İNSAN YAKANLAR SİVAS'tan ÖNCE NEREDE ORTAYA ÇIKMIŞLARDI?

Herkes, insan yakan vahşi sürünün Sivas -Madımak’ta ortaya çıktığını sanıyor. Gel gör ki din adına insan yakan ilk cani, Osmanlı Devleti’nde meydan almıştı. Sivas’taki yaratıklar da o zihniyeti Osmanlı’dan devralmıştı.

Türk tarihinde daha önce eşi bulunmayan bu cinayeti işleyen, Sünni bir din adamı olmakla övünen Edirne Müftüsü Fahreddin Acemî idi.

Bu adamın 540 sene kadar önce yaktığı topluluk ise tarihte Hurufî olarak bilinen bir akımın yandaşları idiler.

Fatih Sultan Mehmet geniş görüşlü bir padişah olduğundan Türk kökenli bu Hurufîleri sarayına davet etmiş, onlarla konuşmuş, hatta onlardan etkilenmişti.

Padişah’ın Hurufi şeyhi Fazıl Tebrizî’ye ilgi gösterdiğini anlayan Sünni mollalar, hemen karşı atağa geçmişler; çevrelerine topladıkları zorbaları da kullanarak Edirne Sarayı’ndaki Hurufileri yakalamışlar, şehrin camisine getirmişler; camilerden sela okutup çağrılar yaparak halkı oraya toplamışlar, sonra da Hurufileri cayır cayır yakmışlardı.

Öyle ki Hurufileri yakacak ateşi üflerken Fars kökenli müftü Fahrettin’in sakalının yer yer yandığı da kayıtlara geçmiştir.

Fatih Sultan Mehmet ne yazık ki din düşmanı olarak suçlanmaktan çekindiği için bu cinayeti önleyecek bir irade ortaya koyamamıştır.

OSMANLI HOŞGÖRÜSÜ(!)

Hurufilerden sonra, Osmanlı Devleti içinde biraz özgür düşünceli kim var ise şeriata uymuyorlar diye katledilmişlerdir. Bu düşünce şehitlerini, Osmanlı kaynaklarını yıllarca tarayarak ortaya çıkardık, hayatlarına ışık tuttuk. Osmanlı tarihinin bu bilinmeyen yüzünü, biz “OSMANLIDA İDAM EDİLEN ÂLİMLER/Düşünceleri Yüzünden Ölüme Gidenler” adlı çalışmamızda ortaya koyduk. “Osmanlı Hoşgörüsü” denilen şeyin yalan olduğunu; bu devletin; kurucusu olan Türklere karşı derin düşmanlık duyan yabancı bir kadronun eline geçtiğini gösterdik.

İlk baskısı 1986’da yapılan bu eserimize, yeni bölümler ve belgeler de ekledik. Örneğin, Osmanlı yönetiminin Türk düşmanlığının en orijinal belgeleri bu son baskıya ayrı bir bölüm olarak konuldu.

Yine Celali İsyanları diye bilinen ve Alevi isyanları gibi gösterilen ayaklanmaların gerçek sebebini de bu çalışmada daha belirginleştirdik.

Anadolu’ya bir çivi bile çakmayan devşirme-dönme takımının eline verilen Osmanlı Devleti’ni ve o sistemi tanımak isteyenler Kripto Yayınları’ndan çıkan bu eseri mutlaka okumalıdır. İşte o zaman Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı Osmanlı sistemini savunanların kim olduğunu tam anlayabiliriz.

KANGAL YAVRUSU O SÜTÜ NEDEN İÇMEDİ?

O görüntü hiç gözümün önünden gitmiyor: Binali Yıldırım, İstanbul’daki Sivaslıları etkilemek için Sivas’a gitmiş… Propagandanın etkili olması için bir de senaryo yazmışlar. Binali Bey; kameraların önünde iken bir kangal köpeği yavrusu getirdiler. İşin gösterişli olması için biberonu da hazır etmişler. Verdiler Binali Bey’e ki köpek yavrusuna süt içirsin.

Gel gör ki kangal yavrusu hiç sevmedi onu; dayadığı biberondan ağzını kaçırdı; başını sağa sola çevirerek o sütü içmemek için direndi. Direndi ve içmedi…

KARA KADI İLE SARI KADI

İşte bu görüntü aklıma Pir Sultan Abdal’ı getirdi. Bu büyük Türkmen ozanının başına Sivas’ta örülen çorabın birçok öyküsü vardır. Onu astıran Hızır Paşa ve kadıları (yargıçları) ile ilgili bir öykü, köpeklerin bazı insanlardan daha insan olduğunu göstermesi açısından çok anlamlıdır. O öykü kısaca şöyledir:

“Hızır Paşa’nın Sivas’ta Kara Kadı ve Sarı Kadı adlı iki kadısı vardır. Bu iki kadı da aldıkları rüşvetlerle, haklıları haksız çıkarmaktaki adaletsizlikleriyle ünlüdürler. Pir Sultan Abdal da iki köpeğine Sarı Kadı ve Kara Kadı adlarını vermiştir. Bunu öğrenen düşmanları, Pir Sultan’ı gidip kadılara gammazlarlar. Adlarının köpeklere verildiğini duyan kadılar, küplere binerler. Hemen Pir Sultan Abdal’ı tutuklatıp Sivas’a, huzurlarına getirirler. Köpeklerinin adlarını sorduklarında Pir Sultan Abdal gerçeği yadsımaz ve der ki: “Evet; benim köpeklerimin adı Kara Kadı ve Sarı Kadı’dır. Ama onlar sizden daha iyidir. Çünkü benim köpeklerim haram yemez.”
“Köpeklerinin haram yemeyeceğini nereden biliyorsun?” diye sorarlar.

Pir Sultan Abdal “İsterseniz deneyin” diye yanıt verir.

Denemeye karar verirler. İlin ileri gelenleri toplanır ve bir kaba haram, bir kaba haram olmayan yemek hazırlarlar. Kapları işaretleyip kadıların huzuruna getirirler. Kara Kadı ile Sarı Kadı önlerine konan helal yemeği bırakıp haram yemeği bir güzel yerler. Sonra aynı helal ve haram yemeklerden köpeklere verirler. Hayvanlar iki kabı kokladıktan sonra haram yemeği bırakır helal yemeği yerler.”

Sonrasını biliyorsunuz. Halkın malını yiyen Hızır Paşa ile yargıçları, halkın çıkarlarını savunan Pir Sultan Abdal’ı astırırlar.

Sivas’ın kangalları böyledir… Devlet memuru olduğu halde denizlerde gemiler yüzdüren Binali Bey’in elinden verilen sütü bile içmezler.

https://twitter.com/r_zelyut