KILDAN İNCE KILIÇTAN KESKİNCE…
 

Bölük pörçük, yarı buçuk, kulaktan dolma bilgilerim beni yanıltmıyorsa bu hamur daha çok su götürür. Hangi hamur derseniz? (hamur derken yeni kararlar demek istediğimi siz anladınız zaten) AKPM’nin son hamuru der çıkarız işin içinden!
 

Bir zamanlar; “Haziran’da vizesiz Avrupa” diye yeri göğü inletenler, güpegündüz Ankara’da havai fişekli gösteri yapanlar, Avrupa konseyi Parlamenterler Meclisi’nin kararına nasıl bir tepki gösterdi? Basın özgürlüğündeki 155. Sıraya inişimizden sonra AKPM’nin gerekçeli kararı yönetim katında nasıl karşılık buldu? Sırayla gidelim;
 

AKPM özetle diyor ki; “Demokrasi liginden düştünüz. Hukuksuzluklara son verin. Gazetecileri tutukladınız. Binlerce memur, öğretmen, polis, akademisyeni açığa aldınız, meslekten attınız. Hukuki ve siyasi denetimi sıfırladınız. Basın özgürlüğü endeksinde kara listeye girmenize az kaldı!” Bu açıklamalar üzerine AKP ne diyor? Bakalım; 
 

Erdoğan; “Bu karar siyasidir, tanımıyoruz. İstedikleri kadar böyle bir karar almış olsunlar, bizi bağlamaz” şeklinde alışılagelen üslubuyla son derece diplomatik bir açıklama yapıyor!
 

Erdoğan’ın sözcüsü; “Hakikatle ve hakkaniyetle ilgisi olmayan bu maksatlı kararı kınıyoruz” diyor! 
 

AB bakanı; “Türkiye’de tek adamlık rejimi yoktur. Bu tek yönlü kara propagandadır. Alınan kararın Türkiye gerçekleriyle ilgisi yoktur” diyebiliyor
 

Başbakan; “İslam korkusunun ve Türkiye karşıtlığının AB’ye yansımasıdır. Bu işten Türkiye belki bir kaybeder ama Avrupa birliği iki kaybeder” diyerek farkını kanıtlıyor!
 

Dışişleri Bakanı;  “Bu karar başta Fetö olmak üzere terör örgütlerine hizmet edecektir. Buna pişman olacaklar. Vermeyeceğimiz cevap da yok. Veremeyeceğimiz hesap da yoktur bizim.” şeklindeki açıklamasıyla yine her zamanki gibi şaşırtmıyor! 
 

MHP genel başkanı; “Avrupa’nın hastalıklı bakış açısının son belirtisidir. Bu kararın Avrupa’ya faturası ağır olacaktır” diyerek sert bir duruş sergiliyor!
 

AKPM yetinmiyor; “OHAL’i çabuk kaldırın. Yargılanmayı bekleyen aydın ve gazetecileri serbest bırakın. Adil yargılama yapın. Referanduma ilişkin ciddi soru işaretleri var, araştırılması gerekir” şeklinde sürdürüyor taleplerini;
Yapılan açıklamalar karşısında;  “biz altta kalmayız, cevabı yapıştırırız” desek de şimdi aklımızla kalbimiz arasında mekik dokuyarak soralım!

 

Bu süreçte 159 gazeteci ve medya çalışanı tutuklandı mı? 2 bin 380 gazeteci işsiz kaldı mı? OHAL döneminde tamamı erkek 35 kişi intihar etti mi? İntihar vakalarında ilk sırada emniyet çalışanları, daha sonra öğretmenler yer aldı mı? 5 bin kişiyle yapılan ankette 314 kişinin kendi yaşamına son verme eğiliminde olduğu saptandı mı? Yanıt ne yazık ki evettir!
 

Sonuç olarak; ülkemizde dizginleri ellerinde tutanların amacı da niyeti de belli! OHAL’i olabildiğince uzatmak ve KHK’larla devleti yönetmek. Yeri geldiğinde de taşı gediğine koyduğunu zannederek(!) bazen muhalefete, bazen hayır cephesine, bazen de Ey Avrupa’ya had bildirmek, parmak sallamak ve ben yaptım oldu demek! Bu kurum ve kuruluşların boynunun kıldan ince, kılıçtan keskince olup olmadığını bekleyip göreceğiz!