BUNU YAZMAK GEREK

İmamoğlu… Başarı onun olacak, başarısızlık CHP'ye mal edilecek

Muhalefet desteği ile CHP'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu işe hızlı başladı.
18 günlük ilk döneminde önemli iki vaadini yerine getiren Ekrem İmamoğlu, şimdi önümüzdeki beş yılda İstanbul'u nasıl şekillendirecek hep birlikte göreceğiz.
Bu noktada kendisine bazı uyarılarda bulunmak istiyorum.
Hem 31 Mart öncesi, hem de iptal rezaletinden sonra kendisine destek vermiş, üstelik 40 yılı aşkın gazetecilik deneyimine sahip biri olarak bu hakkı kendimde görüyorum.
İmamoğlu, kampanyası boyunca belki doğal olarak partilerüstü aday gibi davrandı.
Toplantılarında CHP bayraklarının olmaması, CHP adını çok fazla dile getirmemesi elbette AKP'ye karşı bütün siyasetlerin desteğini alabilmek için önemliydi.
Ancak bunun dozunun artık düşürülmesi gerekiyor bana göre.
Sonuçta Ekrem İmamoğlu, muhalefetin her renginin desteği ile seçilmiştir ama kendisi CHP'nin adayıdır öncelikle.
Bundan sonra “bunu kafalara vurmadan” ama CHP'yi de yok sayarak yürümemelidir.
Şu gerçeği hem kendisinin, hem de ekibinin aklından hiç çıkarmaması gerek bence.
Başarı mutlaka Ekrem İmamoğlu'nun olacaktır.
Trafiği çözmesi, çirkin yapılaşmayı durdurması, İstanbul'u daha güzel ve yaşanır hale getirmesi, israfı önlemesi, İstanbul'un kaynaklarının İstanbul'a harcanmasının sağlaması çok büyük alkış alacaktır.
Bu başarılar övülürken hiç kimsenin aklına “Bravo CHP'ye, ne kadar iyi bir başkan seçmiş, işte gerçek CHP'li budur” demek gelmeyecek.
Buna karşı, bir başarısızlık söz konusu olursa, bu hangi alanda olursa olsun hiç fark etmez, hatta onlarca başarı içinde bir tane ters giden iş olsa da bu kez kimsenin aklına “İmamoğlu başarısız çıktı” demek de gelmeyecek, “İşte CHP bu, yine yüzüne gözüne bulaştırdı” denilecektir.
Kısacası başarı İmamoğlu'na ait olurken, her türlü başarısızlık CHP'ye mal edilecektir.
Bu nedenle “İmamoğlu artık her tarafa mavi boncuk dağıtmayı, herkese gülücükler saçmayı bir kenara bırakmalı” diyorum.
Bunu iyi niyetli bir eleştiri olarak söylemek istiyorum.
Çünkü şunu görüyorum; CHP seçmeni İmamoğlu'nun her tür muhalefetten oy alabilmek için partilerüstü davranmasından asla rahatsızlık duymadı. Ancak büyük bir zafer kazanıldıktan sonra bu tavrın devam etmesinden giderek rahatsız olmaya da başladı.
Örneğin “Kimsenin işine son verilmeyecek” söylemi, 25 yıldır belediyede çöreklenen, her türlü israfı, usulsüzlüğü ve hatta yolsuzluğu yapanların, bunun üstüne bir de İmamoğlu aleyhine gösterilere katılanların yerlerini koruyacağı, muhalefet kanadında olanların belediyede gerektiği gibi yer alamayacağı anlayışına yol açıyor.
CHP tabanından “Sağa açılalım ama bunun ayarını artık doğru bir rotaya sokalım” diyenleri duymaya başladım.
Özellikle dine ve inanca saygı adı altında AKP'nin en çok eleştirildiği davranışların devam etmesinden rahatsız olan CHP'lilerin ve laikliğin korunması konusunda duyarlı olan diğer muhalefet mensuplarının sayısının arttığını gözlemliyorum.
Medya konusunda da örneğin benim hassasiyetim var.
İmamoğlu'nun kampanya sürecinden itibaren önceliği hep yandaş tetikçi medyaya vermesi rahatsız edici.
Muhalif olabilmeyi, ilkelerine bağlı olarak dimdik ayakta durmayı başaran ve muhalefetin kazanmasında çok büyük payı olan Tele1'e bir kere bile gelmemiş olması, benim sabah programına söz verdiği halde gelmemesi, kutlama mesajlarına bile bir cevap vermemesi, en azından nezakete uymuyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Emre'nin transferi çok şarttı sanki

