MEDİNEyi KİM YAĞMALADI?

Türkler, hemen hemen 400 sene boyunca Mukaddes Topraklar diye bilinen Mekke-Medine bölgesine hakim oldular. Bugün Arap dünyasındaki yönetici takımı, Türkleri, buraları yağmalamakla suçlamak peşindeler.

Bizim tarihçi geçinenler buna cevap veremediler. Halbuki gerçekler çok farkı.

*Bölge, kutsal sayıldığı için Türkler, oranın malına asla el sürmemişlerdir. Ayrıca, bölgeyi daha mamur hale getirmek için Osmanlı Devleti her sene bütçeden belli bir pay ayırarak Mekke ve Medine’ye göndermiştir. Daha Fatih Sultan Mehmet zamanında Konya’nın en verimli bölgesinin ürünleri, buraya ayrılmıştır. (Mehmet Paşa’nın katledilme sebebi de Konya seferi sırasında bu özel arazideki ürünleri yaktırmasıdır.) Bu paralardan ve ürünlerden faydalanan oradaki Araplar pek rahat bir hayat sürmüşlerdir. Açıkçası Türkler Medine’yi yağmalamamışlar ama Medine ve Mekke, Türkleri yağmalamıştır.

*Askeri olarak, Türkler Medine’yi hep savunmuşlar ama Arap eşkıyası gelmiş hem Mekke’yi hem Mediye’yi yağmalamıştır. Kutsal toprakları bile böyle vahşi biçimde yağmalayanlar, Vehhabi mezhebinden çöl Araplarıdır. Bunlar; bugün Suudi Arabistan’a egemen olan Suudların atalarıdır.

Bu iktidarın kurucusu olan Suud’un oğlu Abdülaziz 1803 yılında Osmanlı yönetiminde bulunan Mekke’yi ele geçirdi. Şehri yağmaladı, hatta Hanefi mezhebinden Sünnileri bile öldürttü. Suud oğlu Abdülaziz Hz. Muhammed’in, Ebu Bekir’in, Ömer’in, Ali ve Fatıma’nın doğduğu evleri bile yıktırdı.

Bunun yerine geçen oğlu torun Suud 1805’te Medine’yi kuşattı ve silah zoruyla aldı. Şehri vahşice yağmaladıktan sonra bütün türbeleri ve mezarları yıktırıp dümdüz etti.

Bu yağmacılık Taif’ten Şam’a kadar bütün Arap şehirlerini vurdu. 1814’te ölen Suud’un yerine geçen oğlu Abdullah, aynı vahşi katliam ve yağmayı sürdürdü. Padişah 2. Mahmut, bu Vehhabilere karşı Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım istedi. Onun oğlu İbrahim Paşa Vehhabileri yendi, Suud oğlu Abdullah’ı ve elebaşıları yakalayıp İstanbul’a yolladı. Bunlar, 1819 yılında İstanbul’da idam edildiler.

(Vehhabileri, bu hareketten Doğan Müslüman Kardeşler’i “Muaviye’den Erdoğan’a Din ve Siyaset” adlı kıtabımızda (Kaynak Yayınları) ayrıntılı biçimde anlattık.)

Sözün özü: Türkler, kutsal toprakları yağmalamadılar. Oraları yağmalayan, bugünkü Arapların başına da bela olan Suud eşkıyası olmuştur. Herkese haykıran Erdoğan, bu tarihsel gerçeği ABD uşağı Suudilerin yüzüne söyleyemiyor.

Neden dersiniz?

SUDAN’da İHVANCILAR BULUŞMASI

Sudan deyip geçmeyin... Bu bölge, İhvan-ül Müslimin hareketinin en güçlü olduğu alanlardan birisidir.

İhvan-ül Müslimin, yani Müslüman Kardeşler hareketi Mısır’da ortaya çıktı. Hasan el-Benna ve 6 arkadaşının 1928’de başlattıkları bu dinci hareket, özünde Vehhabiliğe dayanmakta idi.

Bir kolu Pakistan’a bir kolu da Sudan ve Kuzey Afrika’ya kadar uzanan bu şeriatçı hareket, kendi ülkelerinin hükümetleri ile savaşıp onları zayıflatmayı cihat saymaktaydı. Bu yüzden de laik Suriye hükümetini en birinci düşman seçmişlerdir. Türk istihbaratı da, ABD’nin emri ile bunları desteklemiştir. 2011’de Suriye’de yeniden ortaya çıkan dinci teröristler de, özünde Müslüman Kardeşler’in yeni biçimleridir.

İHVANCILAR TÜRKİYE’de

İhvancılar hareketi Türkiye’de de etkili oldu. Milli Görüş diye bilinen siyasi yapılanma, Müslüman Kardeşler hareketini hep destekledi. (Belgelerini, söz konusu kitapta verdik.)

Bu çizgiden gelen Tayyip Erdoğan da İhvancı hareketi yaymaya çalıştı. Ve asıl, 2010’dan sonra, ABD’nin de işaretiyle İhvancıların dünya liderliğine oynamaya başladı. Mısır’daki İhvancı iktidarı bu yüzden tüm gücüyle destekledi. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a da İhvan-ül Müslimin hareketinin siyasete sokulması için baskı yaptı; kabul ettiremeyince de ona savaş açtı. Dün, Beşşar Esad’a katil diye yeniden saldırması da işte bu yüzdendir.

ULUSLARARASI SUÇLU EL-BEŞİR

Erdoğan’ın bu hafta ziyaret ettiği Sudan, işte bu İhvancı hareketin elindedir. Sudan’da, Hasan et-Türabi sonrasında da şimdiki cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir İhvancı yapılanmayı sürdürdü. Ömer el-Beşir hakkında, savaş suçu işlediği için Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından 2009 ve 2010 yıllarında tutuklanma kararları verildi. El-Beşir, bugün kendi ülkesinden dışarıya çıkamayan bir kişi...

İşte AKP Lideri Erdoğan, onu ziyaret ederek Kuzey Afrika’daki İhvancı harekete moral dağıtmaya çalıştı.

İşte size Yeni Türkiye... Hem de yandan çarklısı...

Elimizde kala kala bir Katar bir de el-Beşir kaldı...

https://twitter.com/r_zelyut