İSTİKRAR ADASI ÜLKEMİZİN BİR GÜNÜ…

Bugün yazı yok, okuma yapacağız! Sadece bir günde yaşanan üçüncü sayfa haberlerinde kısaca gezinerek…

“Üzerine mermer düşen işçi öldü”
“Annesinin çok sevmesine dayanamayan baba üvey oğlunu öldürdü”
“Çığ altında kalan öğrenci öldü”
“Pompalı silahla taranan kahvehanedeki iki kişi hayatını kaybetti”
“Evlerinde çıkan yangında anne kız birbirine sarılarak can verdi”
“Komşusunu domuz bağı ile boğarak öldürdü”
“Borçlarını ödeyemeyen esnaf benzinle kendini yaktı”
“Beylik tabancasıyla intihar etti”
“Sevgilisini önce öldürdü, sonra parçalara ayırarak bavula koydu”
“Yolcu treninin önüne atlayan genç hayatını kaybetti”
“Sözleşmesi uzatılmayan akademisyen yaşamına son verdi”
“Atanamayan öğretmen ilaç içerek intihar etti”
“Suriyeli gelin damadı uyutarak altınları alıp kaçtı”
“Kar maskeli iki kişi görevli doktora demir çubuklarla saldırdı”
“Liseli Ahmet’i ayağına taş bağlayıp kuyuya attılar”
 
Benim yazarken, muhtemelen sizin de okurken bile tıkandığımız bu örnekler, 15 yıllık iktidarın ekonomik ve sosyal politikalarının ülkemizi getirdiği yerden bazı kesitlerdir. Hepimizin her an basından okuduğu, televizyonların ana haberlerinde duyduğu gibi…
 
Parmak sallamalar arttıkça, sırt sıvazlamalar çoğaldıkça, çağdışı hukuki uygulamalar hız kesmedikçe, vatan için okul yakan zanlı bir saatliğine göstermelik olarak tutuklanıp akabinde serbest bırakılıp tekrar tutuklandıkça, hapishaneler boşaltılıp yeni mahkûmlara yer açıldıkça ülkemizi saran ve sarsan yüksek gerilim hattı son bulmayacaktır!
 
Şimdi biraz gerilere gidelim!
 
Aslında hiç birimizin ülkemizle ilgili hayalleri bu değildi. Aydınlık, çağdaş, eşit bir ilkede yaşamayı hayal edip düşlemiştik bir zamanlar. Öyle iyi yetiştirilmiş, öyle güzel eğitilmiştik ki hayat hep böyle gider ve bu eğitim bize yeter diye düşünmüştük. Büyük şair Tevfik Fikret’in; “Evet, sabah olacaktır. Sabah olur geceler” şiirini unutalı çok olmuştu.
 
Ta ki başımıza dank edene kadar! Ülkemizde 20 binin üzerinde kayıp çocuk varken, cinayet, gasp, şiddet bunca yol almışken, çocuk istismarı kapanmayan bir yara iken, yolda, kapıda, asansörde, durakta, çarşıda, markette, okulda şiddet hep ensemizde iken bize düşen nedir diye sorarsanız şudur elbette! Direnmek, razı olmamak, tepki vermek, itiraz etmek, boyun eğmemek, yürekli davranmak ve toplumsal güç sergilemektir.
 
Aman dikkat! Ülkemizde cezaevi sayısı 370’e, mahkûm sayısı 200 bine çıkınca, cezaevi yönetmeliğinde değişiklik yapılarak yaklaşık 100 bin mahkûmun açık cezaevine gönderilmesi kararı alındı.
 
Bu arada TBMM’nin hazırladığı rapora göre 2002’de sadece 5 terör saldırısı yaşanırken, AKP’nin iktidara gelmesinin ardından 1009 terör saldırısı olmuş.
 
Ne yargıymış, ne kadermiş, ne anlayışmış arkadaş? Uyku ve huzur size haram diyor…