindiğinde “Teşekkür ederim, çok korkmuştum, sayenizde biraz yendim.. Çok da yakışıklısınız” demiş kız kıkırdayarak biraz da.

“Rica ederim, çok naziksiniz” diye cevap vermiş rehber, “Ama siz esas beni ölmeden önce görecektiniz!”

https://twitter.com/can_atakli_