GERÇEKLERİ KABUL ETMEK ve MASAYA YATIRMAK…

Gündemde küresel ve yerel konular var, nesnel veriler var, büyütülen ve arka çıkılan nefret ve linç kültürü var, desteklenen kamplaşma ve ötekileştirme var, eğriye doğru, doğruya eğri diyenler var, sonra da gelin birlik ve beraberlik içinde olalım demek(!) var…

Kınayanlar, alkışlayanlar var, bana neciler var, alışalım diyenler, alışamam diyenler var, ülkemiz ateş çemberinde, dört bir yandan saldırı altında iken başına gelenleri görmeyenler var ve durmadan bizi kıskanan yedi düvel var!

Bir adım ötesini görmeyen, hesap edemeyen, daha doğrusu önemsemeyenler var. Öfke eşiklerini kontrol edemeyen, ortamı daha da gerginleştiren, kendisine yabancı olan her şeye saldıranlar var.

Krizin en çok vurduğu kesimler var, sadece bir ay içinde 250 bine yakın kişinin işini kaybettiği bir iş ortamı var. (özellikle de turizm sektöründe). Birbirini besleyen şiddetin yüzlerce insanımızı hayattan koparan bir yaşam gerçeğimiz var.

Yenildik mi gibi can acıtan, bıçak gibi saplanan sorular var. Önce anlamadan, sonra anlamaya çalışarak, daha sonra anlayarak, en sonunda da anladıklarını hazmetmeye çalışarak boşa geçirilen günler var. Körleşmiş ve körleştirilmiş görüşe pabuç bırakmayan, kendisiyle ve doğru bildikleriyle hesaplaşanlar var.

Beynindeki bilincindeki yüreğindeki kara kapkara bulutları dağıtmak isteyen, öfkesinden ne yaptığını bilemememin sıkıntısıyla hıncını kendinden çıkaranlar var. Her şeyi kontrol altına almaya çalışırken hiç biri şeyi kontrol edemeyen bir siyasi otorite var. Yapılan ve yaşanan her şeyi; Fetö’ye, Suriye faktörüne, dış güçlerin oyununa, yıldızlaşmamızın yarattığı kıskançlığa bağlama kolaycılığı var.

Her şeyin güllük gülistanlık olduğuna, ortalığın sütliman olduğuna, sabah akşam bal kaymakla beslendiğimize inanan bir kesim var. Ve her daim huzurumuzu bozmak isteyen, ülkemizin kalkınmasını, büyümesini güçlenmesini istemeyen ve yeni Türkiye’yi çekemeyenlerin bitip tükenmeyen tezgâhları var.

Enflasyonun artmasını, doların fırlamasını, ihracatın düşmesini görmezden gelen bir ekonomik yapı var. Ülkemizde yetişkin nüfusun yüzde 5’inin ilkokul mezunu bile olmadığı, genç nüfusun neredeyse üçte birinin ne eğitime ne de ekonomiye katkısı olmadığını görmezden gelen yeni bir anlayış(!) var.

Yarattığı tüm dehşete rağmen neden olduğu her sorunda bir taşla iki kuş vuran bir iktidar, çatışmacı, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve kitlesel nefret dilini özendiren bir anlayış var. Savaşa karşı barışı isteyenlerin gözaltına alındığı, nefes almanın, yaşamanın inceliklerini değil ölümü ve şehitliği özendiren bir yapı var. Tüm bunların sonunda da farklı düşündüğü için, muhalif olduğu için, çağdaş aklı benimsediği için endişeli olan, üzgün olan, olup bitene yeter diyen ama her seferinde de daha da artan tehditler alan bir kesim var. Medya, toplum, siyaset istifini bozmayınca da sancılı geçeceği şimdiden belli olan bir 2017 var…