HANGİ KONUYA DEĞİNSEM, HANGİ SORUNU ANLATSAM, NEYE DİKKAT ÇEKSEM?

“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne” kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürüttükleri gerekçesiyle kapatma davası açılmış! (Daha öncede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmıştık.)  Şok gibi şaka gibi bu haberler karşısında akla gelen soruları sıralayalım. Kadın cinayetleri bitti de bizim haberimiz mi olmadı? Ya da bu tür bilgiler var da bizden mi saklanıyor? Veya yetkililer gerçek rakamları açıkladı da biz mi göremedik? Erkek şiddeti sona erdi de biz mi duyamadık? Kazaydı, intihardı gibi sudan nedenlerle üstü örtülmeye çalışılan şüpheli ölümler sona erdi de biz mi işitmedik? Soruları uzatmak mümkün!  Gerçek olan şu ki kadınları hedef göstermek için kol kola girip arka çıkanların, yan yana dizilip kalkan olanların, görmezden gelip yok sayanların sayısı her gün biraz daha artıyor.

Soralım bakalım! İyiden iyiye yorulan, iç sorgulamalarla günleri geçen, hayatın her türlü darbesiyle sınanan, dayatılanlarla yüreği yangın yerine dönen, baskı ve yıldırmalar karşısında göz pınarları kuruyan, gözleri ağlamaktan şişen kadınlara hesaplı kitaplı, planlı programlı bu eziyet niye?

İnsanın, insanlığın, en çok da kadınların yüzüne tokat gibi inen perde ardındaki gerçeklere gelince!

OECD raporuna göre çocukların en yoksul olduğu ülkeyiz. Çocuk yoksulluğunda ilk sıradayız. Altımızda Şili var. Gıdada yıllık fiyat artışı yüzde 141’i bulmuş. TÜİK verilerine göre 2002-2021 arasında 731 bin kız çocuğu evlendirilmiş, tarlada sanayide çalışan 556 çocuk işçi hayatını kaybetmiş. Şimdi düşünelim tüm bu sıralananlar öncelikle kimi üzer? Çocuğunun beslenme çantasına süt koyamayan, kasaptan utana sıkıla 5 liralık kıyma alan, ailesi yesin diye karnı hep tok olan kadınları olmasın!

İcra dosyası sayısının 24 milyonu aştığı bir ülkede, borçla, hacizle, icrayla, mahkemeyle, avukatla vakit geçiren eşleri nedeniyle en büyük sıkıntıyı çeken, sorunları öteleyen öncelemeyen yöneticilerle başı hep dertte olan kimdir? Sorunun yanıtı aşsız eviyle, işsiz kocasıyla, umutsuz çocuklarıyla uğraşan kadınlar olmasın!

İlk 3 ayda 29 bin 360 esnafın iflas ettiği, ekonomi dengesini kaybettikçe, kriz büyüdükçe kepenklerin inmeyi sürdürdüğü, kasapların; “yurttaş 5- 10 liralık kıyma isterken biz utanıyoruz!” diye açıklama yaptığı ülkemizde bu durumdan en çok etkilenen kesim kadınlar olmasın!

Yapılan sağlık taramalarında 6-11 yaş arasındaki çocukların yüzde 85’inde görülen ileri derecede kansızlık, demir eksikliği ve gelişme bozukluğu tanılarından en çok yara alanlar boş buzdolabına bakan ve elinden bir şey gelmeyen kadınlar olmasın!

Bir şey daha var. Anneler çocukların beslenme çantasına artık sadece ekmek ve su koyabiliyor. Uzmanlar; “Karnı doymadan okula gelen, yetersiz beslenen çocukta pek çok hastalık, demir ve iyot yetersizliği ve gelişim bozukluğu görülüyor. Dengeli ve yeterli beslenemeyen karbonhidrat tüketen gıdaların pahalılığı karşısında ekmek ve türevleriyle beslenen çocuklarda obezite, diyabet, bağışıklık sisteminin zayıflaması sonucu enfeksiyon hastalıklarının yol açtığı sorunlarla karşılaşılıyor!” diyor. Bir hançer yarası gibi iz bırakan bu açıklamalardan ve somut sonuçlarından en çok üzüntü duyan ve çaresiz kalan anneler olmasın!

Mart ayında 24 kadın öldürüldü. 19 kadın şüpheli biçimde öldü! 2021 yılından bu yana şüpheli ölümlerin yüzde 20’si yüksekten düşerek geçekleşti. Bu nasıl iştir? Neden hep kadınlar yüksekten düşer? Gözleri hep yükseklerde olduğu için olmasın!

Hatırlatma notu: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı; “5.9 milyon aile yardıma muhtaç!” diye açıkladı. Acep diyorum iktidarın “yoksulluğu bitirdik!” açıklamasını Bakan Yanık duymadı mı? Hay Allah bu açıklamasıyla affını istemek zorunda kalmasın?

Bu işin görünür yanı! İşin arka planına bakınca gurur duymamak ne mümkün!

“Dünyanın vicdanıyız!” sloganıyla Afrika’dan Somali’ye para saçıp, borç ödemek bizde! Sudan’dan Arakan’a Yemen’den Haiti’ye, Filipin’lerden Bangladeş’e bağış yapmak bizde!  Ülkemizde et almak tarihe karışırken, et yiyemedikleri için çocuklarda gelişim bozukluğu saptanırken Pakistan, Malezya, Moritanya, Etiyopya, Tanzanya, Uganda ve Kongo’da kurban kestirip kavurma dağıtmak bizde! Dünyada ki bütün maddi yardımların üçte birini tek başımıza üstlenmek bizde! Küresel yardım Raporu’na göre ABD ve Japonya’yı bile çok gerilerde bırakarak “Dünyanın en cömert ülkesi” seçilmek bizde!  Destan yazmak bu değilse nedir? (Kaynak: Sözcü/ Y. Özdil)

Bunca zenginlik, cömertlik, gönlü bolluk varken, biz de oturmuş saf saf yazıyoruz! Bu varsıllıkla ve bu koşullarda üzülmeye, uykusuz kalmaya, gerilmeye, tansiyonu çıkarmaya ne gerek var? Bunca şan ve şöhrete sahipken vurup kafayı mışıl mışıl uyumak varken…

Göçmenmiş, sığınmacıymış, mülteciymiş, ülkenin kaynaklarıymış, demografik yapı değişecekmiş, çocuklarımız hasta olacakmış! Sana ne? Bakanlarımız gibi “İyi geceler, renkli rüyalar, tatlı uykular!” demek varken…

Özetle! Kendilerini fildişi kulelerde gören, küçükten geçtik sıradağları yaratan, durumun vahametini önemsemeyen, duymayan kulaklar ve tınmayan yürekler için yazıya noktayı koymadan ilave edelim. İçimizde yaşatılan isyan dalgaları artarsa ve kadınlar ayağa kalkarsa onları durdurmak zordur. Demedi demeyin. Öfke de sevgi de bazen dizginlenemez. Dediydi dersiniz…

İki bayramı bir arada kutlamak! Çalışma koşullarının kötü, ücretlerin yetersiz, iş güvencesinin olmadığı ülkemizde; Üreten, değer katan, alınteri akıtan, kadrosuz, kayıt dışı ve sendikasız çalışan emekçilerin yoksulluğun gölgesindeki “1 Mayıs İşçi ve Emek Bayramını” kutlarım. Hem şekerin, hem ağzımızın tadının olmadığı Ramazan Bayramı’nın her şeye rağmen şeker tadında geçmesini dileyerek…