Fenerbahçe'ye kurulan cemaat kumpasının yıl dönümüydü dün.
Ve aynı gün Başakşehir'de oynayan Emre Belezoğlu'nun Fenerbahçe ile bir yıllık sözleşme imzaladığını öğrendik.
Kumpas, cemaat, iktidar ve Emre.
Bunlar yan yana gelince ortaya hiç de hoş olmayan bir manzara çıkıyor aslında.
Fenerbahçe bu yılı çok kötü kapadı.
Mutlaka derlenip toparlanması gerekiyor.
Bunu Emre ile mi yapmayı planlıyor bilemedim.
Ancak konunun sportif tarafının önemi o kadar fazla değil.
Asıl sorun adı cemaatle, iktidarla çok bütünleşmiş bir ismin, sanki çok şartmış gibi Fenerbahçe'ye transfer edilmesidir.
Gözlediğim kadarıyla pek çok Fenerbahçeli bu durumdan çok rahatsız.
Ne diyeyim. Cemaat kumpası mağduru Fenerbahçe'ye, cemaatçi biri belki de çok fayda sağlayacaktır, ne bileyim.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Yılbaşının 70 milyon talihlisi hâlâ ortada yok

Aylar geçince unutuyoruz haliyle.
Yılbaşından bu yana tam 6 ay geçti, 7'inci aydan gün alıyoruz.
Milli Piyango talihlisi hâlâ ortada yok.
Yanılmıyorsam Milli Piyango tarihinde bir ilk bu.
İlk kez çok büyük bir ikramiyenin talihlisi hâlâ ortaya çıkmadı.
Dile kolay tam 70 milyon lira.
70 milyon lira bankaya yatırılmış olsa, kaba hesapla şu ana kadar 7 milyon lira faiz sağlamış olacaktı.
Tahminim ikramiyenin çıktığı tam bileti alan kişi, ya biletini kaybetti ya da ikramiye çıktığını fark etmedi ve bileti attı.
Bu makul tahmin tabii.
Ama Türkiye'de ve AKP iktidarı hakimiyeti altında yaşıyoruz.
İnsanın içine kuşku düşmemesi mümkün mü?
11 yıl aradan sonra ilk kez yılbaşı büyük ikramiyesi tam bilete çıktı ama her nasılsa bu kez de talihli ortaya çıkmıyor.
Bir yanım “Yok canım, tamamen tesadüftür” derken, diğer yanım “Bunda da mı bir numara çevirdiler acaba?” demekten kendini alamıyor.

ÖNERİ

Genelkurmay, sosyal medya çarpıtmalarına karşı İdlib'e heyet göndermeli

Sosyal medya, geniş kesimlerin iletişimde, bilgi alışverişinde elbette çok etkili.
Ancak aynı oranda kötü kullanıma ve yönlendirmeye de açık olduğu bir başka gerçek.
Toplumun önemli bir bölümü, iktidarın muhalif görüşlere karşı amansız davrandığı günümüzde, doğru bilgiye sosyal medya üzerinden kavuşuyor.
Gazete ve televizyonlara yansımayan pek çok haber, gerçek gazeteciler tarafından sosyal medyada duyuruluyor.
Ancak her şeye rağmen bu mecra kötülüğe de açık.
Gerçek bilgiyle baş edemeyen iktidar trolleri ve kimi kötü niyetliler, sosyal medya üzerinden doğru olmayan bilgiler yaydıkları gibi yanlış algılara yol açabiliyor.
Bunların bazılarını gidermek, ciddiyeti ile bilinen kamu kurumlarının görevi bana göre.
Örneğin son günlerde Suriye ve Libya ile ilgili çok ilginç bilgiler dolaşıyor sosyal medyada.
İdlib'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye ordusu ile çatışma halinde olduğu, Suriye'ye büyük kayıplar verdirdiğimiz, buna karşı 30'un üzerinde şehidimizin olduğu yönünde haberler dolaşıyor.
Bu konuda şu ana kadar resmi hiçbir açıklama yapılmadı.
Bu haberler doğru olmasa bile Genelkurmay veya Milli Savunma Bakanlığı, “Deli saçması iddialara cevap mı vereceğiz?” düşüncesi içinde olmamalı.
Üstelik bu konuda sadece yalanlama yapılması yerine, askeri ve siyasi bir heyetle Suriye topraklarında görev yapan askerlerimiz ziyaret edilmeli.
Bu ziyarete medya da alınmalı.
Kamuoyunun zihninin “Savaşa mı giriyoruz?” kirli bilgisiyle bulandırılmasına engel olunmalı.
Keza Libya'da bazı muhalif örgütlere destek sağladığı iddia edilen subay ve astsubaylarımızın tutuklandığı bilgisi dolaşıyor.
Bu konuda da yalanlama ile birlikte adı geçen personelin Türkiye'de olduklarına dair görüntüler paylaşılmalı ki, yaratılmaya çalışılan algı çöksün.

https://twitter.com/can_atakli_