“KİM KİME DUMDUMA!”
 

Madem bizi yönetenler deyim ve atasözlerini çok seviyor ve yerli yersiz kullanıyor. Mutlaka bir bildikleri var diyerek izlerinden gitmek farzdır artık! Malum tablomuz karanlık. Şaibeli bir referandum, kuşkulu ve hileli sonuçlar, bitmeyen OHAL, sürüp giden KHK, bilinen ve görünen yapılarıyla YSK, HSK ve üstüne tüy diken AKPM’nin kararına karşılıkyönetimin her kademesinde görülen tepkisizlik, duyarsızlık, umursamazlık ve yerli yersiz açıklamalarla götürülen başarılı(!)bir süreç! Hedef mi? Yeni Türkiye desek inandırıcı olur mu?
 

Ülkemizin dizginlerini ellerinde tutanların amacı da, niyeti de belli! Ülkeyi OHAL ve KHK’larla uzun süre yönetmek! Yeri ve sırası gelince de artık Allah ne verdiyse, önlerine kim çıktıysaartık muhalefet mi olur, geri kalan yüzde 50’ mi olur, Ey Avrupa mı olur suçlamak, parmak sallamak, had bildirmek! İyi de bu kurum ve kuruluşların boynu Beştepe karşısında kıldan ince değil ki eğilip bükülsün, deyip önce bilinenleri sırayla ve şöyle bir özetleyelim.
 

Bir: Eloğlu bizim “tamamen siyasi asla kabul etmiyoruz” sözümüze karşılık diyor ki; “Hem özgürlükler, hem de basın özgürlüğü göstergelerinde çukurdasınız!”  180 ülke arasında 155.sıradasınız. Kendinize “muhafazakâr demokrat” diyorsunuz ama! Demokrat değilsiniz! Kara listeye girmenize 4 basamak kaldı.Şu anda demokrasi liginde birinci kümeden Gürcistan, Moldova, Arnavutluk, Azerbaycan, Ermenistan’ın bulunduğu ikinci kümeye indiniz. İstikamet Arap ligidir artık!”
 

İki: Erdoğan; “Artık partime dönmek istiyorum” deyince,Bozdağ; “Sn. cumhurbaşkanımızı bekliyoruz, artık bu hasretin bitmesi lazım!” şeklinde açıklama yapıyor.
 

Üç: Bu açıklamalar karşısında insan dimağı da dumura uğruyor! Erdoğan partisinden ayrılmış mıydı?  Ne zaman ayrıldı? Gören- duyan oldu mu? Bu hasret ne zaman oluştu vb.
 

Dört: Anaokulunda dağıtılan cihat övgülü boyama kitabına, Kadıköy Anadolu Lisesi’nin Bahar Festivali’nin gerekçesiz iptal edilmesine hiç girmiyorum. Kalbe zarar veririm diye…
 

Beş: Yine yıllık basın Özgürlüğü endeksinde Kongo’nun bile bizden ileride olduğuna, mahkemelerin gazeteci toplama kampına dönüştüğüne değinmek bünyeye zarar vereceğinden içim acıyarak da olsa pas geçiyorum!Bu kadar özet yeter…
 

Son bir sorum ise şu! Avrupa bizi niye dışlıyor?
 

Şunun için dışlıyor. Biz alışmışız birbirimize git bakalım marş marş, gel bakalım tıpış tıpış demeye! Batının anlamadığı bunun ne anlama geldiği!  Anlamakta ve yorumlamakta zorlandığı için bizi dışlıyor! Eloğluna bu kavramları bir öğretebilsek rahat edeceğiz ama! Sanki biraz zaman alacak…
 

Not: Başlık iyi oturdu di mi?