MÜNİR ÖZKUL İÇİN…

Kültür ve sanat yaşamımızdan iyi, doğru, güzel iki yıldız daha kaydı, iki usta, iki dev çınar daha göçüp gitti. Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı Aydın Boysan ve değerli sanatçı Münir Özkul’u aynı günde kaybettik. Bize her daim hayat dersi veren onları biz çok sevdik. Onlar da 93 ve 97 yaşında “artık yeter, bizden bu kadar” deyip çekip gittiler…

Baştan söylemeliyim! Hem dokunaklı, hem dolu iki yaşamdan, iki hayattan, iki okuldan, iki ekolden söz etmek zorlayacak beni. Sevecen gülüşüyle dünyamızı ışıklandıran- aydınlatan ustalar gittikçe azalıyor ve yoksullaşıyoruz. Bu kesin…

Kolay mı? Çocukluk ve gençlik yıllarımızın belleklerimize kazıdığı Hababam Sınıfının Mahmut Hocası, Yaşar Ustası, Turşucu Kazım’ı, Sucu Rızası artık yok. Ders verdiğim sınıfın duvarından gülümseyerek bakan Münir Özkul’un artık olmadığını bilmek zor olacak…

Dört ayrı kuşağın aklında ve yüreğinde izi olan, Muhsin Ertuğrul’dan Haldun Taner’e, Küçük Sahne’den Bizim Tiyatro’ya yeri derinlerde olan, hüznü bal eyleyen ve her türlü rolü çekici kılan bir ustaydı ve tiyatromuzun tartışmasız en büyüklerinden biriydi Münir Özkul.

Fareler ve İnsanlar, Kanlı Nigar, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Lüküs Hayat, İbiş’in Rüyası adlı oyunlarda yer yer batı tarzı, yer yer tuluat biçemi, yer yer Ortaoyunu düzeneğindeki performansıyla unutulmazlar arasına giren bir büyük oyuncuydu Münir Özkul…

Kızının deyimiyle güzellikleri seven, güzel kadınları seven, güzel sesleri seven, müziği, cazı, güzel giyinmeyi seven, gülmeyi ve güldürmeyi seven biriydi Münir Özkul…

Bizim sinema tarihimiz olan, anılarımızı, çocukluğumuzu, gençliğimizi süsleyen, rol aldığı oyunlarla, yer aldığı filmlerle izleyeni avucunun içine değil, yüreğinin içine alan bir usta idi Münir Özkul…

Biz onu çok sevdik, ülkemiz onu çok sevdi, yaşantımızı zenginleştirdiği için çok sevdik onu, bizi bir araya getirdiği için çok sevdik onu. Mahmut Hoca olarak, Yaşar Usta olarak, Turşucu Kazım olarak kazındı belleklere ve insan seliyle uğurlandı Münir Özkul…

Onu sahnede, ya da perdede izlerken söylemediklerini de duyardık. Sessizliğine bile anlam yüklerdik. Yüzünün, bakışının, duruşunun gerisindekileri de görürdük. Şimdi bazıları kalkıp ne ilişkisi var, derse gayet de var der ve sürdürürüz! Duygularının peşinden giden, sürekli kendisiyle hesaplaşan, kendini hep sınava tabi tutan, hayatta, sahnede, oyunculukta hep hayatımıza dokunan bir ustadan söz ediyoruz.

Yineliyorum! Adını taşıyan derslikte ders anlatmak bundan sonra daha zor olacak biliyorum! Gülen gözlerine bakarken gözyaşlarımı silmek vakit alacak biliyorum! “Yaşam dediğin, biraz iniş, biraz çıkış ve koskoca bir heves” sözlerini unutmak kolay olmayacak biliyorum…

Özetin özeti; gülümsettiği, düşündürdüğü için anılarımın, gençlik yıllarımın bu büyük ustasına ağız ve gönül dolusu teşekkürler.

Yaydığı ışık onu hep aydınlatacak biliyorum…