HANIMLARIN DİKKATİNE!

Yönetim “hanım ya da uzatarak baaaayan” diyor ya! Kadın ve Aileden Sorumlu Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan” kadını kaldırıyor ya! Toplantılarda “hanım kardeşlerimiz, bayan bacılarımız” diye sesleniyor ya! Bugün kadınlara biçtikleri rollerle dikkat çekenlere dikkat çekmek istedim!

Bazı cemaatler diyor ki; “Kadınlar evde oturup dua ve zikirle meşgul olsunlar” bizde onlara “emriniz olur!” demeden önce, en iyi fikirler bulaşık yıkarken aklına gelen CB’nı Başdanışmanı Özlem Zengin’e kulak verelim; “Artık dünya pırıltılı bir şeyler arıyor. Orijinal bir fikir arıyor. Kendi hayatımda hep gözlemlemişimdir. Fikirler kolay zamanda gelmez, hep zor zamanda gelir. Samimiyetle söylüyorum, en iyi fikirler hep bulaşık yıkarken aklıma gelir.”

Kadına yönelik şiddetin tavan yaptığı, kadınların karakola gittiklerinde evlerine yollandıkları, sokakta, otobüste, metrobüste, parkta tekme ve tokatların havada uçuştuğu, 2017 yılının ilk 7 ayında 170 kadının öldürüldüğü, yüzlerce taciz olayının yaşandığı ülkemizde bunun adı kadın kıyımı değilse nedir diye en iyi fikirler bulaşık yıkarken aklına gelen danışmana sormak istesek! Yanıt gelir mi?

Yine yargının bu konuda gereken duyarlılığı göstermediğini, eğitimde cinsiyetçi bir müfredatın öne çıkarılarak kız ve erkek çocukların pek çok okulda ayrı eğitim aldığını, bunun adının kadına yönelik ayrımcılık değilse ne olduğunu etkili ve yetkililere sormak istesek! Dikkate alınır mı?

Verilerin vahim olduğunu, son 10 yılda 482 bin kız çocuğunun zorla evlendirildiğini, son 6 yılda 142 bin çocuğun anne olduğunu, bunlardan 16 bininin 15 yaşın altında olduğunu söylesek! Gündem yaratır mı?

Yine ilköğretim çağında olup okula gitmeyen kızların sayısının erkeklerin sayısından 600 binden fazla olduğunu ilave etsek! 4+4+4 sisteminin en çok kızları vurduğunu ve okuldan alınan kızların eğitiminin son bulduğunu hatırlatsak! Etkili olur mu? (Aslında gelinen nokta, alınan yol ve kat edilen başarı adına ne kadar gurur duyulsa yeridir demek var ama… )

Adamın biri çıkmış; “Kot giyen kızın babası! Yavrunu cehenneme gönderiyorsun!” diyor. Kadına duyulan bu nefret nedir, bunun altında yatan nedir diye babalar sormayacak mı hocalara!

Rektörün biri çıkmış; “Yabancı bir kadınla tokalaşmak, ateş tutmaktan daha korkunçtur. Geride kalan şey vebal ve iffetsizliktir” diyor. Kim diyor namı profesör olan bir rektör diyor. Hala varsa YÖK buna bir şey demeyecek mi?

Müftülere nikâh konusunda CB; “ Şimdi çıkıyorlar, tencere tava, gene aynı hava. Tövbe tövbe isteseniz de istemeseniz de bu Meclisten geçecek. Senin memurlarının lafını o Anadolu’daki kız dinlemez ama Hoca efendinin lafını dinler!” diyor. (Buradaki “senin memurların” kim olduğunu söylemiyor!)

Bunca giz ve sır arasında (!) açık, net, anlaşılır bir konu var ki o da şu! Bir yanda günlerdir açlık grevi yapan ve sadece işini isteyen, Mardin- Mazıdağı’nda öğretmenlik isteyen Nuriye Gülmen, bir yanda başka hiçbir sorun yokmuş gibi müftülere nikâh yetkisi veren yeni düzenleme. Bir yanda atama bekleyen 400 bin öğretmen. Bir yanda bi türlü oturtamadıkları sınav sistemi. Bin yıllık eğitimciyim! Kafamı ellerimin arasına alıp saatlerce düşünüyorum, tüylerim diken diken oluyor. Bu nasıl bir sistemdir diye…

Hele de kılını bile kıpırdatmadan, gözlerini hayretle açmadan, hoş keyifli kahkahalar atanların çok ve yoğun olduğu günümüzde, geniş bir ufuk turu yapmaya çalışsam da, ülkede ne olup bittiğini, tam olarak ne yapılmak istendiğini, içerde ve dışarıda hangi dinamiklerin hâkim olduğunu bilmek ve öğrenmek o kadar zor ki! Kalk da bu koşullarda bazı şeylerin iyi olacağını um, dile ve umudu koru! Zor dostum zor…

Not: Bu yazıyı yazarken Google’u taradım, interneti bir kaç kez turladım, bilmiş ve bilgiç tanıdıkları aradım, klasik de olsa ansiklopedilere başvurdum, işi sağlama bağladım ki kimse bir yanlış bulup çıkarmasın!